Bilge kral Rebid Nira imparatorluğuna karşı başlayacak olan ve neredeyse tüm ülkelerin katılacağı toplantıyı yüreği darlanarak kafası şişerek yönetiyordu. Çünkü en nihayetinde herkes kendi ülkesini; kendi halkını; kendi askerlerini düşünüyordu. Rebid bu noktada onları gayet iyi anlıyordu, onun da tek derdi bunlardı ancak herkesin anlaması gereken bir tek şey vardı o da Nira imparatoru Darius’u şu anda durdurmazlarsa bundan sonra kimse ona engel olamazdı. İnsanlar henüz bunu net olarak anlayamamış veya büyük tehlikeye karşı gözlerini yumarlarsa kendilerine bir zarar vermeyeceği gibi bir naif düşünceleri vardı. Saatler süren konuşmalar, deliller hala insanların tek bir fikir etrafında bir araya gelmelerini sağlayamamıştı. Masada Apki Kralı, Ganaf Kralı ve onların danışmanlarıyla Rebid ve onun oğlu Shavkanla yaşlı druid Antrank bulunuyordu: ortalıkta bu kadar çok casus dolanırken bu sayı bile aslında gayet fazla idi. Büyük salonda önlerindeki harita üzerinde konuşurken bilge kralın aklında bir tek soru vardı ve bu soruyu hiç tereddüt etmeden sormaya karar verdi,
“saygıdeğer krallar… davetimi kabul etmeden önce hepimiz Niranın sadece bizler için degil torunlarımız için bile büyük bir tehdit olduğu ve onların kesinlikle durdurulması gerektiği konusunda hemfikirdik. Buraya geldiğinizde fikirleriniz neden değişti?”
Diğer herkes birilerinin cevap vermek için önce çıkmasını beklerken salonun kapısı çalınarak içeriye Atlia girdi. İlk etapta kendi kralını sonrasında diğer kralları saygı ile selamladıktan sonra kraldan açıkça konuşmak için izin istedi. Herkesin yüzüne bir rahatlama çökmüşken gergin olduğu hissedilen tek kişi Atlia idi, yaptığı tek şey krala birkaç rapor vermek ve kralın kulağına bir şeyler fısıldamak olmuştu. Biraz sonra Kral Rebid ilk önce Apki kralı Urud’a sonrasında ise Ganaf Kralı Armo’ya bakmıştı. Yüzündeki ifade ise tamamiyle belirsizdi.
“sanırım haberler pek de iyi degil Kral Rebid” diyerek araya girdi Apki Kral’ı Urud. Ama Rebidin yüzünde her hangi bir değişiklik olmamıştı. Sadece Atlia’ya sessizce birşeyler söylemekle yetinmişti ve bunun ardından da Atlia saygı ile salonu terk etmişti. Bundan sonra müzakereler biraz daha devam etmişti ancak kimse Kral Rebid’in sorduğu soruya cevap verememişti. Kral Rebid, bu yüzden bugünlük toplantıyı bitirme kararını diğer krallara iletmiş ve geceyi neticelendirmişti. Kral Rebid’in yüzünde büyük bir hayal kırıklığı vardı şu anda ve kimse henüz bunu sormaya cesaret edememişti.
Salon boşalıp herkes dinlenmeye çekildiği zaman Antrank saraydaki gizli geçitleri kullanarak tekrar salona gelmiş ve Kralı aynı düşünceli halde bulmuştu. Bir yanı ne olduğunu sormak istese de diğer yanı konuşmak istediğinden emin değildi,
“gel Antrank gel de içinde bulunduğumuz durumdan çıkmamıza yardımcı ol”
“size en iyi şekilde yardımcı olmak için varım efendim”
“Atlia salona girdiği zaman bana bir takım raporları verdi, bu raporlara göre Ganaf Kral’ı Armo’nun oğlu Gishar, Darius ile işbirliği içindeymiş ve babasını tahttan indirerek kardeşlerini öldürecekmiş. Bu da yetmezmiş gibi Apki Kral’ı Urud’un gözkü kara oğlu, yani üçüncü prens Assandi da babasının ve kardeşlerinin ölümünü planlarmış.”
“sanıyorum o da Darius’la işbirliği içerisinde”
“tabi burada şöyle bir durumumuz var – raporlar bunlarla bitmiyor ama araya girmek gerek- biz Atlia’nın ne kadar sağlam bir casus olduğunu bilsek de bu bilgileri müttefiklerimize verirsek –“
“bir kurgu olduğu izlenimine kapılarak bütün planlar ters teper”
“vermesek de onlarla birlikte savaşa giremeyiz”
“başka neler vardı kralım”
“Apki kral’ının oğlu Birinci prens Shadad, kızımla evlenmeyi zaten planlıyordu ama bunu istemesinin tek sebebi onu Dariusa peşkeş çekerek onun desteğini almak niyetindeymiş. Onun da gözü babasının tahtında yani. Peki biz ne yapabiliriz?”
“Kralım daha önceki raporlara istinaden konuşacak olursak Prens Shadad’ın ülke yönetebilmek gibi bir meziyetinin olmadığı aşikar. Zira şimdiden servetini tüketmiş vaziyette –“
“neden?”
“ne ararsanız var efendim, hayat kadınları, kumar: borç batağında. Ve eğer kral olursa kuvvetle muhtemel Krallıgının bile sonunu getirir. Ki bu da Darius’un işine gelir. Hiçbir şey yapmadan düşmanlardan birisini yenmiş olur. Diğer taraftan bu plan başarılı olamazsa muhtemelen iki kardeşi yani Shadad ve Assandi’yi bir birine düşürerek ülkeyi parçalayacaktır ve nihayetinde yine bir düşmanı alt etmiş olacaktır.
Bununla beraber Ganaf Kral’ı Gishar da – Darius kime oynayacağını gayet iyi biliyor efendim”
“neden böyle dedin Antrank?”
“Gishar –“
“Prens Gishar”
“afedersiniz kralım, Prens Gishar, her ne kadar yönetmeye muktedir olsa da belki de yüzyıllar önce mutabakata varılmış Apki- Ganaf sınırları konusunda Ganaf’ın haksızlığa uğradığını; Apki’nin sınırları ihlal ettiğini şiddetle savunur. Yönetime o gelirse şayet korkarım ki Apki ve Ganaf arasında ciddi bir savaş çıkar.”
“Darius bizden önde mi hareket ediyor yani?”
“Aslına bakarsanız öne geçebiliriz kralım”
“nasıl olacak o Antrank?”
“ele geçirdiğimiz istihbaratları kullanacağız efendim. Shadad kızınızı istiyor ancak niyeti onunla evlenmek değil sadece Darius’a peşkeş çekmek; kardeşi Assandi ise Shadad gibi tahtı istiyor. Kızınızı kimse görmedi, yani her hangi birisini Shadad’la tanıştırarak evlendirme planını ort –“
“sahtekarlık yapalım yani?”
“savaştayız efendim sahtekarlıktan başka ne yapabiliriz ki?”
“devam et Antrank”
“sadece evlilik yapılacağına dair bir şey söylesek bile iki kardeş de hızlı davranma gayretine gireceklerdir ve böylelikle planlarını daha hızlı devereye sokmak zorunda kalacaklardır. Kralların ve Prenslerin farklı konvoylarla –güvenlik dolayısıyla- gittikleri göz önüne alınırsa kralı yavaşlatarak Apki Kralı Urud’un can güvenliğini sağlayabiliriz.”
“tabi içerideki adamlarımız, kardeş katlinin yaşanmaması için gerekli tedbirleri alacaklar.”
“pek tabi efendim. Yapmamız gereken tek şey Kral Urud’a güvenlik dolayısıyla güzergahını değiştirmesini söylememiz yeterli olacaktır.”
“planın içime sinmedi Antrank yine de Ganaf ile alakalı ne gibi bir planın var?”
“Ganaf Prensi Gishar, söylediğim gibi, Apkinin sınır konusunda ihlalinin olduğunu düşünüyor. Ancak ona daha önemli bir hedef verirsek babasını tahttan indirmek suretiyle bile olsa bize yardımcı olunmasını sağlayacaktır. Zira Ganaf ile Apki arasındaki sınır düzenlemesi temelde Nira’nın sebep olduğu bir sorundu. Ve bu iki devlet Nira’ya karşı birlik olabilmek adına sınır sorunlarını anlaşma ile çözdüler. Aslında Ganaf’ın da Apkinin de toprakları aslında Nira’nın şimdi sınırlarının bir gün kadar batısında.”
“öyleyse Atlia’yı –“
“Kral’ım”
“sen ne zamandır buradasın Atlia?”
