-30- Ege

48 9 0
                                    


"Evet. Üç gün sonra uçakla geleceğim. Evet abimle geleceğim. Teşekkürler" deyip kapattım. Abim karşımda zorla gülümsüyordu. "Okyanus şuan yaptığın saçmalık gibi geliyor. Ama en iyisi buydu" deyip koltuktan kalktı. "Abi gelme ya da sarılma. Beni tek başıma bırak" dediğimde gitti. Duvardan kaydım. Göz yaşlarım beni dinlemeden aşağı kaymaya başladılar. Üç gün sonra yurt dışına gidecektim. Herkesi bırakıp gidecektim. Sevgilimi, eşimi, nefesimi bırakıp gidecektim. Oysaki çok güzel günler geçiriyorduk. Sanırım hepsi yine anı olarak kalacaktı.

Biraz öyle kaldıktan sonra zil çaldı. Gözlerimi silip kapıyı açtım. Geliyorum deyip kapıyı açtığımda kırklı yaşlarda bir kadın vardı. "Okyanus Çelik siz misiniz" dediğinde başımı salladım. "Size önemli bir haberim var" dediğinde arkasındaki elini öne getirdi. Onla beraber bir çocuk çıktı. Nedense bana tanıdık geldi. Gözleri mavinin en güzel tonuydu. Birden aklıma Ege geldi. Onun da böyle gözleri vardı. Gözlerim tekrar doldu. "Kusura bakmayın. Aklıma bir şey geldi de. Buyurun içeri girin" dediğimde girdiler.

"Çok kalamayacağım. Çocuk elleriyle oynuyordu. Ama bazen bana bakıp gülümsüyordu. "Okyanus hanım bu çocuğu hatırladınız mı" dediğinde şaşkınca baktım.

"Ne demek istiyorsunuz" dediğimde derin bir nefes aldı. "Üç sene önce kayalıklardan yuvarlanan arabanın içinde üç yaşında bir çocuk vardı. Adı da Egeydi. Mavi gözlü sarışındı. Kızım yeğenin işte burada" dediğinde o çocuğa baktım. Aynı yüzüydü. Büyümüştü ve ten rengi koyulaşmış kumrala dönmüştü. Gözümden yaş aktığında koşarak sarıldı.

"Teyzem seni çok özledim" dediğinde sarıldım. Gözyaşlarım akmaya devam ederken öpmeye başladım. Biraz sonra kucağıma aldım. "Ama nasıl oldu. Orada ölü bir çocuk vardı. Nasıl?"

"Bana bu bebeği yirmili yaşlarda bir adam getirmişti. Çocuğu bir iki sene saklamamı söylemişti. Aylık para yolluyordu. Egeye olabildiğince annelik yapmaya çalıştım. İki sene geçtiğinde her ay gelen adam gelmedi. Bende aradığımda adamın öldüğünü duydum. Açıkçası korktum. Çünkü adam çocuğu kaçırdığını söylemişti.

Polis olan bir tanıdığım vardı. Ondan neler olduğunu öğrenmesini istedim. O da olayları anlattığında yurt dışına gittik. Çocuklarım olmasa gitmezdim. Ama bir şey yapmalarından korktum. Bir ay önce eşim vefat etti. Bende çocuklarımı alıp buraya geldim. Eşim bir yolunu bulup senin adını ve oturduğun yeri öğrenmiş. Ölmeden önce de bana söylemişti. Bende şimdi memlekete gideceğim. Ege zaten olayları öğrendiğinden beri yaşından büyük adam gibi davranmaya başladı. Olgun bir adam gibi. Ama hep seni sordu. Bir yerden senin fotoğrafını bulmuştuk. Her gece ona sarılıp öpüp yatıyordu. Emin ol çocuklarımdan ayırmadım. Ama artık sen olduğuna göre anneliğim buraya kadarmış" dediğinde gözleri doldu.

"Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bunca zaman öldüğünü zannederken yaşadığını öğrenmek" deyip kokladım. Hala aynıydı kokusu. Ablamın kokusunun aynısı. "Şimdi benim gitmem gerek. Çocuklarım bekliyor. Kızım iyi birine benziyorsun. Duyduğuma göre evliymişsin. Eşinle beraber bu çocuğa iyi bakın. Şimdiye kadar beni hiç üzmedi. İnşallah sizi de üzmez" deyip kalktı. Ege kucağımdan inip sarıldı. "Meryem teyze kendine iyi bak" dediğinde gözlerimi sildim. Dünyadaki bütün Meryemler bu kadar iyi yürekli miydi? (Rüzgar'ın annesinin adı da Meryem idi.)

"Size telefonumu vereyim. Bir şeye ihtiyacınız olursa haber verin. Her şey için teşekkürler" deyip sarıldım. "Sen yeğenine iyi bak. O benim için yeterli. Allah'a emanet olun" deyip gitti.

Ege bana hala gülerek bakıyordu. Şimdi bu benim küçük prensim miydi? Allah'ım sen neler gösteriyordun. Üç gün sonra bütün arkadaşlarımdan ve sevdiğim adamdan ayrılacakken yıllar önce öldü diye bildiğimiz yeğenimin karşıma çıkması ödül müydü? Teselli miydi? Kapının çalmasıyla kucağımdaki yeğenimi kaldırmadan yürüdüm. Kapıyı açtığımda abim şaşkınca Ege'ye bakmaya başladı. "Bu kimin çocuğu" dediğinde Egeyle gülümsedim. "Ablamın çocuğu" dediğimde Ege'ye dikkatle baktı. "Okyanus saçmalama" diye bağırdı.

RÜZGAR KELEBEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin