-16- Ruhsuz

72 16 18
                                    

Multi= Oğuz

Oğuz'u özlediniz mi? Özleyenler olmuş anladığım kadarıyla 😏 Neyse ben daha fazla uzatmayayım. Sizi yeni bölümle baş başa bırakıyorum. İyi okumalar...

Bugün beden dersimiz vardı. Taytımla tişörtümü giydikten sonra odadan çıktım. Enginle Gülşen kahvaltıyı hazırlamıştı. Sanırım Rüzgar dün evine gitmişti. Ben neden onu dert ediyorum ya. Saçmaladım iyice. Masaya oturduğumuzda Hüseyin gelmedi. "Hüseyin nerede?"

"O dün gece geç uyudu. Ben de uyusun diye bıraktım. Bir de bizim ev işini halletmeye çalışıyor."

"Gülşen burada benimle kalıyorsunuz. İlkte böyle konuştuk. Yanımdan ayrılmanız anca şehrinize gitmenizle olur. Anlaştık?" dediğimde ofladı. "Bana oflama. Başında konuştuk. Zaten sinirlerim gergin. Bunun için tartışmayalım" deyip ağzıma peynir attım. "Dün Rüzgar'la kavga mı ettiniz? Bahçeye baktığımda yerde oturuyordu. Sonra da senin odadan gürültüler geldi."

"Benim nasıl bu kadar rahat olduğuma hala anlam veremiyormuş. Arkadaş zaten iş için konuşuyorum. Bir de cevap verecekmişim. Beni sinirlendirdi. Ben de bir iki vurdum. Her neyse. İştahım kaçtı benim. Ben çıkıyorum" deyip merdivenlerden çıktım. Odaya geldiğimde rimelimi sürdüm. Çantamı da alıp çıktım.

Kapının önünde Rüzgar'ı görünce ofladım. Yine bağıracaktı. Bıktım ya. Gülerek "Günaydın" dediğinde şaşırdım. "Günaydın."

"Beraber okula gideriz diye düşündüm. Hem biraz konuşuruz. Bak altını çiziyorum. Konuşuruz" dediğinde güldüm. Kapıyı açtığında bindim.

İlk beş dakikada ikimizde konuşmadık. "Dün fazla geldim üstüne. Üzgünüm. Ama adamın kucağında görünce sinirlendim. Başka bir şey yok."

"Tamam, anlıyorum. Ama küçücük bir şeyde sinirlenirsen bu iş olmaz" dediğimde başını salladı. "Sana söz veriyorum. Bir daha sinirlensem bile sana bağırmayacağım. Şimdi barıştık mı" dediğinde güldüm. "Küs müydük ki?"

"Doğru biz çocuk muyuz ki" deyip radyoyu açtı.

Geçmişi sorma yine zora koyma
Beni bugünümle sev
Her yanım aşktan hadi en baştan
Beni bütünüyle sev
Davetsiz misafirim, davetsiz misafirim

İçimdeki aşk esir almadan durmalıyım
Gülümse hadi karanlıklardan çıkmalıyım
Kime niyetin ben kısmetin olmalıyım
Ooo deli bir yaz yağmuru sevda

Bu şarkı da nereden çıkmıştı. Niye Rüzgar bana bakıp gülüyordu. O yeşil gözleri içimi deşiyor gibiydi. Bu çocuk neden yanımda bitiyordu hep. Ben niye saçmalıyorum? Okulun önüne geldiğimizde indim. "Getirdiğin için teşekkür ederim" deyip okula girdim. Bu çocuktan başka kimseyle konuşmuyordum. Zaten ihtiyacım da yoktu. Kitaplar ve müzikle bir dönem daha bitirebilirdim.

Zilin çalmasına on beş dakika vardı. Bu sırada kitap okuyabileceğimi düşünüp kütüphaneye geldim. Bir kızın yanından geçerken iğrenircesine baktı. Aslında hepsinin ağzını kapatmasını çok iyi bilirdim. Ama Melih'in benim nerede olduğumu bilmemesi gerekiyordu. Gerçi evimi bildiğine göre okulumu da biliyordur.

Kitabımı okuduktan sonra toplandım. Kapıdan çıkarken kulaklığımı çözmeye çalışıyordum. O sırada birine çarptım. Kafamı kaldırdığımda Oğuz'un olduğunu gördüm. Bana gülümsüyordu. "Günaydın ruhsuz" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Adım ne zamandan beri ruhsuz" dedim.

"Çünkü hiç duygun yok. Şimdiye kadar güldüğünü ya da ağladığını görmedim. Onun için de ruhsuz en iyi ad. Sınıfa mı gidiyorsun" dediğinde başımla onayladım. Yürürken hala düğümü çözmeye çalışıyordum. Oğuz ise halime gülüyordu. Sınıfın önüne geldiğimde nihayet çözdüm. Başarımla güldüm. O da bana baktı. "Sen demin güldün mü" dediğinde başımı salladım. "Ama bir aydır gülmüyordun. Neden beni gülüşünden mahrum bıraktın" dediğinde gülümsedim. İlk başta nefret etmiştim. Ama şimdi yakın davranıyordu. Sınıfa girdiğimizde herkes bize baktı. Sanırım ilk defa güldüğümü gördüklerindendi. O sırasına ben de sırama oturdum. Kulaklığımı taktıktan sonra sıraya yattım. Hocayı sonuçta umursamıyordum. Yazın fazlasıyla evde çalışmıştım. Bütün konular ezberimdeydi. Yine bütün hocalar şaşıracaktı.

Altı dersin sonunda beden dersine girdik. Hoca güler yüzlü biriydi. Gençti ve her tarafından kas fışkırıyordu. Şimdi de bütün sporları yaptıracaktı. Hangi dalda iyi olduğumuzu bulmaya çalışıyormuş. Sırayla voleybol, basketbol ve futbol oynadıktan sonra sıra koşmaya gelmişti.

Futbol hariç bütün sporları iyi yapmıştım. Zaten futbol oynamaktan oldum olası nefret etmişimdir. Sanırım küçükken kafama gelen toplar yüzündendi. Sınıfın yarısı koştuktan sonra sıra bana geldi.

Ön bahçede iki tur atacaktık. Bu benim için çocuk oyuncağıydı. Hoca başla işaretini verdiğinde koşmaya başladım. Hoca kendince bazı engeller yapmıştı. Birinci turu bitirdiğimde etrafa baktım. Rüzgar hariç herkesin ağzı açık kalmıştı. Aslında daha tüm gücümle koşmuyordum. Hocanın yanına geçtim. "Okyanus daha önce yarışmalara katılmış mıydın?"

"Evet. Dokuz yaşımdan beri koşuyla ilgileniyorum. Yaklaşık on yarışmada filan birinciliğim vardır. Birkaç tane de ikinciliğim" dediğimde hoca omzuma elini koydu. "Yedi hafta sonra okullar arası atletizm yarışması var. Bence katılmalısın. Daha önce senin kadar hızlı koşanı görmemiştim" dediğinde başımla onaylayıp yerime geçtim. Oğuzla Rüzgar yanıma geldiler. "Sen nasıl o kadar koştun ya. Bir şeyler filan mı içtin?" Dediğinde güldük.

"Dokuz yaşımdan beri koşuyorum. Bence bu kadarı da olsun." Rüzgar su uzattığında teşekkür edip içtim. İyi gelmişti. "Bugün işin var mı" dediğinde öksürmeye başladım. Rüzgar sırtıma vurduğunda öksürüğüm kesildi. "Oğlum öldürüyordun kızı."

"Abi ne yapayım ya. Yanlış anlama. Akşam parti var. Beraber gidelim mi diye dedim." Rüzgar'a baktığımda çenesi kasılmış gibiydi. Yok ya bana öyle geliyordur. "Benim işlerim var. Ayrıca birkaç gündür uyuyamıyordum. Uyusam iyi olacak" dediğimde gülümsedi. "Önemli değil. Sonuçta daha çok partiler olacak" deyip yanımızdan ayrıldı. "Geçen gece güzel uyuduğunu sanıyordum" dediğinde dirseğimi geçirdim.

"Okulda bu konuları konuşmayalım. Konuyu kapattılar. Bir daha açmasınlar" dediğimde başını salladı. Geri kalan zamanda hoca serbest bıraktı. Ben de bahçede kitabımı okuyarak geçirdim. Birkaç defa Oğuz gelip konuşmuştu. Okuldan birkaç erkek konuştuğumu görünce de yavşamıştı. Ama nazikçe(!) kovunca bir daha gelemezler diye düşünüyorum.

Çıkış zili çaldığında tuvalete geçtim. Yüzüm terler içerisindeydi. Yüzümü iyice yıkadıktan sınıfa çıktım. Sınıfta Oğuzla karşılaşınca beraber bahçeye çıktık. "İstersen ben bırakabilirim" dediğinde yanımıza Rüzgar geldi. "Hadi bin de eve bırakayım" dediğinde Oğuz bana baktı. "Ben Rüzgar'la gitsem iyi olur. Teklifin için teşekkürler" dediğimde Rüzgar'ın arabasına bindim.

Yol boyunca hiç konuşmadık. Tam kapıyı açtığımda beni durdurdu. Ona döndüğümde bir şey diyecek gibi duruyordu. "Yarın görüşürüz" dediğinde başımla onaylayıp kapıyı kapattım. Ama gitmedi. Sanırım eve girmemi bekliyordu. Kapıyı kapattığımda odaya geçtim.

Üstümü değiştirdikten sonra aşağı indim. Hüseyin'in yüzünde ayrı bir renk gelmişe benziyordu. "Hayrola. Buna ne oldu?" Gülşen elindeki tencereyi masaya koyup oturdu. "Okula kayırt yaptırmak için gitmiş. Orda da bir kızla tanışmış. Bunlar çarpışmış. Kızın elindeki çayda üzerine dökülmüş. İşte biraz konuşmuşlar filan. Geldiğinden beri gülüyor. Kesin başka şeyler oldu. Ama hiç birimize de anlatmıyor."

"Abla kes. Sadece aklıma çayı döktüğü geliyor. Kızı şey edecek halim yok herhalde" dediğinde Utku kafasına vurdu. "Yemekte bari söylemeyin lan" dediğinde güldük. Herkes okula kaydını yaptırmıştı. Sadece Utkuyla Tutku kalmıştı. Onlarınkini de yarın benim okula yaptıracaktık. Ne kadar başka okula yaptırın desem de yapmadılar. Utku normalde üniversite olması gerekiyor. Ama baba sayesinde bize de göz kulak olmak için bir daha okuyacak. Boşuna salak demiyorum. Sanki ben ikimizi de koruyamayacağım.

Yemeğimi yedikten sonra direk odaya geçtim. Video filan izlerken vakit geçmiş farkında olmadan. Yorgunluktan uyku bastırdı bende bıraktım kendimi rüyalar alemine.

RÜZGAR KELEBEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin