Merhaba,yeni bölümle karşınızdayım.Dilerim beğenirsiniz.Hızlanacağız çünkü.Sizden dileğim bölümü beğendiyseniz OYlamanız.O küçük oyları görünce çok mutlu oluyorum çünkü.:)Diğer Yeni Bölüm Perşembe.Bölüm sonunda KESİT var.Keyifli okumalar dilerim! :)
*----*----*
En büyük düşmanın hayal kırıklığıdır,bilemezsin.Seninle dalga geçer,seni kendine tutsak eder,varın yoğun ne varsa alır elinden.Cam olur kalbe batar,onarılması zordur.
Güneş'te şu an böyle hissediyordu.Bir çok şey hissediyordu.Öfke,pişmanlık,tiksinme,acıma ve hayal kırıklığı.En ağır basanı hayal kırıklığıydı.O akşamı unutmak istiyordu.Bu kadar güçsüz olduğu için,Kıraç'ı bir kez olsun bile düşünemediği için unutmak istiyor kendine derin bir öfke duyuyordu. Hele ki ona...
O Ateş Suroğlu denilen adama öfkelerin en büyüğünü duyuyordu.O akşam onu kendine çeken kollarını kırmak,kocaman açıp aşağıladığı o mavi gözlerini yerinden çıkarmak,o küstah yüzünü yok etmek istiyordu.
"Togan Bogadenevic'le bir görüşme ayarlamaya çalış.Akşam ki davetten önce onunla bir araya gelmek istiyorum."
Ah,bu genişliği de onu sinirden deliye çeviriyordu.Adam o gece olanları öyle kolay unutmuştu ki ertesi sabah emirlerini yağdırmaya devam etmiş,eski asistan patron ilişkilerine geri dönmüşlerdi.O eski ilişki de sorun yoktu da adamın bu kadar pervasız oluşu Güneş'i deli ediyordu.Ne bekliyordu sanki.
Otelin büyük restoranın da oturuyorlardı.Dün ilk toplantılar gerçekleşmiş,tüm iş adamları çok iyi ağırlanmış çoğu da iyi işlere adım atmıştı.Ancak Ateş onlardan bir kaç adım öndeydi doğrusu.Barış ve o bir çok tanıdıklarıyla bir kere daha görüşme fırsatı bulduklarından diğerlerinden daha çok iş bağlamışlardı.İlk günden fazla dikkat çekip gözleri üstlerine toplasalar da bu ikisininde umrunda değildi.
"Bu kadar belli etme." Barış'ın ayaklanıp yanından geçtiğini ancak ona bakıp konuştuğunda fark etmişti.İki gündür çok sinirliydi,gözü kimseyi görmüyordu.Onu da görmemişti de Bu kadar belli etme ne demekti.Bir anda kıpkırmızı kesildi.Bakışlarını mı görmüştü.Ah! Görsündü, o patronu olacak alçak adam yüzünden çok öfkeliydi zaten.Arkadaşı görsündü umrunda değildi.
Güneş,yarım saatlik öğle aralarında patronunun dediği adamın asistanını arayıp bir randevu ayarladı.Bir saat sonraya anlaşmışlardı.Bunu patronuna da söyleyecekti ki adamın ifadesiz gözlerle masadan kalkmasını izledi.Nereye gidiyordu,bir planının olmadığını hatırladı.Onla birlikte ayaklandı.Ona bakarken öfkesini gizleyemiyordu ancak adam oralı değildi.
Ya da o öyle sanıyordu.
Ateş "Küçük bir işim var.Togan Bey'le olan görüşmeye kadar yokum.Sende o vakte kadar boşsun.Ne istiyorsan yapabilirsin,yine de ortalardan kaybolma." diye konuştu.Kızın gizli merakını görmüştü.Önceden olsa belki sorardı ancak şimdi gözlerinde ki o öfkeden anlaşılıyordu ki sormayacaktı.Kızın nefretini kazandığını biliyordu.Ya da ona en yakın şeyi.O gece ona bir ders vermekti amacı.Doğruyu da yapmıştı ki bugün kız ona bu kadar kötü bakıyordu.İçi buruk olsa dahi doğru olanı yapmıştı.İkisi birbirinden uzak durmak zorundaydı.
Ve gitti.Güneş,arkasından öfke ve merak dolu gözlerle bakıyordu.Anlaşılmaz bir adamdı Ateş Suroğlu.Ve dayanılmaz! Gerçekten ona dayanamıyordu,huysuz,ruhsuz,uyumsuz adamın tekiydi!
Ya da bunlar sadece ona kızması için bahane ettiği şeylerdi.
Kendi kendini daha fazla strese sokmadan oradan ayrıldı.Ateş otelde üçü için odalar ayırtmıştı.Gündüz burada vakit geçirebilir,dinlenebilirlerdi.Asansörü kullanarak kendine ayrılan odaya çıktı.Topuklularını çıkartarak elbisesinin kırışmasını umursamadan yatağa attı kendini.Kocaman odada küçücük kalmıştı.Öfkeliydi.Tuhaf bir duygu buhranında olduğunu hissedebiliyordu ancak ona neyin iyi gelebileceğini bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ VE GÜNEŞ (Tutku ve Tehlike Serisi-1)
Romantiek(FİNAL YAPILDI) Suroğlu Şirketler Grubu'nun CEO'su Ateş Suroğlu'nun henüz iki haftadır asistanlığını yapan Güneş, oldukça naif olmasına rağmen cesurdur ve en dikkat çeken özelliği sivri diline hakim olamadığı o kıvrak zekasıdır. Öyle ki birinin daha...