İyi okumalar...
"Özledin mi beni?" Başımla reddettim. Yine bana gülerek yaklaşıyordu. Artık bıkmıştım. Onun verdiği acılara katlanamıyordum. "Yeter artık. Verdiğin acılar yetmedi mi?" dememle gözümden yaş düştü.
"Ben seni tamamen alasıya kadar yetmeyecek" deyip bir adım daha attı. "Lütfen git artık. Ailemi, arkadaşlarımı, duygularımı ve kalbimi çalıp gittin. Git!"
"Her gün bana yaklaşıyorsun. Sırf o salak yeminin için. Ama asıl ben yaklaşıyorum" deyip yüzümü yüzüne yaklaştırdı.
"Gittt!" deyip yatağımda doğruldum. Yine aynıydı. Ama her seferinde acı çekiyordum. İnsan acıya alışır lafı külliyen yalandı. İnsan acıya alışamıyordu. Alnımdaki terleri silip telefonumdan saate baktım. Saat yedi idi. Birkaç kere daha kalkmam dışında iyi uyumuştum. Yatağımdan kalkıp dışarı baktım. Adamlar gitmişti. Baba istediğini yaptırmıştı.
Salak ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum sanki. Hızlıca tişörtümü çıkarıp sporcu atletimi giydim. Tişört terden sırılsıklam olmuştu. Üstümdekileri çıkarıp şortumu giydim. Sonra da üstüne kolsuz gömleğimi giydim. Çıkardıklarımı kirli sepetine koydum.
Merdivenlerden inerken zil çaldı. Hızlıca kapıyı açtığımda postacıyı gördüm.
"Okyanus Çelik siz misiniz?" Başımla onayladım. "Paketiniz var. Şuraya bir imza" dediğinde imzaladım. Paketi verip gitti. Kim bana paket göndermiş olabilirdi ki? Salona geçip paketi açtım. Çerçeve ve bir not vardı.
Eskiler aklından çıkmıyor değil mi? Benim de acı çektiklerin aklımdan çıkmıyor. Sen bana yaklaştığını zannetme. Ben sana geliyorum. MELİH.
Çerçeveye baktığımda ikimizin resmi vardı. O beni dudağımdan öperken ben de kızarmıştım. Aklıma Derya'nın çektiği geldi. Ellerim yine titremeye başlamıştı. "Allah kahretsin!" deyip çerçeveyi yere fırlattım. Yine oyun oynuyordu. Ayakkabılarımı giyip koşmaya başladım.
RÜZGARDAN
Kırılma sesinin ardından kapı kapandı. Neler oluyordu böyle. Altıma pantolonumu geçirip merdivenlerden indim. Hüseyin, Engin ayaktalardı. Gülşen de yerdekilere bakıyordu. Sanırım Okyanus yapmıştı. Çünkü sadece o yoktu.
"Sabah sabah ne oluyor be." Gülşen yerdeki resme baktığında kızardı. Gözlerinden ateş çıktı. Engin
"Ne resmi de Okyanus bu kadar sinirlendi."
"O***** çocuğu. Seni ilk bulduğum yerde ben öldüreceğim. Kıza çektirmediği acı kalmamış gibi bir de dalga geçiyor."
"Abla o mu?" dediğinde Gülşen resmi parçalayıp koltuğa oturdu. "Evet o şerefsiz. Kızın her şeyini çaldı be. Artık ben bile dayanamıyorum. Bu kız neler yaşıyor Allah bilir" deyip kafasını ellerinin arasına aldı. Hüseyin ablasının yanına geçip sarıldı.
"Kız dayanıyor. Biz de dayanıp ona destek olmamız gerekiyor. Biz buraya bunun için gelmedik mi" dediğinde Gülşen gözlerini sildi. Sanırım ağlamıştı. Engin
"Nereye gitti ki. Delilik yapmasın sakın" dediğinde kafam karışmıştı. Önümdeki kağıt gözüme çarptı. Eğilip okuduğumda diğerleri bana bakıyordu. Okuduğumda bir şey anlamadım. Engin hızlıca elimdekini alıp okudu.
"Gülşen ilk sana kalmadan ben halledeceğim. Anasını ağlatacağım. Şimdi bu deli kesin babanın yanına ya da adamları dövmeye gitmiştir."
"Biri bana da bir şey anlatsın. Bilmece gibi konuşmayı kesin." Hüseyin
"Ona da anlatmamız gerekiyor. Sonuçta o da bulaştı bok çukuruna." Engin kağıtları alıp mutfağa gitti. Geldiğinde de süpürgeyle cam kırıntılarını toplayıp tekrar gitti. Gülşen
![](https://img.wattpad.com/cover/98347116-288-k929410.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR KELEBEĞİ
RomanceHayat bir kelebeğin ömrü kadardır... Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya... Peki kim kelebek olmak ister ki? Okyanus kelebek olmayı seçti. Hep zamana karşı oynadı. Peki bir gün yirmi dördünü tamamlar, zamana yenilirse arkasında ne bırakır? Belki bi...