nultas

342 21 11
                                    

Gecikmeye telafi kabilinden biraz uzun yazdim, iyi okumalar :)

“ne demek kuzey batıdan giden ordu yok olmuş?” Darius hiddetinden delirmek üzeriydi ama hiddetlenmesinin sebebi bir ordunun yok olması değildi, elinde yeteri kadar asker ve yeteri kadar müttefik vardı. Dünya’yı kendi istediği düzene sokmaya yetecek kadar çok asker vardı elinde. Kızının saçının ve saçına taktığı annesine ait yüzüğün kaybolduğundan beri sarayının içerisinde casusların olduğundan emin olmuştu ama onun da kendine göre kimseye söylemediği sırları elbette vardı. İşte tam da bu sırlar, ona büyük bir zafer getirecekti. Bundan emindi ama ‘bir ordunun yok olmasını’ kimse izah edemediği için delirmek üzereydi. Artçı kuvvetlerle beraber sayısı beş yüz bine yaklaşan bir ordu nasıl olur da ‘yok olurdu’…

“bana kahini getirin hem –“

“Yüce Darius, hizmetinizdeyim” Darius bu kadına hem hayranlık duyduğunu hem de bu kadından nefret ettiğini hissetti: hiçbir bilgiyi ona tam olarak vermemişti. Sürekli bilgi kırıntılarıyla hayatta kalmaya zorlamıştı onu şimdi de onun yarım yamalak verdiği bilgiler yüzünden bir ordu ‘yok olmuştu’.

“seni buraya çağıracağımı görebildiğine göre ne için çağırdığımı da biliyorsundur” ne soracağından emin olamadığı için bu şekilde bir başlangıç yapmıştı,

“kuzey batı ordunuz katledildi efendim bunu anlayamayacak bir durum yok”

“gelen istihbarat yok oldukları yönündeyken sen neden katledildi diyorsun, kehanet mi?”

“kehanet sizinle başladı Yüce efendim, hala da devam ediyor. Öyle diyarları aştınız, öyle şeyler yaptınız ki, artık bizler gibi basit kahinler sizlerin yüce yolunuzu görmekten acizdirler” Darius delirmek üzeriydi: bir insanın bir tek soruya mantıklı bir cevap vermesi neden bu kadar zor olabilirdi ki. Tam ağzını açarak bir şey söyleyecekken Nultas, araya girdi,

“kısaca demek istiyorsun ki bu orduyla karşılaşanlar her kimse tahminlerimizin çok daha ötesinde öyle mi?”

“evet Prenses, bunu daha önce babanıza söylemiştim: her ne kadar kendisi hızlı ilerliyor olsa da düşman daha da hızlı ilerliyor. Size son olarak söyleyeceğim şey şu: daha önce düşmanlarınız beşti ama şimdi on beş oldu; daha önce düşmanlarınız güçlülerdi, şimdi en güçlüler oldular.” Evet Darius kabul etmek istemese de buna benzer bir şeyi söylediğini hatırlıyordu. Zaten kendisi sırf askerlerini geliştirebilmek için insanların enerji cevherlerini hasat etmeye başlamışlardı ama onun düşmanı nasıl olurdu da bu şekilde güçlenebilirdi ki; kendisinden başka hangi cüretkar insanları hasat etmeyi düşünebilirdi ki? Bir de tabi kahine söylememiş olsa da garip bir şey fark edilmişti: ‘eski kent’ dolaylarında askerler çok daha rahat bir şekilde enerji toplayabiliyorlar ve güçlenebiliyorlardı. Bu yüzden de Darius askerlerinden geleceği parlak olanları buraya göndererek onların daha da güçlenmesini sağlıyordu. Artık kimsenin kaçıncı seviyede olduğuna kafa patlatabilecek durumda değildi. Çünkü askerlerinin tamamı yüz seviyesini geçeli çok olmuştu,

“peki şu ‘eski kent’ hakkında ne biliyorsun”

“antrlardan kalma olduklarını ve gidenlerin çoklarının delirdiklerini biliyorum”

“daha fazlasını anlat kadın”

“efsanelere göre antrların en güçlülerinden bir tanesi dünyayı keşfetmek ve yeni şeyler öğrenmek için yollara düşer. Gittiği yerlerde insanlara elinden geldiği kadar yardımcı olur ve saire. İşte o eski kent de bu kentlerden bir tanesi: gitmiş bir müddet kalmış, insanlara elinden gelen yardımı yapmış ve sonra da ayrılmış. Ne yaptığını kimse tam olarak bilmiyor zira uzun zaman önce çok uzun zaman önce orada yaşayan herkes yok oldular. Kimilerine göre bu antrların yaptıkları bir şeydi kimilerine göre ise karmaşada yok olmuşlardı.”

ejderha günceleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin