"Enginle aynı odada yat. Ayrıca Engin yarın Fatma teyze ne derse yapacaksın. Üflediğini duyarsam o çok sevdiğin motoruna veda edersin. Şimdi zıbarın" deyip kapıyı kapattım. İkisinin de canını çıkardım. Ama benim evimde sapıkça şeyler izlenirse ben de yaparım. Odaya geçtiğimde telefonuma baktım. Yine okuldan birkaç kişi mesaj atmıştı. Babadan da mesaj vardı.
Artık o sessizliğini boz. Bakanın oğluyla da konuş.
Yakında onla karşılaşacaksın. Ama ilk Remzi'yi bitirmen lazım. Erkeklere de sahip çık. Okulu filan dağıtmasınlar.
Bu ne saçmalıyordu be. Ben sessizliğimi bozmamak için çekmediğim kalmadı. Şimdi de boz diye emir veriyor. Neler dönüyor ya. Daha iki gün önce uzak dur dediği çocukla konuş diyor. Hemen babayı tuşladım. "Ben de seni bekliyordum."
"Ne beni bekliyordun be. İki gün önce uzak dur diyordun şimdi ne oldu." Fazlasıyla sinirlenmiştim. Benim haberim olmadan neler dönüyordu. Hızlıca merdivenlerden inerken konuştu. "Sen sesini kısalt ilk. Sonra bana ne olduğunu sor." Bahçeye inip kapıyı kapattım. "Kısaltmıyorum. İlk sen bana ne olduğunu anlat. Şimdiye kadar her istediğini ikiletmeden yaptım. Ama bana sessizliğini boz diyemezsin."
"Senin ses tellerini haberin olmadan alırım da tamamen sessizleşirsin. Yarın yanına gelecek. O zaman konuş. Ailenin olmadığından ve kimseye güvenemediğinden filan. Ağlama numarası filan yap."
"Sen çıldırdın mı? Ben ağlamayalı gülmeyeli ne kadar oldu. Farkında mısın?" Derin bir nefes alıp "Sessizliğimi bozarım. Ama başka bir bok anlatmam. Ayrıca yarın yanına geleceğim. Yüzüme karşı ne söyleyeceksen" deyip kapattım. Adama bak ya. Yine ne çeviriyor. Artık eskisi gibi küçük değilim. Ben ona borçlu değilim. O bana borçlu. Şimdiye kadar bütün pis işlerini bana yaptırdı. En iyisi şimdi uyumak. Tabi becerebilirsem.
(...)
Okula geldiğimde herkes kendi halindeydi. Gözlerim hala kapanmak için uğraşıyordu. En iyisi yüzümü yıkamak. Tuvalete geldiğimde yüzümü yıkadım. Ama yine de kapanmak için uğraşıyorlardı. Gerçi kapansalar da uyuyamıyordum.
Sınıfa geldiğimde sıraya oturdum. Kafamı sıraya gömdüm. Biraz zaman geçtikten sonra kafam kaldırıldı. Benim kafamla ne sorununuz var. Karşımda çocuğu gördüğümde şaşırdım. Ben neden şaşırıyorsam. Kesin baba yaptırmıştır. Yoksa bu da babanın adamlarındandı.
"Duyduğuma göre artık konuşacakmışsın. Doğru mu?" Başımla onayladıktan sonra kafamın yanındaki ellerini işaret ettim. Biraz daha çekmezse kafayı gömecektim. Ellerini çekip havaya kaldırdı. "Tamam sakin ol. Biraz dışarı çıkalım mı? Sanırım daha ortalıkta konuşmayacaksın." Biraz düşündüm. Baba sadece çocukla konuş dedi. Sınıfın duymasına gerek yoktu. Çantamı alıp ayağa kalktığımda önden yürümeye başladı. Ben de takip ettim. Herkes bize bakıyordu. Bir iki güne kalmaz sevgili olduğumuzu da söylerler. Neylerle uğraşıyordum.
Banka geldiğimizde oturduk. Sanki onun da kafasını kurcalayan bir şeyler vardı. "Babamı nereden tanıyorsun?"
"Sen neden çok meraklısın?" Dediğimle şaşırdı. Ben şimdi ne diyebilirdim ki? Adamın biri tecavüz etmek üzereyken beni kurtardı mı? Yoksa babayla olan yakınlığını mı?
"Çünkü ailemle ilgili. Ayrıca soruma cevap vermedin."
"Bunları baban anlatsın. Tanışmamız tesadüftü. Başka sorun" deyip arkama yaslandım. İçimden bir ses okul çıkışına kadar soracağını söylüyordu. "Şimdiye kadar neden konuşmadın ve kimse senin hakkında bir şey bilmiyor?"
"Sessizliği seviyorum ve ben de kim olduğumu bilmiyorum."
"Benimle dalga mı geçiyorsun?" Hayır anlamında başımı salladım. "Dört sene önce benliğimi kaybettim. Şimdi de bana ne deniliniyorsa onu yapıyorum." Hızlıca ayağa kalktı. "Aptal mısın? Yoksa benim kafamı mı karıştırmaya çalışıyorsun. İnsan nasıl benliğini kaybeder? Ya da dur" deyip kolumdan tutup kendine çekti. Sonra da çıkışa yürüdü. Etrafa baktığımda adamlar yoktu. Arabasına bindirdikten sonra hızla sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR KELEBEĞİ
RomanceHayat bir kelebeğin ömrü kadardır... Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya... Peki kim kelebek olmak ister ki? Okyanus kelebek olmayı seçti. Hep zamana karşı oynadı. Peki bir gün yirmi dördünü tamamlar, zamana yenilirse arkasında ne bırakır? Belki bi...