-44-

129K 6.2K 2.7K
                                    

Duvarlar üstüme geliyor gibiydi. Daha berbat hissedemezdim herhalde.

Hastanenin lavabosunun aynasından kendime baktığımdaki gördüğüm manzara ben değil gibiydi. Kendimi daha önce hiç bu kadar güçsüz görmemiştim.

Daha önce kendimi hiç bu kadar güçsüz de hissetmemiştim zaten.

Lavabodan çıkıp annemin ve David'in olduğu koridora doğru yürümeye başladım. Kendimi toplamaya çalışıyordum. Ama olmuyordu işte. Olmuyordu.

Annem yoğun bakım odasının karşısındaki hastane koltuğuna oturmuştu. David de hemen onun yanına oturmuştu.

Annem kendini biraz toparlamayı başarabilmişti. Güçlü görünmeye çalışıyordu. Ama içindeki endişe ve korkuyu görebiliyordum.

Lavaboya giderken benimle gelmek istemişti. Beni yalnız bırakmamak için. Ama ben istememiştim. Lavaboya gidip hıçkırıklarla ağlamayı planlamıştım aslında. Ama aynada gördüğüm yansımam.. Bu kadar zayıf davranmamalıydım. Annemle birbirimize destek olmalıydık.

Ben de annemin yanındaki koltuğa oturup annemin elini tuttum. Beceriksizce gülümsemeye çalıştım. Garip bir şekilde gülümseyince canım daha çok yanmıştı.

Annem de gülümseyerek elimi sıktı.

Aradan birkaç dakika geçtikten sonra birilerinin sesini duydum.

Nina, Mandy, James ve Michael gelmişti.

"Tanrım.. Jenna, Bayan Collins iyi misiniz?" diye sordu Nina.

Garip bir soruydu. İnsan cevabını bildiği soruları yine de soruyordu işte. Yalandan bir "iyiyim' kelimesi duyabilmek için.

"Özür dilerim yani.." dedi Nina o da sorduğu sorunun saçmalığını fark edince. Gülümsedim.

Ayağa kalktığımda Nina ve Mandy bana sıkıca sarıldı. Ardından James ve Michael da sarıldı.

"Baban iyi olacak Jenna." dedi Michael.

Hiçbir cevap vermedim.

Yoğun bakım kapısının açılmasıyla herkes ayağa kalktı.

Doktor yanımıza geldi. Yüzünde üzgün bir ifade vardı.

"Jack Collins'in yakınları mısınız?" diye sordu doktor.

"Evet. Ben Jade. Eşiyim." dedi annem.

"Hanımefendi.. Üzülerek söylemekteyim ki hastanın durumu ağır. Araba çarptığında başını yere kötü bir şekilde çarpmış. Vücudunda da çeşitli yaralar var. Hâla çalışıyoruz ama.. durum o kadar da iyi değil." dedi doktor. Demek ki babama araba çarpmıştı. Bunu yeni öğreniyordum.

"Biraz daha çabalayın." dedim yalvaran bir sesle. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Annem de ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi.

"Çabalayacağız. Merak etmeyin." dedi doktor. Ardından tekrar odaya girdi.

Babamı kaybedemezdim. Bu.. çok fazlaydı. Onu kaybetme düşüncesi bile böylesine tarif edemeyeceğim bir acı veriyorsa.. kaybedersem ne yapardım?

Ağlarken hıçkırıklarıma engel olamıyordum.

Hastane koltuğuna oturup başımı ellerimin arasına aldım. David de benim hemen yanıma oturdu.

David bana sıkıca sarıldığında başımı omun omzuna gömdüm.

"Şş.. O iyi olacak. İyileşecek. Söz veriyorum." dedi David. Ama bu sözleri daha iyi hissetmemi sağlamıyordu.

Gizemli KasabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin