Multi= Okyanus
"Canımı acıtıyorsun. Yapmaaa!"
"Alışsan iyi olur bence. Daha fazlasını da hissedeceksin" dediğinde arkama dönüp omzuna vurdum. "Senin fesat beynin yüzünden ben de bozuldum. Bir kelime yüzünden bile artık midem bulanıyor" deyip yatağa oturdum.
"Neyse ben gidiyorum. Şu upuzun market listesini alıp geleyim" deyip odadan çıktı. Yüzümdekini silip gülümsemeye başladım. Bir hafta önce eve gelmiştim. Geçen günlerde Rüzgar'la çok güzel vakitler geçirdik. Bazen baba içine etse de gittiğimiz yerlerde bir türlü eğlendik. Okuldaki çoğu kişi de artık konuşmuyordu. Hatta birkaç kız arkadaş olmayı teklif etmişti. Ben de kabul etmiştim. Ama her dakika konuştuğumuz yok. Şimdi de bizimkiler ve Oğuz yemeğe gelecekti. Mutfağa geçip tezgahı silmeye başladım.
Sildikten sonra evde olan malzemeleri hazırlamaya başladım. Yumurta, un, yağ, tuz ..... Şimdi ne eksik. Şeker eksik. Tezgâhın üstüne çıkıp doğruldum. Dolabın kapağını açtığımda şeker en arkadaydı. Elimi uzatıp aldım. Dolabı kapattım. Arkamı dönerken bacağımı bir şey gıdıkladı. Dengemi kaybettim. Ben yerin soğukluğunu tahmin ederken sıcaklıkla gözlerimi açtım. Rüzgar endişeli yüz ifadesiyle bana bakıyordu. "İyi misin? Bir şey oldu mu" dediğinde yakınlığımıza baktım. Şuan kucağındaydım. Dudaklarımızın arasında bir iki santim vardı. Gözlerini gözlerime sabitlemişti. "İy iyiyim. Birden dengemi kaybettim" dediğimde indirdi. "Şaka yapayım dedim ama sanırım sana şaka yaramıyor" deyip ensesini kaşıdı. Başımı sallayıp yerdeki şekeri tezgâha koydum. "Sen malzemeleri yerleştir. Sonra da üstünü değiştir ve yardıma gel" dediğimde poşetleri boşaltmaya başladı.
İşi bittiğinde içeri gitti. Bende keki karıştırmaya başladım. Rüzgar geldiğinde elini karışıma uzattı ve ağzına götürdü. "Şimdi yenmez. Akşamı bekle" dediğimde tekrar aynısını yaptı. Ama bu sefer benim ağzıma getirdi. "Mmm güzel olmuş. Ama biz böyle giderse hepsini yeriz. Çekil de tepsiye dökeyim. Ya da sen yap" deyip tepsiyi gösterdim. Karışımı tepsiye dökerken tepsinin tabanı hariç her yeri karışım oldu. Bu haline gülümseyip yanına gittim.
Arkasından elinin üstüne elimi koyup yönelttim. Karışım döküldüğünde omzundan bana baktı. Birden fazlasıyla yakın olduğumuzu fark ettim. Hızlıca çekildim. "Ben geri kalanını yaparım. Sen odaları düzelt" deyip masaya oturdum. O da çıktığında işlerin devamını yapmaya başladım.
(...)
"Sen masayı hazırla. Ben de üstümü değiştireyim" dediğimde odadan çıktı. Dolaptan kot şortumla mavi gömleği alıp giydim. Kollarını dirseklerime kadar kıvırdım. Rimeli de sürdüğümde aynadan baktım. Ev için iyi olmuştu. Bu aralar çok süsleniyorsun.
Ne süsleneceğim be. Ayrıca sana ne diye şeytanı susturdum. Zil çaldığında odadan çıktım. Karşımda Oğuz'u gördüm. Yanına gittiğimde sarıldı. Bende karşılık verdim. Biraz kasılsam da fark etmedi. Hala bazı kişilerde kasılmalar vardı.
Salona geçtiğimizde bir daha kapı çaldı. Bu sefer ben açtım. Karşımda bizim çocuklar vardı. Hepsiyle selamlaştıktan sonra masaya geçtik. Oğuz olduğundan rol yapıyorduk. "Canım tuzu uzatır mısın" dediğinde tuzu uzattım. "Tabi canım buyur" dediğimde gülümsedi. Tabağıma döndüğümde Oğuz bana dikkatlice bakıyordu. "Oğuz bir şey mi diyecektin" dediğimde "Yoo. Çok güzel bir çiftsiniz" dediğinde gülümsedik.
Yemekler yendiğinde Gülşen'le masayı toplamaya başladık. "Ben içeri gidiyorum. Geri kalanını da sen hallet. Zaten hocanın biri süründürüyor" dediğinde gülümsedim. Elimde bulaşıkları yıkarken şarkı ağzıma takıldı.
"Yorgun denizler usanmış fırtınadan
Bense bir gemi ve kaybolmuşum
Kıyıları görünmez fenerinde ışık
Ay bile gizlenmiş yıldızlar karanlık
Ne bir ses var ne bir nefes aldırıyor
Ayrılık yakın vuslat görünmüyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR KELEBEĞİ
RomanceHayat bir kelebeğin ömrü kadardır... Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya... Peki kim kelebek olmak ister ki? Okyanus kelebek olmayı seçti. Hep zamana karşı oynadı. Peki bir gün yirmi dördünü tamamlar, zamana yenilirse arkasında ne bırakır? Belki bi...