Rüzgar'dan
Hayata doğumdan ölüme kadar geçen süre derler. Halbuki hayat dediğimiz bu kadar basit değil, olmamalı da. Bazılarımızın hayatı on sene, yirmi sene bazılarının da yetmiş senedir. Benim yirmi dört senelik bir hayatım var. Önümde kaç sene var bilmiyorum. Bilmek de pek mümkün değil. Dışarıdan mükemmel bir hayatı olan şımarık bir velet gibiydim ilkokul ve lise hayatımda. Pek haksız da sayılmazlardı. Ama hiçbir şey göründüğü gibi de değildir. Ben bunu kendi hayatımdan öğrendim. Hayat, yaşam denilen şeyden.
O kazadan sonra hafızamı kaybetmiştim. Yaklaşık iki seneyi. O iki senede hangi gün ne yaşadığımı bilmiyordum. Öğrenmek istedim mi onu da bilmiyorum. Ama hastaneden çıkıp evime gittiğimde yüzüme koskoca bir buz kütlesi çarpmıştı sanki. İçimden bir ses çok şey değişti Rüzgar demişti. Gerçekten de öyleydi. Çok şey, her şeyim değişmişti.
Annem kimlikte babam olarak geçen herif tarafından öldürülmüştü. Öğrendiğim zaman yurt dışında tedavi görüyor demişlerdi. Annemin mezarına gittiğimde yazılı olan tarihe bakmıştım.22.10. 2017
İki senedir ben kimsesizdim. Ben o günleri nasıl atlatmıştım? Haberi ilk duyduğumda ne yapmıştım? Annemin toprağına sarılıp kaç defa kokusunu içime çekmiştim? Birkaç gün sadece bunları düşünmüştüm. Oğuz benim için endişelenip bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ama nafileydi. O da biliyordu. O annesizliği benden çok önce tatmıştı. Ama herkesin acısı başkaydı. Olmuyordu. Bir ay hiçbir şey yapmadan geçirmiştim. Kazanmış olduğum üniversitenin sınavlarına bile gitmiyordum. Annem, canımdan can gitmişti. Ve ben o günlerin hiçbirini hatırlamıyordum. Aklımdan başka sorular da geçiyordu elbette. Başka neler oldu? Hayatımı bu denli etkileyen bir şeyler oldu mu? Ben nasıl, neye göre inşaat mühendisliğini seçmiştim? O hastanede birkaç gün ziyarete gelenler kimdi?
Ama hiçbirini soramamıştım. Çünkü cevaplarını almaktan bile korkar hale gelmiştim. Bir süre sonra Oğuz sayesinde toparladıktan sonra kendimi onlar gelmişti eve. Geçmiş olsun dediklerinden sonra bir partide tanışıp arkadaş olduğumuzu söylemişlerdi. Sonrasında da bir daha hiç görüşmemiştik. Ta ki dün geceye kadar.Dün gece arabada bayılmışım. Sabah gözlerimi hastanede açtığımda birkaç testten sonra sorun olmadığını söylemişti doktor. Oğuz hafızamın geri gelmesine dair bir şeyler sorsa da doktor kesin bir şey diyememişti. Sonrasında da zaten eve gelmiştik. Oğuz oturma odasında koltuğu rahatça uzanabilmem için çarşaf vs. ayarladıktan sonra evde adamakıllı bir şeyler yapabilmek için markete gitmişti. Bende Boncuk ile vakit geçiriyordum. Gözlerimin ağırlaşması ile yatar pozisyona geçip kafamı yastığa koydum. Boncuk göğsümün yanına gelip o da uyuma pozisyonu aldıktan sonra gözlerimi kapattım.
YAZARDAN
Okyanus aldığı haberle evde dolaşıp dururken içi içini yiyordu. Kafasından sürekli ya hatırladıysa her şeyi diye kendine sorup duruyordu. Dün gece olanları Engin ağzından kaçırmıştı ve Okyanus'u sıkı sıkıya tembih edip bir delilik yapmaması gerektiğini hatırlatmıştı. Okyanus uzun zaman sonra korktuğunu hissediyordu. Daha fazla duramayacağını hissedince hızlıca koşarak odasına gitti. Dolabından birkaç tel toka ve peruğunu alıp hemen aynanın önüne geçti. Saçlarını titreyen elleriyle toplamak o kadar zordu ki. Kaç dakika küfrederek saçını toplamaya çalıştı o da bilmiyordu. En son başardıktan sonra hızlıca peruğu da kafasına geçirip tel tokalar ile sabitledi. Odadan çıkmadan gözlüğünü ve şapkasını da aldıktan sonra koşarak merdivenlerden indi.
Evden çıkmadan askılıktaki anahtarı da cebine koyup taksilerin genellikle geçtiği sokağa koştu. Birkaç dakika bekledikten sonra hala bir taksi bile görünürde yoktu. İçinden şansına bir kez daha küfrederek koşmaya başladı. Birkaç gün önce evini öğrenmişti ve kafasına kazımıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/98347116-288-k929410.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR KELEBEĞİ
RomanceHayat bir kelebeğin ömrü kadardır... Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya... Peki kim kelebek olmak ister ki? Okyanus kelebek olmayı seçti. Hep zamana karşı oynadı. Peki bir gün yirmi dördünü tamamlar, zamana yenilirse arkasında ne bırakır? Belki bi...