“şimdi girdim efendim ama çok önemli –“
“konuş o zaman.”
“Gayru Hanedanlıgı buraya bir temsilci heyeti yollamışlar ve öncüleri az önce şehre girerek sabahleyin heyetin toplantıya katılmak istediği bilgisini –“
“toplantıdan nasıl haberdar olabilmişler “
“Prens Üykül –“
“onun bile bu toplantıdan haberi yok –
“öyleyse bilemiyorum Kralım”
“şimdi fikirlerini alalım Antrank”
“ben de –“
“işin içinde belirsiz bir etken varken faaliyet yapmamız tedbirsiz olur efendim”
“sabaha kadar adamların gelip ne diyeceklerini mi bekleyelim Atlia?”
“belirsizlikler daha büyük sorunlara sebep olabilir kralım” Kral Rebid her ne kadar öğrendiklerinden memnun olmamışsa da Atlia’nın haklı olduğunu bildiği için ‘çekilin’ demekle yetindi…
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Üzerinde kürkleri ile şehrin ana kapasından giriş yapan sekiz on kişi gürültülü konuşmaları ve etrafı titreten kahkahaları olmamış olsa kimsenin dikkatini çekmezlerdi. Zira bu dört kişi uzun boyları, beyaz tenleri ve ince belleri ile savaşçıya hiç benzemiyorlardı. Yaydıkları aura ise onları dikkate değer bir rakip olarak görebilecek kadar yüksek değildi. Neredeyse üzerlerindeki her şeyde biri sağa diğeri sola bakan iki adet gümüş kurt işlemesi dikkat çeken ayrı bir nokta idi. Uzun örgülü saçları ise kadınları kıskandıracak derecede ışıl ışıl görünse de bu parlamanın asıl sebebi sacların arasına sanat eseri gibi yayılmış olan beyazlamış tellerdi. İçlerinden bir tanesi arkadaşlarına dönerek konuşmaya başladı,
“Chinebourte, sence saray hangisi?”
“ne bilim ben Baibair, belki şurasıdır; ya da orası bir bezirganın evidir, ya da şu olabilir ama belki o da bir lonca reisinin evidir. Farkında mısın –“
“Chinebourte, birisine sorsan?”
“tabi ki Aibhalah, benimle evlenirsen sorarım”
“beni yenersen evlenirim”
“ölümüne düello diyorsun Aibhalah, yensem ne ola –“
“kız senle evlenmek istemiy –“
“kesin gürültüyü, şurası saray”
“sen nerden biliyorsun aceba ouegheday efendi?”
“gözlerini aç Aiabhalah, oranın etrafında genelden daha az insan var.” Bunun üzerine gruptaki herkes Aibhalah’ı merkeze alarak bir üçgen oluşturdular ve Ouegheday’ın gösterdiği tarafa doğru yürümeye başladılar. Gürültülü muhabbetleri yürüyüş boyunca bitmeyen grup saray olduğunu tahmin ettikleri yerin bahçe kapısına geldikleri zaman geniş girişin yanındaki daha dar ve küçük kapıdan çıkan bir subay onları karşılamıştı bile. Tam grubun lafazanı Baibair konuşacakken Aibhalah bir zincirle boynunda taşıdığı yüzüğü askere gösterdi,
“bizler Prens Üykül’ün özel misafirleriyiz kapıyı açar mısınız?” asker her ne kadar onları uzaklaştırmak niyetinde bile Kraliyet ailesine ait olan özel yüzüğü gördüğü zaman bundan vaz geçerek konuşmaya başladı,
“sizleri burada ağırlamak bizim için bir onur olacaktır hanım efendi ancak bugünlük bizleri mazur görmeniz gerekiyor zira –“
“içeride çok önemli bir toplantı var ve sanırım bu konuda Atlia’nın size verdiği bir talimatın da olması gerekiyor: bizler Gayru’dan geliyoruz.” Adam istemese de içeriden birisine seslenmişti zira Atlia’nın karıştığı bazı işler askerlerin dahi bilmediği türden işlerdi.
“hanım efendi, beyefendiler: Ben nöbetçi yüz başı Urslan. Emir subayım konu hakkında bilgilendirdi ve lakin bizlere sizin geleceğiniz hakkında her hangi bir bilgi verilmemesinden dolayı –“
“bence yıkalım kapıları –“
“saçmalama Chinebourte, yüz başı sizden rica etsem Atlia’ya geldiğimizi bildirir misiniz? Sanırım bundan daha basit bir yol bulamayacağız. Bu teklif üzerine yüzbaşı konuyu uzatmayarak Atlia’yı çağırmak üzere bir asker yollamıştı. Bir taraftan da halen gözü bu gelen adamların üzerindeydi. Zira gücün; auranın enerjinin herşey olduğu bu dünyada orta sınıf güce sahip bu insanlar sanki herşeyden üstün ve güçlü gibi davranıyorlardı. Ya çok ahmaktılar ya da güçlerini çok iyi gizliyorlardı: her iki durumda da tedbirli olunmasında fayda olduğunu düşünüyordu.
Sıkıntılı bekleyiş devam ederken bu sefer de başka bir adam peydah olmuştu: kim olduğuna dair ne yüzbaşının ne de Gayruluların bir fikri vardı. ancak bu yeni gelen adamın gözlerinden hem bilgelik hem de enerji fışkırıyordu. Geldiği anda söylediği tek şey de Atlia ile görüşmek istediği olmuştu. Yüz başı da durumu izah ederek adamın biraz beklemesini söylemişti. Yaklaşık bir saatlik bir beklemenin ardından en sonunda Atlia gelmişti ancak geldiği yer sarayın iç tarafı değil tam olarak Gayruların geldiği taraftı,
“Aibhalah hanım, bey efendiler; Efendi Eimhothep hoş geldiniz: gecikme için gerçekten çok özür dilerim. Durum malumunuz lütfen beni takip edin”
“Efendi Atlia, Efendi Eimhothep’in –“
“yüz başı buraya bugün kimse gelmedi anlaşıldı mı?”
“emredersiniz efendim”
Bu kısa konuşmanın ardından misafirler Atlia’nın seri adımlarını takip etmeye başladılar. Gittikleri yer doğrudan toplantının yapıldığı büyük salondu…
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Salondan içeriye girdiklerinde ortamdaki gerilim Aibhalah’nın dikkatinden kaçmamıştı ancak işleri uzatmanın veya sürünceme de bırakmanın da her hangi bir alemi olduğunu düşünmüyordu bu yüzden de ev sahibi olan Bilge Kral Rebid’e gelme sebeplerini izah etmek için söz istemişti bile,
“sen de kim oluyorsun?” konuşan Ganaf Kralı Armo idi,
“kusura bakmayın saygıdeğer kral, kendimi tanıtmayı unuttum: ben Gayru prensesi Aibhalah; kardeşim Prens ouegheday ve yoldaşlarımız Chinebourte ve Baibair. Buraya bir takım çok önemli –“
“sizlerden daha büyük dertlerimizin olduğunu tüm saygımla bildirmek isterim prenses”
“Şüphesiz kral Urud ve en büyük dertlerinizin ne olduğunun farkında bile olmadığınız için bizler buradayız –“
“aslına bakarsanız sandığımızdan çok daha büyük dertlerimiz var bunların hiç birinden hiç biriniz haberdar değilsiniz” diyerek araya girdi Eimhothep. Herkes şaşırmıştı işin en garip tarafı ise hiç şüphesiz uçandan kaçandan haber olan Atlia’nın bile ağzı açık kalmıştı. İşin daha kötü tarafı Kral Rebid’in sorgulayıcı bakışlarına maruz kaldığında başından aşağı kaynar sular dökülmüştü bile. Herkes nelerin döndüğünü anlamaya çalışırken Aibhalah tekrar araya girdi,
“madem öyle efendi Eimhothep müsaade ederseniz önce küçük mevzuları halledelim –kimse bir şey demeyince de konuşmasına devam etmişti- bu mühürleri tanıyor musunuz saygıdeğer krallar? –iki elinde üç farklı mektup üzerine basılmış farklı mühürler vardı ve Aibhalah bunları üç krala da tek tek göstermişti, Rebid iki mührü de tanımadığını belli etmişti sadece- evet saygı değer krallar bunlar sizlerin oğulların mühürleri –“
“sizler bunları –“
“ne olduklarını ne yazdıklarını kimlere yazdıklarını bilmek istemez misiniz?” Atlia çaktırmadan odayı süzdüğünde kimsenin yerinden oynayamadığını; ipler koptuğu için olumsuz cevap verilse dahi Aibhalah’nın konuşmasına devam edeceğini tahmin etmişti. Artık utanmaktan çok korku hissetmeye başlamıştı. Ve korktuğu gibi de olmuştu Aibhalah konuşmaya devam etmişti,
“hangisinden başlayacağımdan emin değilim ama küçükten büyüğe gidelim: Kral Armo oğlunuzun Nira İmparatoru Darius’a yazdığı mektuplardan bir tanesi –ki sizler de mührün ve el yazısının kendisine ait olduğunu biliyorsunuz, sizi tahttan indirebilmek adına –“
“benim oğlum öyle bir şey –“
“okuyayım o zaman:
‘İmparator Darius,
Hükmünüzün daim olması temennisiyle –‘
“yeter -kral rebid gürlemişti alenen- mühür ve yazı oğlunuza mı ait sayın kral?”
“e-evet kral Rebid”
“hepimizin korktuğu şey sanırım bu… Peki prenses bunları nasıl aldığınız hakkında bilgi verir misiniz?”
“Pek tabi saygıdeğer kral Rebid, Nira sarayında sadece sizin casuslarınız yok: bu casuslardan bazıları sayesinde bu mektuplara ulaşabildik –“
“nasıl girebildiniz?”
“efendi Atlia, Antrank ile kurmuş olduğunuz teşkilatınız gerçekten çok iyi işliyor ancak biz bu konularda sizlerden çok daha uzun yılların tecrübesine sahibiz. Sadece bu coğrafyada işlerinize çok fazla karışmamaya gayret gösteriyoruz. Neyse uzatmayayım, saygıdeğer kral Urud, bu da oğlullarınızın mektubu: birisinde Prens Shadad bu savaş vesilesi ile Kral Rebid’in kızına talip olarak onu Darius’a vermeyi karşılığında da tahta çıkmasında yardımcı olmasını istiyor; bu da diğer oğlunuz Prens Assandi ise aynı şekilde Darius’la beraber –“
“bu kadar aptal olabilirler mi?”
“hırs Kral Urud insana her şeyi yaptırır: şu anda siz burada gireceğiniz savaşın planlarını yaparken prensleriniz sizleri öldürerek tahta çıkma planları yapıyorlar. Daha da kötüsü var tabi ki, siz burada kendi ittifakınızı sağlamlaştıramamışken Nira ve Qin ittifakı çoktan kuruldu ve sizin tahmin edebileceğinizden daha büyük bir cendereye alarak bölgeyi tamamen değiştirmek istiyorlar”
“Atlia?”
“…”
“peki prenses Aibhalah, siz bize ne önereceksiniz?”
“şu anda Prens Assandi, Apki tahtına çıkabilmek için kardeşlerini katletme planı yapıyor, saygı değer kral Urud, siz de ülke topraklarına girmeden suikaste uğrayabilirsiniz. Aynı şey sizin için de geçerli Kral Armo, ancak Prens Gishad sizi sarayınızda karşılayacak kadar cesur birisi. –“
“peki ne yapılacak”
“buradan itibaren Atlia ve kardeşim Prens Ouegheday olaylara müdahil olacak: genel olarak kardeşleri bir birlerinden uzak tutma ve sizlerin güzergahlarınızı değiştirme gibi yöntemler kullanarak gecikmeler oluşt –“
“orası ben de Aibhalah Hatun, Shadad zaten adeti olduğu üzere bir grup hayat kadını ve kumurbazla beraber sizlerin bilmediği bir yerde keyfini sürüyor. Assandi ise ‘hazırlık’ kisvesi altında ava yönlendirildi ve gelişinizin geciktiği bilgisi verildi: bir müddet geri dönmeyecek –“
“onu gerekirse –“
“biz sizin hükmünüze karışmıyoruz Kral Urud. Burada sıkıntıya düştüğümüz tek nokta oldu o da Prens Gishar. Gerçekten gözü kara bir evlat yetiştirmişsiniz Kral Armo. Onu dizginlemek üzere etrafındaki herkesin ona bağlı olduğu gibi bir izlenim oluşturmak zorunda kaldı –“
“Riskli bir durum degil mi ya gerçekten desteklerlerse”
“şu anda bulunduğunuzdan daha riskli bir durum degil Kral Urud, haksız mıyım?” Apki Kralı verecek cevap bulamamıştı,
“ve avantajlı olduğumuz iki konu var birincisi Qin ve Nira işin içerisinde bizim olduğumuzu bilmiyor. Daha da kötüsü, qin imparatorunun bilmediği şeyler dolayısıyla qin’İ bu savaştan uzak tutacağız.” Ouegheday’ın daha fazla konuşmayacağını fark eden herkes sus pus olmuştu. Bunu fırsat bilen Eimhothep araya girdi,
“saygıdeğer krallar, prens ve prenses… kuşkusuz bu içerisinde sürüklendiğimiz savaş gayet önemli bir savaş ve lakin dediğim gibi çok daha büyük sorunlarımız var. Kral Rebid belki babanızın verdiği özel görevle karşı deniz tarafına istihbarat faaliyetlerinde bulunmak üzere yollanmıştım –“
“raporlarda Thep olarak geçen sensin bu durumda”
“evet efendim, bundan yaklaşık seksen sene önce giriştiğim mücadelede karşı diyarda sayısız serüven atlattım ve devletimize karşı deniz diyarlarının devletimizin sınırlarına dahil olmasına ön ayak oldum. –“
“tabi burada bize –“
“serüvenlerimden bahsetmeyecegim Kral Urud. Ben ilk defa karşı deniz tarafına geçtiğim zaman neredeyse tüm insanların enerjileri ve buna bağlı olarak bir enerji seviyeleri vardı. ancak aradan geçen seksen yıllık zaman dilimi içerisinde insanların çoğu enerjilerini kaybetti. Halen de kaybetmeye devam ediyorlar.
Bu kayıp karşı deniz diyarının daha güney taraflarına doğru gidildikçe daha da artıyor. Kızıl topraklar diyarında enerji sahibi insanlar kutsal olarak kabul edilerek tapınılıyor. Alt istihbarat teşkilatlarından aldığımız bilgilere göre aynı durum Orma imparatorluğunun batı ve güney batı kesimlerinde de görünmekteymiş. Orma imparatorluğu enerji sahibi olan en son askeri birliklerinin büyük kısmını sizinle girdikleri savaşta kaybetti.
Aynı durum Qin imparatorluğunun doğu kısmı için de geçerli. Özetle saygıdeğer efendiler, enerji bu dünyadan yok oluyor –“
“bundan eminmisin Thep?”
“emin olmam için sadece yaptığım gözlemler elbette yeterli degil Kralım. Ülkemizdeki bir çok insanın artık seksenli seviyeleri daha görmesinin güçleşmesinin sebebi de bu –“
“nira imparatoru bunu aşmayı başardı yalnız”
“muhtemelen normal olan bir yöntemle degil efendi Atlia. Şu an itibariyle –ki aynı zamanda bilgeler olarak bilinen kimselerle de görüşerek şunun bilgisini verebiliyorum, bu dünyada artık lanetli topraklara yakınsanız enerjiniz –“
“Kralım araya girmek zorundayım zira Darius, Kızı Nultas’ı eski şehir olarak bilinen lanetli toprakların giriş kentine göndermişti. Halen haber alınamamış olsa da –“
“muhtemelen peşinde olduğu şey doğal yollardan enerji artışı sağlayan bir şeylerdir.”
“olabilir Kral’ım konu Nultas ve Darius arasında –“
“peki bu durumda biz ne yapacağız?”
“enerji sahibi olsun veya olmasın Qin askerleri bu savaşa giremeyecekler; sizler de Nira ile ilgileneceksiniz. Biz de Üykül ve arkadaşları ile beraber lanetli toprak –“
“adaletiniz daim olsun Bilge Kral Darius” yoktan var olan bir bedenden gelen bir ses odayı çınlatmıştı ve kimse kılını kıpırdatamamıştı,
“ben Sahip Theshup, oğlunuz Üykül’den selam getirdim. Atlia efendi üstüme atlamaya çalışmanı tavsiye etmem az önce Thep’in bahsettigi bilgelerden daha üst seviyedeyim. Sizler degil bilgelerin tamamı bile benimle mücadele edemez.
Ve evet Thep aldığımız bilgilere göre enerji bu dünyadan çekilmeye başlamış ve sebebi net degil. Darius’un asıl amacı da enerjinin çekildiği bir dünyada enerji sahibi olarak tüm dünyayı şekillendirmek…”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ejderha günceleri
Fantasybildigin bütün dünyaları unut, bu dünya başka; burada herşey bambaşka...