Altan Ağa belimdeki ellerini yavaşça gevşetti ve ayaklarımın yere değmesini sağladı. Henüz aramızda mesafe yokken beni kendine çevirdi. Bir şey söylemesini bekledim. Gözlerini gözlerimle birleştirip "Sadece bana güven." dedi. Bu aralar sıkça yinelediği ve benim duymaya alışamadığım tek sözdü. Ona güveniyordum annemden sonra güvendiğim ilk kişi o olmuştu. Sıkça ona güvenmemi söylemesinin sebebi ona ona güvenmiyor olduğumu düşünmesi miydi bilmiyordum. Her şeye rağmen ondan beklemediğim bu sözleri duymak farklı ve güzeldi. Bir süre bekledikten sonra "Bitirmemiz gereken bir alışveriş var." dedim. Sanırım beklediği cevabı verebilmiştim, kısmende olsa ona güvendiğimi söylemiştim.
Rezan Hanım görüş alanıma girdiğinde Altan Ağa'yla birbirimizden uzaklaştık. Rezan Hanım eliyle gelmemi işaret ettiğinde son kez Altan Ağa'ya baktım ve yüzündeki memnuniyeti gördüm.
Sayamadığım kadar çok mağazaya girmiştik ve ben yorgunluktan ölebilirdim. İşte çalışırken bile bu kadar yorulduğumu hatırlamıyordum. Rezan Hanım ve diğerleri hararetli bir şekilde etrafa bakıyorlardı. Bense arkalarında öylece dikilmekle meşguldüm. Genel olarak Altan Ağa'ya yakın olmaya çalıştığım için sürekli gözüm ondaydı. Herkesin meşgul olduğu bir anda arkama döndüm ve Altan Ağa'ya baktım. Beni görmemişti, sırtını döndü ve ilerledi. Bende peşinden gittim, muhtemelen canı sıkılmıştı ve biraz uzaklaşmak istemişti.
Bu benim için de iyi olurdu.
Mardin'e geldiğimden beri bir an olsun yanından ayrılmamıştım. Pek doğru bir tabir olmasada onu takip ediyor sayılırdım. Tek farkla onun da bundan haberi vardı.Adımlarımı hızlandırdım ve hemen arkasına kadar ilerledim. Ona ne zaman gideceğimizi soracaktım. Altan Ağa sola sapınca ufak kalabalığın arasında kalmıştım ve aramız açılmıştı. Kalabalıktan sıyrıldığımda Altan Ağa'nın bir yere girdiğini gördüm. Ardından ona seslendim ve elimi kapanan kapıya uzattım. O esnada biri içeriden kapıyı hızla çekince öne doğru atıldım. Kafamı yumuşak bir yere çarpmıştım. Hızla kendimi toparladım ve Altan Ağa'nın şaşkın bakışlarıyla karşılaştım.
"Dicle sen burada ne arıyorsun?" dedi ve kapıyı kapatıp beni kenara çekti.
Altan Ağa'nın neden şaşırdığını şimdi daha iyi anlıyordum çünkü az önce erkekler tuvaletine girmeye çalışmıştım."Cidden mi?"
"Sadece seni takip ediyordum." dedim suç işleyen çocuklar gibi.
"Nereye girdiğinden de mi haberin yok Dicle?" dedi sinirle.
"Ben, seni oraya girerken gördüm. Farketmedim.""Çok güzel Dicle!"
Sesinden gerçekten kızdığı belli oluyordu. Daha fazla göz önünde olmayalım diye bileğimden tuttu ve beni çıkışa doğru götürdü."Şey..." dediğimde omzunun üzerinden keskin bakışlarını gönderdi. Devamını getiremedim ve yürümeye devam ettim.
Birlikte asansöre binmiştik, onu aynadan yansıyan görüntüden izleyebiliyordum.Bir süre sonra aynadaki görüntüden sadece ensesini değil yüzünü de görür olmuştum.
Karşılıklı olan aynaların birbirlerine yaptıkları yansıma sebebiyle göz göze gelmiştik.
Ben mi onu izlerken yakalanmaştım yoksa onu beni izlerken mi yakalamıştım bilmiyordum.Asansörün kapısı açıldığında aynı anda dışarı adım atmışttık. Arabanın yanına yaklaştığımızda Altan Ağa duraksadı ve telefonunu çıkardı.
Rezan Hanım'la konuşuyordu bizim eve gitmek için yola çıktığımızı söylemişti.
Bu ani gidişimizin hoşlarına gitmediğini tahmin edebiliyordum.**
Bir süredir arabanın içerisinde Altan Ağa'yı bekliyordum. Ufak bir işi olduğunu söyleyip dışarı çıkmıştı. Üstelik karşı çıkmama fırsat tanımadan arabayı da üstüme kilitlemişti. Arabayı park ettiği yer işlek bir caddeydi, en azından ıssız bir yerde tıkılı kalmadım diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ #Wattys2019
RomanceDicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etmeden tutunduğu bir liman onun tek sığınağı olmuştu. Artık kaybedecek çok şeyi vardı. Onun en de...