-4- Sinir

200 29 20
                                    


Multi: Rüzgar

Gömleğimin düğmelerini açmaya başladım. Aslında şu çocuğun kafasını biraz karıştırsam peşimi bırakabilirdi. Ona döndüm. Benden gözlerini kaçırmış ve odayı gözleriyle tarıyordu. Bu çocuk salak mı ne? Okulda o kadar beni öpmeye çalıştıktan sonra göz kaçırmak?

Yanına gidip dürttüm. Gözlerini açtığında gömleğimin içindeki tişörtü görünce şaşırdı. Erkekler işte bu kadar salaktı. Hep bizi küçük görürler. Ama gerçekte kendileri bir bok değillerdir. Sadece işlerine yaradığımızda seviyormuş gibi yapıp daha sonra çöp gibi atarlar.

Gömleği çıkartıp dolaba astım. Etekle kalmayı tercih ettim. Rüzgar hala odaya bakıyordu. Eski evlere neden gittiğimi merak ediyordu. Bu gözlerinden belliydi. Ama ona öğrenmek iyi gelmeyecekti. Kimseye gelmediği gibi. Kapı tıkladıktan bir süre sonra Fatma teyze girdi.

"Kızım yemek hazır. Bu arada telefona baksan iyi olur." Yüzünde tedirginlik hakimdi. Yine ne oldu ya? Doğduğum güne lanet ediyordum. Dünyaya sadece işkence çekmek için mi gelmiştim? Başımla onaylayınca Rüzgar'a gülümseyip gitti. Merakla bana bakıyordu. Her hareketi onu hatırlatıyordu. Hâlbuki onun böyle göz alıcı yeşil gözleri yoktu. Neyse bunu kafama takmamam gerek. Gelen mesajlara baktım. Engin ne yaptığımı sormuştu. Gülşen'den gelene mesajlara baktım.

Okyanus haftaya geliyorum. Biraz ortalığı yıkalım değil mi? ;-)

Kendini hazırla. Gerçi sen her zaman hazırsın. Yeni bombalar var.

Geldiğimde o meymetsiz yüzünü güldüreceğim.  Gülmezsen de işkencelerimi bir güzel tatmak zorunda kalırsın.

Yeni bombalarmış. Onlar senin için oluyor. Şimdi gelme desem kafamı şişirecek. Her geldiklerinde peşimizde oluyorlar. Bir de onlar için endişeleniyordum.

Kapıdan çıkarken Rüzgar'a gelmesini işaret ettim. Peşimden gelirken etrafa dikkatle bakıyordu. Onun evi daha büyük ve güzeldi. Gerçi içinde huzur ve mutluluk olmadığı sürece bir halta yaramıyordu. Bu hayatı da zaten zorla yaşıyordum. Ben neden bu evde kalıyorsam? En yakın zamanda zaten kaçacaktım. Ama biraz daha zaman gerekiyordu.

Mutfağa geldiğimizde hizmetçiler gülüyordu. Keşke bende gülebilsem. Fatma teyzenin dediğine göre bazen gülüyormuşum. Ama saniyelik olduğu için fark edilmesi de zor oluyormuş. Zaten kim her dakika güldüğü somurttuğu belli olmayan bir kıza bakar ki? Ben bile güldüğümün farkında değilim.

Masaya geçtiğimizde yine leziz yemekler vardı. Rüzgar hala bana bakıyordu. Biraz daha yemeğimi yedikten sonra bende ona baktım.

"Sen kimsin? Neden konuşmuyorsun?" Bir erkeğe göre fazla mı meraklıydı? Hizmetçilere ve Fatma teyzeye gitmelerini işaret ettim. Bu işi sessiz halledemeyecek gibiyiz. Ama güvenemiyordum da. Yine aklım karıştı ya.

"Neden soruyorsun" dediğimde şaşırdı. Konuşmamı beklemiyordu. Kısaca "merak" dedi. İnsanın merak yüzünden başına neler gelmiyor ki! Ekmekten bir parça aldığımda
"Benim kim olduğumu biliyor musun?" Başımı onaylayıcı bir şekilde sonra salladım. Tabiki de başkanın oğlu olduğunu biliyordum. Ama şimdiye kadar görmemiştim. Bakan bahsetmemişti. O adamda bir şeyler saklıyor gibi. Yakında konusu çıkar.

Geri kalan zamanda bir şey demedi. Hatta yemeğini bile yemedi. Aklını fazlaca karıştırmıştım. Bu da benim işime yarayacak.

(...)

Rüzgar gittikten sonra Engin aramamı bildiren mesaj attı. Aradığımda bekliyormuş gibi hemen açtı. "Okyanus kendine dikkat et. Adamlar benim evin önünde."
"Engin sen iyi misin? Çok mu kalabalıklar? Geleyim mı?"
"Birkaç adam sadece. Ama baya bi sinirleri gergin. Uğraşmaya değmez. Sadece bir kaç gün okula gidemeyeceğim. Onu sen okula haber et. Sakin buraya gelme. Gittiklerinde ben sana haber veririm. Görüşürüz" deyip kapattı. Kahretsin! Etrafındakilere hep zarar veriyorum. Hepsi de senin yüzünden. Çıldıracağım ya! Onu ilk bulduğum yerde geberteceğim.

Sinirden bahçeye çıktım. Hizmetçileri evlerine yolladım. Sadece Fatma teyze vardı. Aslında saat çok geç değildi. Evin etrafını gezinip sinirimi atabilirdim.

Odaya çıkıp siyah taytı giydim. Üstüne deri ceketi ve spor ayakkabıları giyip saçımı topladım. Aşağı inip Fatma teyzeyi buldum.
"Fatma teyze benim işim var. Geç gelmem."
"Kızım kötü bir şey yok değil mi?" Bu kadınla kan bağım yoktu. Ama beni çocuğu gibi görüyordu.
"Kötü bir şey yok. Sadece bacaklarımı açmam gerekiyor" deyip evden çıktım. Benim yanımda nasıl bu kadar rahat duruyordu? Yanımda durduğu sürece tehlikede. Kulaklığı takıp müzik dinlemeye başladım. Biraz ısınma hareketlerini yapıp koşmaya başladım. Şarkılar eski günleri hatırlatıyordu. Aslında hatırlamak bir yönden de işime yarıyordu. Beni daha hırslı bir insan yapıyordu. Gerçi her dakika aklımda da.

Yaklaşık iki saattir ve daha yeni hırsımı atmış bulunmaktayım. Tabi arkamda salak adamlar da vardı. Aslında koşmadım, sırf bunlar yüzünden yürüdüm. Ama bu bana göre. Adamlar terler içinde kalmıştı. Şimdi koşup kaçsana diyeceksiniz. Ama bu hoşuma gidiyordu.

Mesela adam dövmek istediğimde yanlarına gidip dövüyordum. Zaten hepsi öküz gibi görünse de devirmek bir dokunuşa bakıyordu. Bu işleri çok seviyordum. Tabi bu yakınlarıma zarar gelesiye kadardı. Zaten artık nefret ediyorum. Benden hayatımı aldılar. Nefes alırken yanımda olup birden gitti. Yanında benim nefesimi de, yaşamamı sağlayan her şeyi götürdü.

Onun yüzünden çekmediğim acı kalmadı. Ama sıra artık bendeydi. O benden duygularımı, ailemi, arkadaşlarımı ve kalbimi de götürmüştü. Bana çektirdiği ne varsa hepsini o da çekecek. İntikam o istedi. İsteğini de fazlasıyla alacak...

Yeni bölümümüz nasıldı? Yorumlarınızı alabilir miyim?

RÜZGAR KELEBEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin