-56-

136K 5.7K 2.6K
                                    

Hava artık iyice kararmış, yıldızlar kendini belli etmeye başlamıştı. Soğuk artık kendini gösteriyordu. Üşüsem de belli etmemeye çalışıyordum.

David'le eve oldukça yavaş adımlarla dönüyorduk. Daha ormandan bile çıkmamıştık. Claire denen kadını gördükten sonra da yaklaşık yirmi dakika kadar ormanda kalmıştık. Bu da havanın kararması için yeterli bir süreydi.

"Ceketimi vereyim mi? Üşüyeceksin." dedi David altıncı kez. Gülümseyerek diğer beş soruşuna da verdiğim cevabı verdim:

"Gerek yok."

David aniden yolda durunca ona baktım. Kaşları hafif çatılmıştı. Ceketini çıkararak bana uzattı.

"Giy şunu." dedi. Ama sert bir şekilde söylememişti. Beni düşünmesi hoşuma gidiyordu. İstemsizce gülümseyerek ceketi alıp giydim. Ceketi giyince onun kokusunu daha yoğun hissetmemle içimde yine o tarif edemediğim huzur oluştu. Yolumuza devam ederken sağ kolunu omzuma attı.

"İnatçısın." dedi. Ona bakmasam da söyleyiş tarzından gülümsediğini anlayabiliyordum. Başımı yere eğerek gülümsedim.

"Belki biraz olabilirim." dedim.

"Biraz mı?" dedi David gülerken. Ben de güldüm.

"Evet inatçı olabilirim." dedim.

"Olabilirim mi?" dedi David yine gülerek.

"Kes şunu." dedim kahkaha atarken. O da sesli bir şekilde güldü ve koluyla bana daha da sıkı sarıldı.

"Şu kadının kim olduğunu bir bulabilsek.. Niye bizi gözetliyordu ki? Neden buralarda dolaşıyor? Bizi, daha doğrusu seni nerden tanıyor?" diye sordu David. Sorduğu soruların hiçbirinin yanıtını bilmiyordum.

"Onu tanıdığımdan bile emin değilim. İsmi tanıdık geliyor ama onu daha önce görmediğime eminim." dedim. Gök gürlediğinde ani ses karşısında irkilmiştim. Ama dün olduğu kadar yüksek sesli gelmemişti. Hatta şiddeti neredeyse normal olarak duymuştum.

"Yine mi yağmur yağacak?" dedi David havaya bakarak.

"Öyle gözüküyor." diye cevap verdim.

Birkaç damla yağmur damlası gökten süzülerek yere indi. Çok zaman geçmeden yağmur şiddetle yağmaya başladı.

Yağmurun şiddeti, bizi hemen sırılsıklam etmek için yeterliydi. Her yağmur damlası tenime değdiğinde, daha da ürperiyordum. Oldukça soğuktu.

"Ne dersin? Vampir hızıyla gidelim mi?" dedi David bana bakıp gülümseyerek. Hava karanlık olsa da yüzünü biraz görebiliyordum. Vampirlerin görme yeteneği de daha gelişmiş ne de olsa diye düşündüm.

"Neden olmasın?" dedim ben de gülümserken.

"Üç deyince?" dedi David.

Bunu demesiyle aklıma maskeli balo günü geldi. Orada içkileri içeceğimiz zaman da böyle sormuştu.

Aklıma gelen anılarla istemsizce tekrar gülümsedim.

"Tamam." dedim.

"1..2..3."

Koşmak için harekete geçmemle David'e çarpıp yere düşmemiz bir olmuştu. Ben üstte, David ise altımda kalmıştı. Yerden destek alarak doğruldum ve David'e baktım. David de bakışlarını bana yönlendirdi.

"Odaklanmaya biraz daha çalışmalıyız galiba." dedi gülerek.

"Karanlıkta nasıl odaklanabilirim ki?" dedim itiraz ederek.

Gizemli KasabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin