-11.Bölüm-

438 58 40
                                    

Merhaba Hayaller Sakinleri :)

Değişik duygular içinde yazdım bölümü. Biraz üzgün, buruk bir tebessümle bir de gelecek bölümlerin sevinciyle. Umarım beğenirsiniz. 

Hayallerinizin bir gün gerçek olması dileği ile...

İyi okumalar 🎈

~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•



...rüzgar esip geçiyor hayallerimizin üstünden ...


Şarap, Bozcaada'nın gün batımı, bir takım söylenmiş sözler ve anlaşmalar insanı o kadar sarhoş edebiliyormuş ki, siz en çok sevmediğinizi zannettiğiniz kişiyi öperken güneşi batırabiliyormuşsunuz. Belki öpücük denilmeyecek kadar kısa ama asırlar sürüyormuş gibi uzun gelen bu temas ortamla birleşince unutulmaz oluyor. Bir de ilk olunca...

Ayrıldığımızdan beri Balkabağı'nın olduğu tarafa bakamıyorum. Yüzüm herhalde yarım saattir kıpkırmızı. Güneş battı, çoğu insanlar gitti ama biz hala kıpırdamadan, konuşmadan oturuyoruz. Dudaklarımdan başlayıp bütün vücuduma yayılan uyuşukluk ellerimi, kollarımı bağlamış ve hatta düşünmemi engelliyormuş gibi hissediyorum.

Lafı başlatan Balkabağı oluyor.

«Keşke olmasaydı diyor musun?» - pişman mıyım... Aslında olmam gerek, ama...

«Bilmiyorum.»

«Peki beni suçluyor musun?»

«Şarabı, gün batımını ve sözleri suçlayabilirim. Ama hiç birini suçlamak istemiyorum. Çünkü Bozcaada'yı suçlamış olurum.» - yavaş yavaş başını aşağı yukarı sallıyor. Artık yüzüne bakabiliyorum. Birkaç saniyeliğine...

«Peki.» - onun ne düşündüğünü merak ediyorum deliler gibi. Ama soramıyorum.

Kendimi robot gibi hissediyorum. Neden bilmiyorum. Uyumam gerek. Kafamın yerine gelmesi gerek.

«Kalkalım mı?»

«Tamam.» - ayaklanmasıyla ben de sandalyeden kalkıyorum.

Sessiz geçen bir yolculuk ve ardından pansiyona yürüyüşden sonra odalarımızın önünde dikiliyoruz. Kendi davranışlarımı kısmen anlıyorum da, Balkabağı'nın bu sessizliği hiç normal değil.

«İyi geceler.» - ilk konuşan yine o oluyor.

«İyi geceler.»

Odama girip üstümü değiştiriyorum. Tam yatağa yattığım sırada tuvalete uğramadığımı fark ediyorum. Akıl kalmadı ki!

Lavabonun kapısına uzanmamla açılması bir oluyor. Sonuç Balkabağı'na çarpan ve neredeyse yere kapaklanan ben. Tabii belimden tutulmasam. Allah'ım, daha fazla kırmızı bibere dönmeden günü bitirsem?

«Eee. Pardon. Ben kapıyı birinin açacağını düşünemedim.» - belimi bırakıp utana sıkıla konuşuyor. Bunu sağ elinin yine ensesini bulmasından anlıyorum.

Balkabağı bile saçmalıyorsa halimizin vahimliğini artık düşünemiyorum.

«Önemli değil. Senin suçun yok ki, bilemezdin tabi ki. Asıl ben özür dilerim. Ve iyi geceler!» - lavabonun kapısını açarak kaçarcasına kendimi içeri atıyorum.

Lavaboda işimi hallettikten sonra başka Balkabağı-vukuatı olmadan yatağa yatabiliyorum.

Sağa dönüyorum, sola dönüyorum, karnımın üstüne, sırt üstü. Saat ilerliyor ama beynim susmuyor. Ne kadar düşünmemeye çalışırsam, o kadar uzun sürecek bu durum, bunu anlıyorum.

BozcaadAşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin