Bölüm 28

373 41 17
                                    


Üykül yattığı yerden ayağa kalktığında ilk fark ettiği şey vücut ağırlığının bozulmuş olduğuydu. Bu yüzden adım atabilmek şöyle dursun şöyle bir gerinememişti bile. Gözleri açık olmasına rağmen karanlıktan başka hiçbir şey görünmüyordu: daha doğrusu öyle zannediyordu. Çıktığı savaştan sonra mantıklı düşünebilme yetisini neredeyse tamamen kaybetmişti. Bunu bir efsanede veya bir masalda dinlemiş olsa vereceği tepki kesinlikle 'yok katırın dölü' olurdu. Birisi gidecek de ejderha ile kapışacak da bir de oradan sağ çıkacak: yok katırın dölü... yavaş yavaş düşünsel melekeleri yerine gelince aslında zırnık kadar bile olsa hareket edemediğini fark etti. yattığı yerden ayağa kalkması tamamıyla refleks ve fiziksel güçten ziyade enerji temelli bir hareketle olmuştu. Ne olduğunu anlayabilmek için kendisine şöyle bir baktı ve gördüğü şeyle bir kez daha dehşete düştü. Gövdesinin yarısı ne olduğunu bilmediği bir metal alaşımı ile kaplanmış vaziyetteydi...

Önce derin bir nefes aldı ve ne olduğunu düşünmeye başladı daha doğrusu nelerin hangi sırayla olduğunu hatırlamaya çalıştı. İlk sırada tabi ki ejderha ile olan küçük sohbeti vardı: ejderha ilk kez bir insanla temasta bulunmuştu, yaklaşık iki bin yaşında olan bu ejderha daha önce 'dünyaya' hiç gelmediğini söylemişti. Dünyaya gelmemekten kastı doğmamış olmak da olabilirdi tabi ama kesin olan tek şey bu ejderhanın ilk kez bir insanla 'konuştuğu' gerçeği idi. ikinci olarak ejderha buraya beslenmek için geldiğini söylemişti ama hayvan da avlamadığını söylemişti yani bu ejderha buraya başka bir şeyle beslenmeye gelmiş olmalıydı...

Beyninden istemeyerek 'hassiktirrr' dedi... Ejderhaların görüldükleri bölgelerin hepsi çeşitli madenlerin olduğu bölgelerdi bu da demek oluyordu ki birden fazla ejderha bu dünyaya kendi ateşlerini beslemek için gelmişlerdi. Bunu anlayabilmek için de üzerindeki metal alaşımını aklına getirmesi yetmişti: ejderha alevini her zaman kullanırdı ancak Üykül'e karşı eriyik metal püskürtmüştü. Ejderhanın kendisini yakmaya çalıştığını anladığında zaten kendi bedenini ve silahını soğutma işine başlamıştı ama eriyik metale karşı ne kadar başarılı olabilmişti bundan emin değildi...

Üçüncü sırada ejderha ile yaptıkları çatışma vardı ki Üykül böyle bir şeye nasıl olup da cesaret edebildiğinden hala emin değildi: zaten az daha beklese abisi kendisini öldürecekken sabırsızlık etmişti alenen. Kurtulmuş olması ise –ki buna kurtulmak denirse- tamamen şans eseri idi. Aslında Üykül'ün girişmiş olduğu bu işin tarla yangınında yavrularını korumak için gövdesini siper eden bıldırcından farkı yoktu. Yine de Üykül, normalde çevre taraması yaptığı 'sinsi' metodunu ejderhanın beynine girmek için kullanarak risk aldığı için memnundu. Gerçi ağır geri zekâlılıktan başka bir şey değildi bu, taraflar birbirlerinin beynini alenen görürken saldırı planlayarak bu planları faaliyete geçirmek Üykül gibi bir delinin yapacağı bir işti sadece. Neyse ki ejderha da Üykülü hafife almak gibi yaygın bir hata yapmıştı ve bir dizi şanslı olaylar sonucunda Üykül bu çatışmadan kurtulmayı başarmıştı.

Üykül o kadar yorgun ve açtı ki düşünerek harcadığı enerji bile kalp atışlarını yavaşlatıyordu, soluğunu kesiyordu. Daha beter bir duruma gelmeden üzerindeki metal alaşımından kurtulmayı istedi ancak ne yapabileceği daha doğrusu nasıl yapabileceği konusunda en ufak bir fikri yoktu. İlk önce kendi kendini tedavi etmeyi düşündü ancak metalin derisine veya bedenine ne kadar işlediğini bilmediği için bunun beyhude bir uğraşı olacağını fark etti. Daha sonra vücut ısısını yükseltmeyi düşündü, bu durumda da muhtemelen diğer organlarını koruyabilecek enerji üretemeyeceğini fark etti. Ne yani insanlar gerçekten bu aciz miydi, Üykül insanların bu denli yetersiz bir enerji ile başardıkları şeyleri düşünerek onları takdir etti istemeden. Aklına ise kendisinin bir ejderha ile kapışarak bu duruma düştüğünü maalesef getirememişti. Yapabileceği şeylerden bir tanesi de direk kaba kuvvet uygulaması olabilirdi ancak bedenine işlemiş bir metal kütlesine kaba kuvvet uygulamak çok da mantıklı olmazdı. Geriye bir tek tercihi kalıyordu o da Niran'ın kendisinden kral buyruğunu aldığı yöntemdi ki iki ihtimal vardı: ya metal kütlesini başka bir yere transfer edecekti ya da bedenini başka bir yere transfer edecekti.

ejderha günceleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin