Yanında dört nöbetçi askerle birlikte hemen yola çıktı Üykül. Ritka'nın ne durumda olduğunu bilmiyordu neler olduğunu da öğrenmek istiyordu. Yaklaşık iki saatlik bir sürüşün ardından yanlarındaki iki nöbetçi ayrıldı, diğer ikisi Üykül'le beraber kamp yerine doğru devam ettiler. Toplamda dört saatlik bir sürüşün ardından kamp yerine geldiklerinde Ritka'nın geride bırakılmış asker ve büyücü ile hararetli bir sohbet içerisinde olduklarını gördü: daha doğrusu büyücü ve askerler hararetli bir şekilde Ritka'ya bir şeyler anlatıyorlardı. En azından uzaktan böyle görünüyordu. Üykül hemen Ritka'nın beynine ulaştı ve durumu gözden geçirdi: Ritka ne kadar süredir meditasyon halinde olduğunu, ne olup ne bittiğini hatırlamadığını söylüyordu ki bu çok iyi olmuştu. Hemen Ritka'nın beynine bilgi gönderdi: komutanla arasında gecen tüm muhabbetler ve Ritka'nın diğer bilmesi gereken şeyler ve ekledi "birden kendine gelmiş gibi davranma"
Ritka bu bilgileri alınca yaklaşan atılılara şöyle bir baktı, şu ana kadar durumu iyi kurtardığını düşünüyordu kucma ile ilgili verilen sorulara sadece "sanırım gördüm" demişti; diğer iki hayvanla olan mücadelesi hakkında zaten soru sormamışlardı; Üykül hakkında ise hiçbir şey hatırlamadığını söylemişti, geldiği yerin Rumzer olduğunu baykuşun desteği ile söylemişti ama baykuş da çok fazla bilgi vermemişti.
Üykül'ü gördüğünde ise sadece ismini söylemekle yetinmişti. Askerler pek de şüphelenmiş görünmüyorlardı ve Üykül sıkılmaya başlamıştı. Bu yüzden başlarından geçen her şeyi –tabi ki daha önceden askerlerin duyduğu şekilde- anlattı. Ritka o kadar iyi rol yapıyordu ki Üykül bile bir ara gerçekten meditasyon sırasında bir şeyler olduğunu düşünmüştü ve Ritka'nın beynine bakma gereği duymuştu. Gördüğü tek şey ise Ritka'nın durumdan kendisine eğlence çıkarttığı olmuştu. İstemeden de olsa sevinmekle yetinmişti Üykül.
"peki, anlıyorum... yani sanırım anlıyorum... belki de kucmanın takdisi beni meditasyon yapmaya zorlamıştır... aklıma başka bir açıklama gelmiyor."
"kim olduğunu hatırlıyor musun peki?" konuşan büyücüydü.
"adımın Ritka olduğunu zaten Üykül söyledi, ve onun alcham olduğunu –hem de en başarılı olanı- hatırladım. Rumzerden geldiğimi zaten hatırlıyorum, ashasa gideceğimi ise nerdeyse hiç unutmadım."
"peki yolumuza devam edelim mi Ritka; oykan'da da babamın arkadaşını göreceğiz biliyorsun ve bizim zamanımız azalıyor kendini yolculuk yapacak kadar iyi hissediyor musun?"
"ne kadar mesafe var Oykan'a?" askerlerden birisi cevap verecekken Üykül araya girdi:
"biz bir saatte falan geldik ama seni çok yormamak için üç dört saate varırız"
"yolu gözünde büyütmek istemiyorum " dedi sözünü kestiği askere Ritka'nın duymayacağı şekilde. Askerleri bu şekilde başından atacağını umuyordu. Ritka ne cevap vereceğini düşünürken komutan İshan görünmüştü ve sesi de görüntüsü kadar netti:
"siz tembeller iki devriyenizi kaçırdınız ve sizin yüzünüzden silah arkadaşlarınız fazladan nöbet tutuyor, derhal karakola..."
Askerler atlarına binip mahmuzlarken, komutan tekrar konuşmaya başladı:
"gençler sizinle tanıştığıma memnun oldum ancak size yapabileceğimiz yardımlar sınırlı: isterseniz bizimle karakola gelebilirsiniz ya da direk Oykan'a gidebilirsiniz. Ben her hâlükârda görevlerimi yerine getirmek zorundayım ki bunların arasında sizin doğrudan korumalığınızı yapmak maalesef yok."
"efendi İshan, bizi düşündüğünüz için gayet minnettarız: bölgenizi koruyarak bizi yeteri kadar koruyacağınızı düşünüyorum. Hem zaten oykan'a geri döneceğimizden yaverin de kâtibin de Bey'in de haberi var. Sorun çıkacağını sanmam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ejderha günceleri
Fantasybildigin bütün dünyaları unut, bu dünya başka; burada herşey bambaşka...