Upuzuuun bir aradan sonra Merhaba.Bölüm neden bu kadar gecikti diyebilirsiniz, tatilden döneli az bir zaman oldu ve işin aslı vaktim de olmadı. 1 gece de bitirdim bölümü.Gecikme için kusura bakmayın ama bunu telafi edecek şahane bir bölüm getirdim size.Artık Geçmiş'te ki şu sır perdesi kalkmalıydı değil mi?
Bölümü okuduktan sonra beğeniyorsak lütfen OYlamayı ve YORUMlamayı unutmayalım olur mu?Benim onlara gerçekten ihtiyacım var.Lütfen Herkes OYlamayı unutmasın.:)
""""DİĞER YENİ BÖLÜM DE CUMARTESİ GELECEK.""""
Keyifli okumalar:)
*-*-*
5 sene..Tam 5 sene. Zavallı ruhunun tüm kırgınlığıyla gerçeklerden kaçmış, kendini suçlu tutmuştu. Onun hatırasına bundan daha büyük bir hakaret yapılabilir miydi?
Ateş, vicdanını da sırtına yükleyerek gelmişti Amerika'ya. Bu ülkeye ne zaman ayak bassa,bedeninde ki tüm gücün çekildiğini hisseder,güçsüz ve yaralı bir adama dönüşüverirdi. Doğrusu bu beş sene de bu durumu aşamamış,her geçen gün vicdanına bir kat daha yük bindirmişti. Uzun zamandır hayatında olan Güneş sayesinde yüzü daha çok güler olsa da vicdanının susturulamaz sesi hala yerindeydi.
Arabasından inip eve girerken de attığı her adımda bu yük sırtına daha da biniyordu. Bagajından çıkardığı küçük bavulunu kapının önüne çekip zili çaldı. İçeride ki tanıdık manzarayı en son ne zaman görmüştü sahi.
"Hoşgeldin.."
Umutla ona bakan gözler boğazında koca bir yumru oluştururken "Merhaba " diyebildi. İçeri davet edildiği bu eve tam 2 senenin ardından yeni giriyordu. Bir gram özlememiş bir kez olsun bile hasretini çekmemişti. Sahip olduğu evler arasında en kasvetli ve sıkıntılı olanıydı.
"Geldiğin için teşekkür ederim. Bu kadar tedirgin olmasam aramazdım biliyorsun."
"Ne oldu?"
Karşısında ki yüzde gördüğü sıkıntılı ifadeden hayatında bir günün bile huzurlu geçmeyeceğini anlamalıydı.
"Anlatacağım ama bir şeyler içmek ister misin?"
Olumsuz anlamında başını salladı. "Sadece anlat."
"Tamam.." dedi sıkıntılı sesle. "Bizi buldular. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama buldular. Geçen hafta her zaman gittiğimiz parkta arkadaşlarımlaydım. Arkasında kalan kafelerden birinde otururken birinin bana çok tanıdık geldiğini fark ettim. Marcus'a benziyordu."
Ateş, Marcus ismini duymasıyla tüm kanının tepesine sıçradığını hissetti.Bu çok ani ve ölümcül olmuştu. Ses sesiyle "Emin misin?" derken aslında alacağı cevaptan fazlasıyla emindi.
"Evet. O da kim olduğunu hatırlattı zaten. Masamıza içki yolladı. " dedi yutkunarak. "Onu zehirlemek için kullandığım içkiydi. Gözünü bile kırpmadan bana baktı. Ne hale geldiğimi görüp orayı apar topar terk etmemi gülerek izledi. Ateş ben..Bak ben korkmuyorum ama hani bu adam ölmüştü?"
Marcus.. Marcus insanın hayatında asla karşılaşmak istemeyeceği ve asla da hayatından çıkartamayacağı bir kişilikti. Ve bu kişinin eskiden Bölge savcısı olması ise taban tabana zıt bir durumdu. Tabi, bu savcılığı sadece bir sene yapabilmesi ise yabana atılmayacak bir mevzuydu.
"Ateş?"
"Ölmemişti. " dedi öfkeyle.
"Ne demek ölmemişti? Bana öldü demiştin."
"Ne dememi bekliyordun ki? Geçirdiğin dönem bunu sana söylememe uygun muydu? Olabilecekleri hiç düşündün mü, lanet olsun bir kere bile düşündün mü? Bana yargılar gibi bakmaktan da vazgeç. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE GÜNEŞ (Tutku ve Tehlike Serisi-1)
Romance(FİNAL YAPILDI) Suroğlu Şirketler Grubu'nun CEO'su Ateş Suroğlu'nun henüz iki haftadır asistanlığını yapan Güneş, oldukça naif olmasına rağmen cesurdur ve en dikkat çeken özelliği sivri diline hakim olamadığı o kıvrak zekasıdır. Öyle ki birinin daha...