...sıcacık deniz kokan yaz ayları...
Nisan 2016
Bu sahne bana tanıdık geldi. Rum mahallesinin sokaklarından geçiyorum yine, tek fark şimdi yavaştan baharın gelmesi ve sokakların yaza bakılarak neredeyse ölü olması. İn cin top oynuyor gibi...
Evet bu sokaklar yaz ile karşılaştırırsak sönük olmasına rağmen tanıdık, ve yine pansiyona giden sokaklar... Tek fark, benim bavulumu bu taşlar yüzünden zar zor sürmem ve çekiştirmem yerine, kendim çekiştirilmem. Yani elimin sıcacık elinin içinde olması ve O'nun beni çekiştirmesi... Ya da çekiştirme demeyelim, biraz kaba oldu.
'Elimi tutup, her seferinde yeni görmüşüm gibi büyülenip her tarafa bakabilmemi ve sokakların arasında hafif bahar esintisi eşliğinde beni yönlendirip süzülmemi sağlaması', evet tam da böyle.
Ya da durun, çekiştirme diyelim.
Çünkü ben O'na kızgınım, en önemlisi kırgınım. Ama aynı zamanda ne kadar kızgın, kırgınsam, sonsuz bir şekilde O'nu özledim.
Offf aşk içinde her duyguları barındıran rengarenk bir his, anlaşıldı.
Ben bunları düşünürken ve etrafta ne kadar mavili, pastel renkli, çiçek saksılı, martı süslü, resimli şirin ada evleri olsa bile, aklım yaklaşık iki buçuk yıl öncesine gidiyor... Her şeyin, farkında olmasam bile aşkımın başladığı o sıcacık deniz kokan yaz aylarına...
Ağustos 2013
Hayran olmuş, adeta büyülenmiş bir şekilde etrafıma bakınarak insan kalabalığında yürümeye çalışıyorum. Feribottan yeni indiğimiz için etraf çok kalabalık, arabalar nereye gideceğini şaşırmış durumda. Biraz ilerledikten sonra bir kafenin önünde garson görüyorum ve yanına ilerliyorum.
«Şey pardon, 'Hayaller Pansiyonu' aşağı yukarı hangi yönde acaba?»
«Burada o kadar çok pansiyon var ki hanımefendi, aradığınız pansiyon büyük bir ihtimalle yukarıda Rum Mahallesi tarafında, ben burada aşağıda olanları biliyorum bir tek. Kusura bakmayın.»
«Yok önemli değil, yine de çok teşekkürler.»
«Rica ederim.»
Garson da bilmiyorsa başımızın çaresine bakacağız artık. Rum Mahallelerin yukarı tarafta olduğunu söylediğine göre yokuş yukarı giden yollara sapalım bakalım.
Ya ne kadar güzel atmosfer var burada. Şirin kafeler, piti piti butikler, dükkanlar, evler desen süslü püslü, acaip bakımlı. Çiçek saksıları, evlerin duvarlarında resimler, süsler, her iki adımda bir pansiyonlar, yeşillikler ve her tarafta minnoş kediler. En önemlisi ise, mavi ve beyaz tonları hakim her yere. Ortalık burada tatil yapan insanlar ile dolu, cıvıl cıvıl her yer.
Hem her yere hayran bir şekilde bakınmaya çalışıyorum, aynı anda da yerdeki taşlar düz olmadığı için bavulumu çekmekte zorlanıyorum. Ne vardı bu kadar kıyafeti yanına alacak Zeynep? Yaz kıyafeti, ağır olmaz diye diye tıktın herşeyi bavula. Şimdi taşı bakalım. Hem kendi kendime söyleniyorum, hem sokak isimlerine bakıyorum Hayaller Pansiyonu'nun olduğu sokağı bulabilmek için. Çok aramak zorunda kalmasam bari...
Ben böyle bakınırken, dikkatimi hafif bayır yukarı bir sokak çekiyor. İnsan hemen farkına varmıyor, sokağın girişinde karşılıklı duran iki evi aşağı sarkan kocaman bir asma birleştiriyor ve haliyle sokağa olan girişi böylelikle biraz saklıyor. Sanki gizli bir sokağa giriş gibi burası. Asmadan sarkan üzümler o kadar güzel gözüküyor ki!
Sonra gözüm sokağın ismine takılıyor. Bu pansiyonun olduğu sokağın ta kendisi. Oh be! Kurtuldum bavulu çekmekten. Bu düşünce ve pansiyonun böyle güzel bir sokakta olması yüzüme bir gülümsemenin yerleşmesine neden oluyor.
Asmanın altından geçip benim için bu gizli sokağa giriyorum. Girmem ile, sokağın sağ tarafındaki üçüncü evde 'Hayaller Pansiyonu' tabelasını görmem bir oluyor. Hızlı bir şekilde eve ilerliyorum. Kapı açık, boncuklar asılı. Kapının yanındaki duvarda eski çan gibi bir zil var. Normal zile basmak yerine onun ipini sallamayı tercih ediyorum. Çin-çin-çin sesinden sonra, içeriden «Geliyoruuum!» sesi duyuluyor.
Kısa bir süre sonra yaşlımsı, altmışlı yaşlarda, şık giyimli bir kadın geliyor ve boncukları kenara çekiyor.
«Hayaller Pansiyonuna hoş geldiniz hanımefendi.»
Sesi rahatlatıcı, insanın rüyalar alemine dalmasını, hayaller kurmasını sağlayacak türden.
Gülümsetiyor.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Merhabalar :)Öncelikle bölümü okuduğun için teşekkürler, daha doğrusu hikayenin önsözünü. Umarım beğenmişsindir :)
Bu ZeyKer hikayesini yazsam mı? Becerir miyim? diye diye bir baktım kurguyu tamamlamış, birkaç bölüm yazmışım bile. Çok düşündüm.
Düşünürken bana yardımcı olan biri vardı. Bu önsözü onun için ona ithaf ediyorum. Çoktan beri bekliyor bu hikayeyi tatliş yazarım lilafera :)Duyuru gibi bir paragraf yazsam mı diye bayaaa düşündüm, çünkü şimdi ne yazsam pek bilemedim... 'Çat diye hiçbir açıklama yapmadan da hikaye mi eklenirmiş yaaa' dedim, ve birşeyler anlatmaya çalıştım belli olduğu gibi :D
Son olarak yazım hatalarım varsa affola, çünkü dış ülkede yaşayan birisiyim.
Daha fazla uzatmayacağım, benden şimdilik bu kadar:) Bir dileğim var, senin için hep geçerli olacak: Hayallerin hep seninle olsun, umudun hiç tükenmesin. Eğer benimle bu yolda yürümeye karar verdiysen, ilk bölümde görüşmek üzere Hayaller Sakini :)~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BozcaadAşk
ФанфикHani böyle kitaplar vardır, tam sahil kenarında güneşlenirken okumak istersiniz. Ilık bir yaz esintisinin eşliğinde hayaller kurdururlar insana. Mutlu ederler, bir gülümseme yerleştirirler insanın yüzüne. İşte Bitter Çikolata Kıvırcık'ın ve Balkabağ...