Multi= Okyanus'un kıyafetiİyi okumalar...
"Gülşen bir git. Ağzımı bozdurma. O gösterdiğin elbiseyi ben düğünde giymiyorum. Azgın adamların yanına gideceğim. Haberin var mı senin." Gülşen bininci kez sabır diledi.
"Lan adamların dikkatini çekmen için diyorum zaten. Tamam biraz daha uzun bulayım."
"Gülşen o gösterdiğine ben elbise demiyorum. Tişört diyorum. Sen şuradan ikile. Benim yanıma Tutku'yu çağır. O en azından kıçımı örten şeyler gösteriyor." Gülşen elindekileri üstüme fırlattı. "Tamam ben gidiyorum. Yalnız bir tane adam bile bakmazsa Gülşen sana uymadım, pişmanım deyip ayaklarıma kapanma" deyip gitti. Tabi kapıyı çarpmayı unutmadı.
Neden hepsini ben çekiyordum. Bir de Rüzgar bana sinirle bakıyordu. Tamam o zaman aptalca konuştum. Kabul ediyorum. Ama sinirlerim gergindi.
Dakikalar sonra Tutku geldi. Bana acırcasına baktı. Ama kıyafet seçimleri için. Elbise bana tersti. Ama hep bu işlerde giymem gerekiyordu. "Okyanus şimdi sana göre bir şeyler bulalım" deyip dolabın karşısına geçti.
Birkaç kıyafet denedikten sonra içime sinen bir kıyafet bulduk. Beyaz, kahverengi kemeri olan bir elbise. Altına kemerin tonlarında topuklu ayakkabı. Üstüne de krem renginde hırka. Havalar iyice ısınasıya kadar hırkalarımdan vaz geçemem. Hırkanın kollarını dirseğime getirdim. Saçlarımı tarayıp Tutku makyajımı yaptı. Aynaya son kez baktım. Tutku modacı gibi bana bakıyordu. Bakışlarında da şaheserim vardı. "Canım çok güzel oldun. Ama o azgınların yanında çok durma. Şu çocuğun yanından ayrılma."
"Merak etme. Bir şey olmaz. Daha kötü zamanlarda tek başıma gittim. Sen beni unutmuşsun" dediğimde güldü. Sarılıp kulağıma "Dikkat et" deyip ayrıldı. Başımı salladıktan sonra çantama telefonumu ve bir miktar parayı tıkıştırdım. Merdivenlerden indiğimde herkes bekliyordu.
Hepsi o dediğinde gülümsedim. Engin göz kırpıyor, Utku tedirgince bakıyor diğerleri de gülüyordu. Utku yanıma geldi. "Bu güzellikle başa çıkabilecek misin" dedi.
"Ben kimim. Hepiniz unutmuşsunuz. Hem Rüzgar nerede?"
"Kapıda seni bekliyor. İkiniz de dikkat edin. Bir yemek savaş açabilir. Biliyorsun" dediğinde sarıldı. "Hepinize söylüyorum. Merak etmeyin. Geleceğiz" deyip vedalaştım. Kapıdan çıktığımda arabada oturuyordu. Öküz ya. İnsan dışarıda bekler de kapıyı açar. Kapıyı açıp oturdum. Bana bakmadan "İki saatte" deyip bana döndü. Cümlesini tamamlamadı. Yüzüme bön bön bakmaya başladı. "Rüzgar orada mısın" deyip elimi salladım. "Yüzünde bir şey var" deyip önüne döndü. Aynaya baktığımda bir şey yoktu. "Ne varmış be. Oyun mu oynuyorsun. Neyse hadi gidelim de şu gece bitsin" dediğimde sürdü.
(...)
Eve geldiğimizde herkesle selamlaştık. Azgın tekelerin anında suları aktı. Anlamıyorum ki. Abartılacak bir güzelliğim de yok. Herkes içkilerini içiyordu. Gençlerde on kişi filan vardı. Onlar da yiyişmekle meşguldü. Her gördüğümde midem bulanıyordu. Baba da yemeğin başında durup gitti. Şimdi de adamı bekliyoruz.
Yemeğe onun için geldik. Saat gece yarısını geçti. Ama hala gelmedi ve delireceğim. Rüzgar halinden memnun görünüyordu. Olayın tuhafı ise bütün gelen kızlar ona bakıp gülüyordu. Yiyişenler de dahil. Bu çocukta benim göremediğim ne vardı. Ya da görmek istemediğim. Vaktim varken biraz dikkatle bakabilirdim aslında.
Benim gibi yeşil gözleri vardı. Koyu kahverengi saçları genellikle karışıktı. Esmer tenliydi. Gülerken gözleri kısılıyor. Sen ne ara gülerken gözlerinin kısıldığını gördün? Ben ne diyorum harbiden. İlk defa iç sesim doğru söylemişti. Telefonumun çalmasıyla eve girdim. Baba adamın gelmek üzere olduğunu söyledi. Bahçeye çıktığımda Rüzgar hala kızlara bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR KELEBEĞİ
RomanceHayat bir kelebeğin ömrü kadardır... Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya... Peki kim kelebek olmak ister ki? Okyanus kelebek olmayı seçti. Hep zamana karşı oynadı. Peki bir gün yirmi dördünü tamamlar, zamana yenilirse arkasında ne bırakır? Belki bi...