#20#Ameliyat

29 4 3
                                    

Uyandığımda saat 9'du. Bugün büyük gün. Uzel'in ameliyatının olduğu gün. Daha Uzel uyanmamıştı banyoya gidip yüzüme baktım. Morluklar geçmişti Uzel'i uyandırmadan aşağı kata indiğimde Efe uyanmış çizgi film izliyordu.

"Efe ne yemek istersin?"

"Patates kızartması."

"Başka?"

"Yumurta."

"Kırılmış mı yoksa haşlamamı?"

"Kırılmış."

Yarım saat sonra yemeyi hazırlamıştım. Benim canım yemek istemiyordu. Bu yüzden Efe'yi izledim.

"Uzel abla gelmiycek mi yemek yemeye?"

"Uyuyo o. Sonra gelir."

"E sen götür kahvaltısını yatağa."

Küçücük çocuk doğru söylüyordu. Hem ameliyat öncesi çok güzel bir moral olurdu.
Efe'nin başını okşayarak
"Afferin lan spaydi. Çok doğru söyledin bak."

Kahvaltı tepsisini hazırladıktan sonra Efe tepsiye bakıp

"Ama bu eksik."

"Nesi eksik oğlum. Olmuş işte."

"Çiçeği yok ki."

Vazodan yapay çiçek alıp tepsiye koyduğumda Efe olumlu bir şekilde kafasını sallayıp önümden çekildi. Odama girdiğimde Uzel hâlâ uyuyordu.

"Aşkım. Aç gözlerini bak burada ne var?"

Uzel yavaşca doğrulup gözlerini kaşıdı.
"Deniz? Ne gerek vardı?"

"Bunları hak ediyorsun hayatım."

Tepsiyi kucağına koyduktan sonra yanına oturdum. Onu seyrediyordum.

"Sen yedin mi?"

"Canım yemek istemiyor. Sen benim yerimede ye."

"Hayır canım öyle olmaz. Lütfen sende ye."
Eliyle ekmeği bölüp ağzıma uzattığında elini tutup elini öptüm.

"Midem bulanıyor aşkım yemek istemiyorum."

"Sen bilirsin. Efe uyandı mı?"

"Evet. Aşağıda çizgi film izliyor. "

"Biliyor musun aslında çok akıllı bir çocuk Efe. "

"Aynen hemen söylediğin her şeyi kapıyo."

"Bugünkü planımız ne?"

"Hastaneye gidicez. Sonra çıkıcaksın ve orada bir gün veya ne kadar süre gerekliyse kaldıktan sonra bizim eve geliceksin."

"Pantalonumun arka cebinden evin anahtarını alıp bana kıyafet alır mısın?"

"Tamam alırım. Ama önce Efe'yi bırakmam gerek. Sonra oradan sizin eve geçip kıyafet alırım. Sonra oradan hastaneye gideriz."

Yaklaşıp dudaklarından bir öpücük daha aldım.  Efe'yi bıraktıktan sonra Uzel'in evine gidip onun için bir kaç parça eşya aldım. Evden gidecekken Uzel'in masasında bir kaç parça kağıt bulmuştum. Üzerinde Romeo ve juliet yazıyordu. Belki canı sıkıldığında yada çalışmak ister diye onuda alıp Çağrı ile beraber evden çıktık. Beraber bizim eve gidip Uzel'i aldıktan sonra hastaneye gittik. Uzel'e narkoz verirken elini tuttum.
"Deniz... uykum... va..."

Uyumuştu. Doktorun yanına gidip onunla konuşmak istiyordum.
"Merhaba Doktor Bey. Ben Denizhan Saygıner."

"Merhaba Denizhan Bey. Korkulacak bişi yok aşağı yukarı 3 4 saatte biter ve eski görünümüne ulaşacaktır."

"Kaç gün burada kalıcaz?"

"Onu bilemiyorum Deniz Bey. Hastanın direncine bağlıdır."

Arkamı dönüp gözlerimi sildim. Ya ona bir şey olursa? Ya oda beni annem gibi bırakırsa? Bu düşünceler gözlerimin dolmasına yetiyordu. Doktor kolumdan tutup kendine çevirdi.

"Merak etmeyin Denizhan Bey. Ona bir şey olmayacak. Size söz veriyorum. Hem bundan çok daha fazla riskli ameliyatlar yaptım."

Kafamı sallayıp Çağrı'nın yanına oturdum. Beklemekten sıkılmıştım. Sürekli kötü düşünceler kafamı kurcalıyordu.

"Dostum şu ayağını sallama. Sinirimi bozuyor."

"Pardon. Her zaman sallarım. Fark etmiyorum çoğu zaman."

"Kantine gidicem bişiler ister misin?"

Sabahtan beri tek lokma yememiştim ve karnım azıcık acıkmıştı.

"Tost yesem iyi olur."

"Burda yemene izin vermiyolar dostum. Gel beraber kantine gidelim."

Ayağa kalkıp onunla beraber kantine indim. Ben masada otururken o da tost filan alıyordu. Tepsiyle gelip oturduğunda tepside 2 tost, zeka küpü ve stres topu vardı.

"Zeka küpü ne alaka ?"

"Bilmem oyalanırsın diye aldım."

"Beni bununla oyalayamazsın."

"Neden? "

"Bunları ben 1 dakikada yapıyorum. Hatta baya ilerlettim ellerim arkada 2 dakikada yapıyorum."

"Bende oldum olası bunu yapamam. O zaman topu sen, küpüde ben alayım."

Tostu yedikten sonra geri ameliyat bekleme yerine gidip oturduk. Topu yere atıp tutarken top elimden kaydı ve psikiyatri bölümüne gitti. Topun peşinden gittiğimde küçük bir çocuk topu almış oynuyordu.

"Topumu verir misin?"

Çocuk istemesede bana topumu vermişti. Geri giderken Gülşen'i ve onun kolunda Rukiye Teyze'yi ve onun diğer koluna girmiş... ne? Hayır. Bu bu olamaz dimi? Bu imkansız. Beynim bana oyun oynuyor dimi? Koşarak Gülşenlerin yanına gittim. O-Olamaz bu imkansız.

"Anne?"

"Oğlum!"

Sahte YaşamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin