-42-Karşılaşma

8 3 0
                                    

4 gün sonra
Engin'den

Alarmın sesi ile gözlerimi araladığımda ilk önce telefonun nerede olduğunu bulmaya çalıştım. Sonra da alarmı kapattım. Saat sabah altıydı. Dün Okyanus ile konuştuktan sonra bugün yanına gitmeye karar vermiştim. Şuan kaldığımız ev ile onun kiraladığı yer arasında kısa bir mesafe vardı. Çocuklara bir müvekkelimin yanına gideceğimi dün akşam söylemiştim zaten. Gülşen'in Okyanus'u gördüğü geceden sonra dört gün geçmişti. Olabildiğince bir dakika bile yanından ayrılmadan bu dört günü geçirmiştik. Gülşen şimdi daha iyiydi. En çok Tutku sayesindeydi. Psikoloji bölümünü bitirdiği için hepimizden daha iyi ne yapılacağını biliyordu.
Havlularımı alıp banyoya geçtim. Ilık bir duş aldıktan sonra hızlıca üstümü giyindikten sonra evden çıktım. Okyanus şuan uyuyor muydu bilmiyordum. Ama uyuyorsa bile hayatımda ilk defa uyumasına izin vermeden kaldıracaktım. Çünkü hepimizi zor durumda bırakmıştı. Evet o da çok fazla üzülüyordu. Belki de hepimizden fazla üzülüyordu. Çünkü biz birbirimizin yanında olurken onun yanında sadece birkaç kişi vardı. Onlarla da benimle de arasında mesafe vardı. Ona göre olmak da zorundaydı. En azından birkaç gün öncesine kadar.

Araba ile 10 dakikalık yolu geldikten sonra hiç beklemeden zile bastım. Birkaç saniye sonra kapının açılması ile kırmızılar içindeki yeşil gözleri gördüm. Gözlerinin altı mordu yine. Üstünü süzdüğümde siyah eşofman altı ile yeşil sweatshirti vardı.
"Hoşgeldin abi"
Yine abiye geçiş yapmıştık. Bana abi dediği anlar sınırlıydı. O zamanlar da ya çok fazla üzgün olurdu ya da kafası fazla karışıkken. Ve anladığım kadarıyla şuan iki durumda mevcuttu. "Gir içeri. Dışarıda durmayalım."
Başını sallayarak yavaş adımlarla içeri gittiğinde eve adımımı atmadan derin bir nefes aldım. Temiz havaya fazlasıyla ihtiyacım vardı.
Salona geçtiğimde Okyanus L koltuğun köşesine oturmuş üstüne de şalını almıştı. Anlaşılan kendini hasta etme yolunda gidiyordu.
"Öyle bakma bana. Geçen gün yerde uyumuş kalmışım. Pencereler de acıkmış. Ordan soğuk aldığım için hasta oldum. Bir iki güne toparlarım. Geç otur da cezamı ver." Burnunu çekip şala daha da sarıldığında canım yandı. Bu haldeyken nasıl kızıp bağırabilirdim ki? Derin bir nefes alıp sesimi yükseltmeden konuşmaya başladım.
"Gülşen kaç gündür ne halde biliyor musun? İlk gün uykudan Okyanus diye bağırarak uyandı. Villada sesi yankılandı. Hepimiz nasıl odasına koştuk bilmiyoruz. Hüseyin ablasına sarılmış geçecek ablam demekten başka hiçbir şey yapamıyordu. Hiçbirimiz yapamıyorduk. Kızlar sakinleştirici çaylardan ayarlayıp içirdiler. En sonunda ismini sayıklayarak uyudu. O sarıdan nefret ederdi neden saçlarını boyadı ki o renge dedi. Dün gece şükürler olsun ki ağlamadan, sayıklamadan sonunda uyuyabildi. Neden oldu bunlar Okyanus? Birkaç gün daha dayansan ikimiz konuşur ayarlardık. Hiçbirinin seni görmeyeceği şekilde sen onları bol bol görürdün güzelim. Olmaz mıydı?"
Gözleri yine dolmuştu. Sonra gülümsedi.
"Yapamadım Engin. Olmadı. Evden çıkmak için tam on defa kapının önüne geldim, geri çıktım odama. Vazgeç, sonra görürsün arkadaşlarını dedim. Ama sonra bir baktım yemeği yediğiniz lokantanın önünde camdan size bakıyorum. Gülşen ile göz göze geldiğimiz birkaç saniyeden sonra nasıl koştum eve geldim bilmiyorum. Halıya oturdum düşündüm öyle. Kafamdan her bir saniyesini tekrardan geçirdim. Ege aradı, açmadım. Melodi aradı, açmadım. Birkaç saat sonra sen aradın, açtım ve hak ettiğim şeyleri söyledin. Zaten sonra kapattıktan sonra da yerde uyuyakalmışım. Sonucu da bu oldu."
"Bundan sonra böyle bir şey hiçbir şekilde yapamazsın. Kendini daha fazla riske sokamazsın. Karşılarına mı çıkmak istiyorsun, ayarlayalım zamanı mekanı. Yıllardır öldü bildiğiniz Okyanus karşınızda de. Sonra da hem yıkılışlarını hemde gözlerinin mutluluktan dolup delirme noktasına gelişlerini izle. Çünkü başka hiçbir şey olmayacak. Ondan sonraki günleri bilmiyorum. Ama kendini o güne kadar topla ve güçlü ol. Çünkü o gün ben yanında olmaya çalışsam bile o gücü kendi içinde bulmalısın. Ben gidiyorum. Yemeğini ye, ilaçlarını da yollarım iç onları. Birkaç gün sonra yine gelirim."
Gözyaşları yavaş yavaş yanaklarından akarken canım yandı. Ama bu konuşmayı yapmasaydım yine aynı hatayı yapacaktı. Şimdi en azından önüne bir engel koymuştum. Koltuktan kalkıp önünde durdum. Eğilip alnını öptükten sonra arkamı dönüp salondan çıktım. Sonrasında da gerçekten yanına gitmem gereken bir müvekkilim olduğu aklıma gelince bir küfür savurdum. Umarım bütün sinirimi ondan çıkarmazdım.

RÜZGAR KELEBEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin