Uçaktan indiğimizde Altan Ağa'nın olduğunu düşündüğüm bir arabayla gittik.Nereye gittiğimizi bilmiyordum zaten fikir üretecek kadar da tanımıyordum İstanbul'u. Aynı anda bu kadar çok arabayı bir arada görmemiştim.Burası Mardin'e hiç benzemiyordu.Evler birbiri ardına sıralanmıştı ve büyüklerdi.Bazen duraklamak zorunda kalıyorduk çünkü trafik çok sıkışıyordu.Sonunda trafikten kurtulduğumuzda rahat bir nefes aldım, gerilmiştim.Gideceğimiz yere daha ne kadar var bilmiyorum ama zaman geçtikçe içimdeki korku tohumları büyüyordu.Sonuçta tanımadığım insanlara bilmediğim bir yerdeydim.
Göz kapaklarım ağırlaşmıştı uçak yolculuğundan dolayı biraz yorulmuştum.Bende kafamı cama yasladım ve gözlerimi kapattım.Araba hareket halinde olduğundan dolayı uyuyamıyordum.Sonunda Altan Ağa arabayı durdurduğunda gözlerimi araladım.Altan Ağa bana bakarak "Geldik."dedi ve arabadan indi.Bende uyku mahmurluğundan kurtulur kurtulmaz arabadan indim.Etrafa şöyle bir bakınca gözlerimi kırpıştırmadan edemedim burası büyüleyici bir yerdi.Kesinlikle burası Altan Ağa'nın eviydi, benim böyle bir yerde yaşayamayacağım aşikardı.Ben ağzım açık etrafı seyrederken Altan Ağa "Evimi yemeyi düşünmüyorsun öyle değil mi?"dedi.Bende hemen ağzımı kapattım ve dudağımı dişledim.Bu sefer kızaran yüzümü saçlarımla kapatmayacaktım çünkü bu aslandan kaçan deve kuşunun kafasını toprağa sokması gibi bir şey olurdu.Her hareketimin beni rezil etmemesi gerekiyordu.Altan Ağa "Orada öyle dikileceğine içeri geç."dedi ve cebinden bir anahtar çıkarıp kapıya doğru ilerledi.Bende onu takip ettim, Altan Ağa kapıyı açıp içeri girdi.Bende omzumun üstünden tekrar etrafa baktım.Kendimi dizi canlandıran oyuncular gibi hissettim.Ne de olsa böyle yerleri sadece televizyonda görmüştüm.Ağır adımlarla salonun ortasına doğru ilerledim.Gözlerimi etraftan alamıyordum, çok geniş ve ferahtı.Eşyalar birbirleriyle öyle uyumluydu ki aralarından birisi olmazsa tüm büyü bozulurdu.Altan Ağa "Ayakta dikileceğine koltuğa otur."dedi.Zaten yorgun olduğum için hemencecik oturdum.Hiç aralıksız bu koltukta oturabilirdim benim yatağımdan katbekat daha rahat olduğu kesindi.Bir süre öylece etrafa bakındım salonun sonuna doğru bir merdiven gördüm.Evin alt katı böyleyse üst katını düşünemiyordum.Altan Ağa dışarı çıktı ve bende arabada tamamlanmadığım uykuma geri dönercesine istemsizce gözlerimi kapattım.
Gözlerimi yavaş yavaş araladım ama hiçbir şey göremedim.Ya kör olmuştum yada biri ışıkları kapatmıştı.Üstümdeki nevresimi kaldırdım ve koltuktan kalktım.Üstümü Altan Ağa örtmüş olmalıydı.Önümü pek görmediğimden yürümek zor oluyordu.Birkaç adım gitmiştimki kafamı bir yere vurmamla acı bir çığlık attım.Elimi başıma götürdüm ve yere çömeldim.Sert bir şeye çarpmıştım ve elimde bir ıslaklık hissediyordum.Aslında çok sert vurmamıştım ama sert ve sivri bir yere denk gelmiş olmalıydı.Kandan nefret ederdim, elimi üstüme sildim.Yaram sızlıyordu bu da kesik kesik nefes almama neden oluyordu.Merdivenlerin olduğu taraftan ayak sesleri geliyordu aslında kim olduğunu biliyordum ama yine de ürkmeme neden oluyordu.Altan Ağa "Dicle!" diye bağırdı.Bende "Buradayım."dedim ve ışıkların açılmasıyla gözlerimi kırpıştırdım.Altan Ağa önce etrafı taradı gözleri beni bulunca hızla yanıma geldi.Endişeli mi bakıyordu yoksa beynim almış olduğum darbeyle halisinasyon mu görüyordum."Ne oldu sana?" dedi ve elini başıma götürdü.Yüzümü buruşturduğumda elini çekti."Uyandığımda etraf karanlıktı bende ışıkları açmak için ayağa kalktım ve kafamı vurdum."dedim.Altan Ağa hızla merdivenlerden çıktı ve elinde bir çantayla geri döndü.Altan Ağa "Biraz acıyabilir." dedi.Ben dikkatle onu izlerken çantadan tentirdiyot ve pamuk çıkardı.Tentirdiyotu pamuğa döktü ve bana doğru yaklaştı.Pamuk başıma değdiğinde yüzümü buruşturdum ve inledim.İşini bitirdi ve gazlı bezi bantla sabitledi.Bende "Teşekkür ederim." dedim.Altan Ağa bir şey demedi ama ayağa kalkmama yardım etti.Ben tekrar yattığım koltuğa oturdum.Altan Ağa da karşıdaki koltuğa oturdu ve "Bu kadar aptal olmayı nasıl başarıyorsun?"dedi.Bende yine ne yaptım dercesine baktım.O da "Beni korkuttun eve hırsız girdi sandım, o kadar değerli eşya var sonuçta."dedi.Ben burada başımı vurmuşum o bana çok değerli eşyalarından bahsediyor.Ne kadar da umursamazdı.Bende benim için endişelendi sanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ #Wattys2019
RomanceDicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etmeden tutunduğu bir liman onun tek sığınağı olmuştu. Artık kaybedecek çok şeyi vardı. Onun en de...