Multi= Tutku
İyi okumalar...
"Okyanus, pişt hadi kalk. Bak senin için önemli olmayabilir. Ama bizim ilk günümüz. Kız sen bu kadar uykucu değildin." Kafamı yastığın altına iyice gömdüm. Dünkü kâbuslarım sağ olsun. Ancak iki saat uyuyabilmiştim. Kapı sertçe kapandığında kafamı kaldırdım. Uyuyamasam da Tutku'yu kızdırmıştım. Bu da bir başarıydı.
Formalarımı giydikten sonra saçımı topuz yaptım. Yine sade makyajımı yapıp aşağı indim. Utku uykulu uykulu koltukta oturuyordu. Tutku da aynanın karşısında makyajını yapıyordu. "Tutku biraz sakin ol. Ayrıca ikinize de diyorum. Genellikle ikiniz takılın. Benim yanıma pek gelmeyin" dediğimde Utku yanıma geldi.
"O nedenmiş hanımefendi? Biz zaten senin için geliyoruz. Ayrıca kıymetinizi bilin. Sizin için liseyi tekrar okuyorum" dediğinde gülümsedim. "Okyanus fazla abartı olmamış değil mi" dediğinde baktım. Yüzünde bir tek ben eksiktim. Utku sinirle bakıyordu. "Tutku sen bana bırak kendini" deyip ıslak mendille bütün makyajını sildim. Rimelini sürdüm. Parlatıcısını da sürdüm. Tutku bir şey demedi. Sanırım ilk günün etkisini abartıyordu. Aman bu okulda ne olacaktı ya. Çantalarımızı aldıktan sonra yürümeye başladık. Üçümüzde eski günlerdeydik sanki. Yarım saatlik yürüyüşten sonra okula geldik.
Okula girdiğimiz an herkese bize bakıyordu. Erkekler Tutku'ya, kızlar Utku'ya bakıyordu. Böyle şeyler Utkunun umurunda olmazdı. Ama sanırım Tutku'nun hoşuna gitmişti.
Müdürün odasına geldiğimizde işlemleri yaptık. İkisini zorla ikna edip başka sınıfa kaydettirdik. Okulda olduğumuzdan pek bağırmadılar. Ama kesinlikle evde boğacaklardı. Ders zili çaldığında sınıflarını gösterdikten sonra sınıfa geçtim. Benim sıramda Rüzgar oturuyordu. Bu çocuk neden benle uğraşıyordu hala. Zaten okul dışında konuşuyorduk. Daha ne istiyordu. Ben sınıfımda rahat olmak istiyordum.
Yerime geçtiğimde bana baktı. "Konuşmuyor muyuz" dediğinde sağa sola kafamı salladım. "Arkadaşlarını niye bu sınıfa aldırmadın" dediğinde ofladım. Konuşmadan gitmeyecekti. "Çünkü adım hala aynı. Yanımda takıldıkları süreçte onları da öyle sanacaklar. Zaten Utku adımın öyle olduğunu öğrenirse ağız burun herkese dalar" dediğim de sıraya yaslandı. "Eninde sonunda öğrenecek. Bence senin ağzından öğrense iyi olmaz mı" dediğinde düşündüm. Aslında doğru söylüyordu. "Bilmiyorum. Bunu daha sonra düşünürüm. Ayrıca yanımdan git. Sonuçta benimle takılırsan adın kirlenir" dediğimde dudağının kenarı kıvrıldı. "Merak etme. Kim bir şey derse ilk ben dalarım" dediğinde gözlerimi devirdim. "Ne yaparsan yap. Ama sakın ses çıkarma. Yine uyuyamadım zaten" deyip kafamı sıraya koydum.
(...)
Dürtüyle kafamı kaldırdım. Ama gözlerimi açtım. "Kimsen bas git. Uykumun içine ettin" deyip kafamı tekrar koydum. Kıkırdama sesleri geldiğinde sinirlerim çıktı. Sinirle kafamı kaldırdığımda Utkunun olduğunu gördüm. Yanıma oturdu. "Sen ne ara uykucu oldun böyle. Kızım kalk biraz dolaşalım. Tutku zaten direk sattı" dediğinde kalktım. "Herkesten bıktım ya. Benim uykumla alıp veremediğiniz ne off" diyerek sınıftan çıktık. Herkes bize bakıyordu. Utku'nun şüphelenmemesi için dua etmeye başladım. Bahçeye çıktığımızda Tutku'yu gördüm. Üç kızla beraberdi. "İyi bari. Birimizin arkadaşları oldu" dediğimde Utku kolumdan tutup banka oturttu. "Sen okulda hep uyuyor musun? Kızım sen eskiden bu kadar sıkıcı mıydın" deyip kaşını kaldırdı.
"İnanılmaz sıkıcı hayatım var. Azgın tekelerin arasında dolaşıyorum. Canım sıkıldıkça adam dövüyorum. Bunlardan istersen sana da verebilirim" dediğimde ellerini ben almayayım der gibi salladı.
Geri kalan zamanda Utkuyla takıldım. Rüzgar yanıma sadece derslerde uğradı. İçimdeki sesin çekiniyor mu sorusuna cevap bulamadım. Saçma geliyordu. İşi vardır illa ki. Yoksa sülük gibi yanımda bitiyordu. Utku ve Tutku bir şey anlamamışlardı.
Eve geldiğimizde formamı çıkarıp eşofmanlarımı giydim. Diğerleri daha okulda olduklarından yemek işi bize düştü. Tutku erkenden yattı. Sanırım heyecandan yorulmuştu. Bizde Utkuyla mutfağa geçtik. Utku salatayı yapmaya başladı. Ben de etleri kesmeye başladım. Akşama ziyafet çektirecektim. Kestikten sonra tavada kavurmaya başladım. Utku çorbayı yapmaya başladı. Öyle hazır çorbalardan değildi. Etin kokusu çeşniyle birleşince ikimizin karnından da sesler gelmeye başladı.
Yemek yapma işi bittiğinde çocuklar geldi. Hepsi direk mutfağa geldi. Zorla yollayıp masayı hazırladım. Utku da Tutku'yu uyandırmaya gitti. Geldiklerinde yemeye başladık. Kapı çaldığında Engin'i yolladık. Rüzgar'la gelince şaşırmadım değil. Ama göstermemeye çalıştım. Bu çocuk evine mi uğramıyor anlamadım.
"Afiyet olsun millet." Bana dönüp "Seninle konuşmamız gereken bir şey var."
"Yemekten sonra konuşuruz. Otur da ye. Karnın yüzde yüz açtır" dediğimde gülümseyip Tutku'nun yanına oturdu.
Mutfakta tabağını filan ayarladığımda çorbasını koydum. Yedikten sonra etini de ayarladım. Eti öyle yedi ki vejetaryen biri bile yiyebilirdi. Yemek bittiğinde çocuklara bırakıp beraber odama çıktık.
Yatağa oturduğumda bacaklarımı bağdaş kurdum. "Dinliyorum" dediğimde kollarını çapraz yaptı. "Baba hafta sonu evine çağırıyor. Daha doğrusu emrediyor. Anlamadığım annemle babam da gelecekmiş" dediğinde kaşlarım kalktı.
"Bu adam ne zamandan beri bana bir şey demiyor. Ayrıca neden sen söylüyorsun. Ağzı yok muymuş?" Bilmiyorum anlamında omuzlarını kaldırıp indirdi. Kendimi geriye bıraktım. "Allah bilir kafasında neler dönüyor. Bunun altında bit yeniği var ya hayırlısı. Gerçi benim işte hayırlısı var mı onu da çözmüş değilim" dediğimde Rüzgar seslice güldü. "Neyse hafta sonu görüşürüz. Ben okula birkaç gün gelmeyeceğim" dedi.
Ağzım aralandığında "Neden gelmiyorsun" dedim. Ben ne diyorum ya. Bana ne gelmemesinden. Rüzgar'ın dudağının kenarı kıvrıldı. Bu aralar çok mu kıvrılıyor. Bana mı öyle geliyor. "Arkadaşın şehir dışında yarışması var. Ona gideceğim. Yani iki gün yalnız kalacaksın" dediğimde gözlerimi devirdim. "Ben her zaman yalnızım zaten. Ayrıca o egonu yerine geri sok" dediğimde kalktı. "Misafirini yollamayacak mısın?"
"Artık misafir sayılmazsın. Sonuçta her gün buradasın "deyip camın önüne geçtim. Kapı kapandığında gittiğini anladım. Yine kafam karışmıştı. Baba bizi yakınlaştırmaya çalışıyordu. Ama bilmediği bir şey vardı. Benim duygularım çıkmaya başlamıştı ve büyük bir kaza olabilirdi.
3 gün sonra
Babanın emriyle evine geldim. Çocuklar da tepki gösterdi. Ama Rüzgar'la gideceğimi deyince fazla üstelemediler. Bahçede babayla Rüzgarları bekliyoruz. Ben somurturken o gülüyor. Hizmetçi geldiklerini söylediğinde buraya geldiler. Anne ve babasıyla selamlaştıktan sonra yan yana oturduk. Ailesi tedirgin gibiydi. Yine ne boklar karıştırıyor bu moruk.
"Hasan çocuklara anlatalım istersen. İkisi de sabırsızca bakıyor" dediğinde bakan ellerini kenetledi. Ne yumurtlayacaklar bunlar. "Çocuklar biz evlenmenizi istiyoruz" dediğinde Rüzgar'la aynı anda bağırarak NE dedik. "Ne saçmalıyorsunuz be. Üçünüzün de kafasına bir şey mi düştü" dediğimde baba kaşlarını kaldırarak bana bakmaya başladı. "İstersen otur biraz. Misafirlerimize ayıp oluyor" dediğinde oturdum. Rüzgar ayağıyla tempo yapıyordu. O da bilmiyordu demek ki? Rüzgar'ın annesi bana baktı.
"Kızım bizim içinde sürpriz oldu. Bunu en son yol düşünüyorduk. Ama bütün yolları denedik. Bahsettiğiniz çocuk Rüzgar'ında peşine takılmış. Gel baş başa konuşalım" deyip kalktı. Kadın nazik davranıyordu. Bağırmam kötü olurdu. Ben de kalkıp arkasından gittim.
"Kızım ben oğlum için endişeleniyorum. Rüzgar şimdiye kadar her gün başka kızlarla gezmişti. Ama sen geldikten sonra başka kızla görmedim. Ayrıca gördüğüm kadarıyla sana değer veriyor. Babası nasıl tanıştığınızı anlattığında delirdi.
Seni evlenmeye zorlayamam. Ama anne olarak rica ediyorum. İstediğin şekilde davranırsın. Bizim zaten sizden evlilikle bahsettiğimiz aynı evde oturmanız ve Rüzgar'la beraber vakit geçirmeniz. Başka bir dileğim yok" dedi. Gözlerinde korku vardı. Derin bir korku. Oğluna zarar gelmesinden korkuyordu. Bakanda da farklılık yoktu.
Hayatımda hiç bu şekilde ikilemde kalmamıştım. Şimdi ne yapacaktım ben.
.
.
.Okyanus ne yapacak?
Siz olsanız ne yapardınız?
Yorumlarınızı merakla bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR KELEBEĞİ
RomansaHayat bir kelebeğin ömrü kadardır... Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya... Peki kim kelebek olmak ister ki? Okyanus kelebek olmayı seçti. Hep zamana karşı oynadı. Peki bir gün yirmi dördünü tamamlar, zamana yenilirse arkasında ne bırakır? Belki bi...