Ritka Üykül'ün içerisinde bulunduğu duruma kısmen üzülmüştü. Başındaki Kral'ın da aynı yollardan geçtiği düşünülecek olursa Kral Berid'in de ülkeyi yönetmek için en iyi şekilde eğitildiğini düşünüyordu. Diğer taraftan da içinde bulundukları duruma gerçekten şaşırmıştı: aslında çok zengin değillerdi ama sanki her şeyleri var gibiydi; uzaktan bakılınca sanki çok farklı gibiydiler ama aslında hiç farklı değillerdi. 'herkesin sorumlulukları gibi bizim de sorumluluklarımız var sadece sizin sorumluluklarınız aileniz; eviniz; bağınız; bahçeniz veya tarlanız bizim sorumluluğumuz tüm ülke ve içindeki her şey' demişti Üykül. Çok geniş bir sorumluluktu: eğer gerçekten ülkelerine ve ülke vatandaşlarına bu denli özen gösteriyorlarsa aldıkları her kuruşu hak ettiklerini düşünmüştü.
"gerçekten bu derece önemli miyiz sizin için, yani ben gitsem krala şöyle bir derdim var desem halletmeye çalışır mı?"
"sen şehirde yaşıyordun değil mi: Bey'in topladığı Beylik divanı yok mu, orada dertlerinizi anlatamıyor musunuz?"
"evet. Yani ben değil ama babam anlatmıştı ama sorunu sanırım çözmediler"
"bundan nasıl emin olabiliyorsun?"
"ashas akademisine seninle beraber gidiyorum, arkadaşlarımla değil."
"peki babanın bunu söylediğinden emin misin: bazen aileler bile çocuklarını akademilere göndermemek için türlü alicengiz oyunları oynarlar?" Ritka, Üykül'ün ithamına sinirlenmişti ama sakinliğini koruyup düşününce ister istemez hak vermişti ona: ailenin tek erkek çocuğuydu,
"olabilir, bana sadece anlattığını söyledi ben görmedim."
"eğer Beylik divanında çözüme ulaşmazsa mesele iki durum söz konusu, birincisi: Bey bizzat Kral divanının kâtipbaşına yazar çözüm ister; ikincisi şikâyetçi olan kişi çözümden memnun değilse ya kâtipbaşına yazar ya da direk gelerek orada derdini anlatır. Kâtipbaşının da çözümünü beğenmezse Kral divanına gönderilmeyi ister veya kâtipbaşı kral divanından çözüm ister. Kral divanında da olmazsa –ki bu çok istisnadır- kral başdivanına yani bizzat kralın kendisine gider.
Kral divanından gelen sonucu beğenmezsen kralla muhatap olursun yani. Ki dediğim gibi bu gayet istisnadır."
"iyi de divan veya kâtipbaşının elinde çok fazla şikâyet oluşmaz mı bu durumda?"
"bu durumun olmaması için Bey'ler ve Beylikler var zaten. Benim aklım erdiğinden beri –ki beş altı yıldır- krala gelen iki üç tane; kral başdivanına gelen otuz kırk tane; kral divanına gelense taş çatlasın yüz tane şikâyet olmuştur. Ama ben beyken benim kâtibimin aylık baktığı şikâyet iki yüz kadardı. Bunların hepsine verilen hükümleri tek tek incelerdim ve gerekirse müdahale ederdim."
"başka ne iş yapıyorsunuz peki?"
"Ritka sıkılmıyor musun bu sorulardan: hani merak ettiğin ne bilmiyorum ama hiç de öyle eğlenceli işler değil. Yani yanlış anlama benim işim bu ama dışarıdan bakıldığı gibi bir şaşaası maalesef yok. Bunu şöyle de düşünebilirsin: tarla sürmek nasıl bir şey?"
Ritka, Üykül'ün ne demek istediğini anlamıştı yine de ülkenin yönetimini daha iyi anlamak istiyordu. Üykül'ün konuşmak istemediğini anladığında çok üstelemedi. Yaklaşık yirmi, yirmi beş dakika bu şekilde sohbet ederek ilerlemişlerdi ki bu ikisi için de rekor bir süreydi: ikisi de ilk kez enerji eğitim vs haricinde bir şeyler hakkında konuşmuşlardı.
"şu ilerideki köprüden geçip yola devam edeceğiz senin takdis buraya kadar, umalım da bundan sonrasında da takdis işe yarasın" dedi Üykül.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ejderha günceleri
Fantasíabildigin bütün dünyaları unut, bu dünya başka; burada herşey bambaşka...