OKYANUS'TANKurşun sesinin gelmesiyle Selin çığlık attı. Erkekler ise şaşkınca etrafa bakıyorlardı. Karanlıktan yüzü görünmüyordu. Melih'in elindeki silah yere düştü. Ardından da kendisi düştü.
Rüzgar'ın önüne geçtim. Yüzünü ellerimin arasına aldım. "Hadi gözlerini aç" dediğimde açtı. Gülümsedi. "Şuan cennetteyim değil mi" dediğinde gülümsedim. "Maalesef benden kurtulamadın" deyip dudaklarına yapıştım. Bir iki saniye sonra karşılık verdi. Ayrıldığımda gözlerime baktı. "Daha sonra ben yaparım diye düşünmüştüm. Ama sen benden önce davrandın" dediğinde gülümsedim. "Seni seviyorum" dediğimde bir şey demedi. Hadi sende söylesene be adam.
"Seni ölümüne seviyorum" dediğinde alkış sesleri geldi. Etrafa baktığımda çocukların alkışladığını gördüm. Selin de ağlıyordu. Bu hallerine gülümsedim. Birden silah sesi geldiğinde etrafa baktım. Rüzgar önümde yüzünü biraz ekşitmiş ama gülüyordu. Vücuduna baktığımda kolunun kanadığını gördüm. Koluna daha yakından baktığımda kurşunun sıyırıp geçtiğini gördüm. Hızlıca belimdeki gömleği çözüp koluna bastırdım. Melih'e baktığımda gözlerini bize dikerek baktığını ve gülümsediğini gördüm.
"Sen şunu bastır" deyip Melih'in yanına geçtim. Ayağımla yüzüne tekme attım. "Sana ölmeyeceğimi sağ salim buradan çıkacağımızı söylemiştim" dediğimde elleri yere düştü ve silahın sesi yankılandı. Hıncımı alamayarak bir kaç defa da göğüs kafesine tekmelerimi attım. "Nihayet geberdi" dendiğinde karanlıktan çıktı. Rüzgar ve Engin hariç herkes şaşkınlıkla bakıyordu. "Lan kurşun bize geldi de öldük mü? Yoksa hortlaklar diyarına mı geldik." Fatih'in dediğinde güldüm.
"Belki abimi getirtmiş olabilirim" dediğimde Enginle Rüzgar şaşkınca baktılar. "Tanıştırayım. Abim Yankı. Bunlar da Engin ve eşim Rüzgar" dediğimde hala şaşkındılar. Abim kafesi adamlara açtırdığında çocuklar çıktı. Melih'in adamları hemen teslim olurken Çağatay ve diğerleri arabalara götürüyorlardı. Fatih az önce kafa atan adamı Çağatay'ın elinden aldı. Otuz iki diş sırıtarak kafa attı. Adam yeri boylayınca Fatih ellerini birbirine sürttü. "Çağatay abi, şurdaki arkadaşı da bir iki gün içinde ziyarete geleceğim. Bana sağlam lazım anlayacağın." Çağatay kahkaha attıktan sonra başıyla onayladıktan sonra adamı itekleyerek dışarı çıkardı. Abimin olduğu tarafa baktığımda Engin'e elini uzattı. "Okyanus'un dediği gibi ölü olan abisiyim. Memnun oldum" dediğinde elini uzattı. Fatihle de sarıldıklarında Rüzgar'ın yanına gitti. Abim gülerek elini uzattı.
"Kardeşimin eşi ve öptüğü çocuk da sen oluyorsun" dediğinde bir kaşını kaldırdı. "Evet o şanslı çocuk ben oluyorum. Memnun oldum" dediğinde abimde gülümsedi. Derin bir nefes aldıktan sonra gülümsedim. Artık abimle her zaman görüşebilecektim ve sevdiğim çocuğu gözünün önünde öptüğüm halde kızmamıştı.
(...)
"Yani iki sene hafızan kayıptı. Sonra geri geldiğinde de Okyanus ile bu planı yaptınız. Okyanus o zaman senin yüzün de mi planın parçasıydı?"
"Hayır o tamamen size anlattığım gibiydi. Ama kesinlikle arkadaşlarımın yaşadığını bilmiyordum."
"Yankı abi sen nasıl, nerede saklandın bunca zaman?" dediğinde abim suyundan bir yudum aldı. "Beni bulan aile sakladı. Hafızam geldiğinde de çalışıp onlara kira ile evlerinde kaldım. Yani onlardan başka kimse yaşadığımı bilmiyordu. Okyanus da zaten iki sene önce öğrendi. Onu da zar zor buldum."
"Abi hala çok bir şey anlamış değilim. Ama kurtulmuşsunuz ya o yeter" dediğine güldük. Kapı çaldığında Selin gitti. "Aşkım benim. Özlemişim seni ayy" diye bağıranın kim olduğunu hemen anladık. Gülşen'den başkası olamaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR KELEBEĞİ
RomanceHayat bir kelebeğin ömrü kadardır... Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya... Peki kim kelebek olmak ister ki? Okyanus kelebek olmayı seçti. Hep zamana karşı oynadı. Peki bir gün yirmi dördünü tamamlar, zamana yenilirse arkasında ne bırakır? Belki bi...