Henna
Hissettiğim duygu yoğunluğu ve beynimdeki alarm veren düşünceler tüm vücuduma yayılıp beni güçsüz düşürmüşken üstüme abanmış yabancı, kapının açılmasıyla birden kendini üzerimden çekmiş ve dışarı çıkmıştı. Kalbime eşlik eden ayak sesleri benden uzaklaşırken yavaş yavaş bedenim zihnimin komutlarını uygulamaya başladı. Açılan kapıdan, yabancının ensesinden tutarak onu dışarı sürükleyen bir başkası daha olduğunu yeni farketmiştim. koridorda yanan meşalenin titrek ışıkları içeriye süzülerek zifiri karanlığı yarmış ve odayı görmeme olanak sağlamıştı. Etrafı tarayarak bana ait olan eşyalarımı aradım.
Gözlerimden dışarıya doğru hücum eden gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken, titreyen elimde yere düşmüş eteğimi giydim ardından blüzumu üstüme geçirip etrafa bakındım ama ayakkabılarımı görememiştim. Elime aldığım kitaplarımla çıplak ayak ürpertici koridorda koşuyordum. Zihnim hıçkırıklarımla orantılı olarak boşalmıştı. Beni reddetmiş olmasından mı yoksa hiç tanımadığım bir yabancıya teslimiyetimde mi bilmiyorum hıçkırıklarım boğazıma saplanıp canımı yakıyordu.
Nefes almakta güçlük çekiyor, çılgın gibi atan kalbimi yüzümde hissediyordum. Nihayet merdivenlere ulaştığımda içimde bir rahatlama hissederek son gücümüde ayaklarıma yönlendirmiş ve kalan kısmıda tamamlayıp dışarı çıkmıştım. Sonunda özgürdüm. Şimdiye dek sevgilisi bile olmamış ben nerdeyse ucuz kadınlar gibi bir başkasının yatağını paylaşacak ve bedenime tanımadığım bir yabancının imza atmasına müsaade etmiş olacaktım. Tanrım. Düşüncesi bile öyle korkunçtu ki.
Eve nasıl geldiğimi hatırlayamıyordum bile. Kapı zilini bir kaç kez çalmama rağmen içerden bir yanıt gelmeyince garajın içiboş kapısına doğru baktım. Babam evde değildi ve bu belkide bugün en şanslı olduğum andı. En azından şu halimi kimse görmemiş olacaktı. Hem ne diye zili çalmıştım ki! Ne zaman elime aldığımı hatırlamadığım çantamın fermuarını açıp içindeki kaosta ucunda yeşil parıltılı kurbağa anahtarılığına asılı anahtarları aradım. Uzunca bir savaştan sonra elime geçen anahtarları bir kaç deneme sonunda kapının yuvasına takmayı başararak açtım ve kendimi içeri attım. Koşarak çıktığım basamaklardan yukarı kata varmış ve kendi odamın kapısına ulaşmayı başarmıştım.
Hala ağladığımın farkına vardığımda sabah ki yaptığım makyaj yüzüme yayılmış ve aydınlık çehremi kapkara bir renge boyamıştı. Üzerimi acele tavırlarla çıkarıp hepsini içi kağıtla dolu çöp kutusuna atıp banyoya yöneldim. Bedenim hala titriyordu, olanlara inanamıyordum. Adamın buz gibi tenini hatırladıkça içim ürperiyordu ve onun öpüşlerine karşılık verdiğim için kendimden utanmıştım.
Bir süre daha banyoda ılık suyun altında ağladıktan sonra bitkin düşüp kendimi yatağıma bıraktığımda belli belirsiz bir huzur kaplamıştı içimi. Kaçıp kurtulmayı başarmıştım nede olsa.
Arsel
Valisia kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. "Bu koku..." havayı biraz daha koklayıp ciğerlerini içerdeki havayla doldurduktan sonra devam etti. "Seni pis zampara! Buraya kimseyi almadığını sanıyordum!" ardından karanlık odada yanıma yaklaşıp çenemi eliyle kavrayarak kendine doğru çekti.
Valisia'ya sakin ol komutu gönderdikten sonra zifiri karanlıkta bile derinliklerine kadar görebildiğim mavi gözlerine baktım. "Onu buraya getiren ben değildim." Bedenim yine istem dışı olarak kasılmış dudaklarım nefretle aralanmıştı. "Varyan pisliği!" kısa bir soluklanmanın ardından içimdeki öfkeyi dizginlemek istercesine yüzüme yaydığım yapmacık tebessümle tekrar kardeşime döndüm. "Valisia! Hiç zihin algısı kapalı biriyle karşılaştın mı?"
Ne demek istediğimi bildiğine emin olmama rağmen yinede sordu. "Bir Kademayla mı?"
"Bir insandan söz ediyorum."
Dudaklarını iştahla yalayıp nemlendirdikten sonra hayır anlamda başını salladı. Bu onunda dikkatini çekmiş olmalıydı. "Seni etkiledi mi?" başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım. "Hiç bir kadının benim olmasını bu kadar arzulamamıştım. Ve en kötüsü diğer kademalarda onu gördüklerinde bunu hissedecekler." belli belirsiz bir kıskançlık kaplamıştı içimi. Henüz tanımadığım bir kadını diğerlerinden kıskanıyordum ve tam anlamıyla gülünecek bir şeydi bu.
Valisia'ya yalnız kalmak istediğimi söyledikten sonra odayı terketmiş ve beni cazibesine kapıldığım yoğun insan kokusuyla başbaşa bırakmıştı. Kafamdan şimşek hızıyla geçip gitmekte olan düşüncelerimi yakalayarak dişlerimi gıcırdattım. Varyan hangi hakla benim odama girme cürretini gösterebilmişti, üstelik bir insanla. Onu ilk gördüğüm yerde indirecek ve bundan büyük bir zevk duyacaktım.
Krallığımız sarsılıyordu bunu hissedebiliyordum. İyice kutuplaşan Kademalar arasında artık kendini iyiden iyiye belli eden bir zıtlaşma vardı. Ama yinede diğerlerinden üstündüm. Hemde her konuda. Üzerinde biraz daha çalışırsam kana olan susuzluğumu bile erteleyebilir hatta kontrol altına alabilirdim. Bu yeni bir şeydi benim için olduğu kadar tüm kademalar için. Ve bu yüzden ben yüceydim, tüm Kademalar arasında üstelik yüzlerce yıldır. Vampirler ve kurt adamların düşman olduğu kanısı dolaşırdı, şehir efsaneleri gibi insanlar arasında. Ama ben kurtadamada dönüşebiliyordum ve bu gücüme güç katıyor, diğerlerine büyük bir fark atmamı sağlıyordu. Arten, Varyan ve Valisia kardeşlerim olmasına rağmen hiç biri dönüşemezdi.
Aklım istemdışı olarak tekrar bugün ki kıza kaydığında düşünmemek istedim ama bu pek mümkün olmadı. Demek düşüncelerimde haklıydım daha önce burda değildi ve Varyan bile onu ilk gördüğü anda buraya getirip kendini büyük bir riske atmak pahasınada olsa beslenmek istemişti. Bu durumda diğer Kademalarda bu genç kızın taze kanından tadabilmek için fazla bekleyemezlerdi.
Umursamaz bir tavır takınarak başımı geriye doğru atıp boydan boya kitaplarla kaplı eski raflara göz gezdirdim. Bu raflarda parşömenlerden papürüslere, yakın ve uzak dönem; el yazması veya baskı binlerce kitap ve belge doluydu. Aradığımı bulduğumda uzanarak onu almam bir kaç salisemi almıştı. İlk baktığım şey bu eski kitapta zihin algısı olacaktı, eğer bir sır varsa diğerlerinden önce bunu keşfetmeliydim. Eğer o tahta oturmak istiyorsam o kız benim olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTANT PRENS #wattys2017
VampireKapak Tasarımı: nursu_cugalir Dünya, vampirlerin ataları olan Kademalar tarafından yönetilmektedir. Saf kan vampir prensler tahta geçmek için rekabet halindeyken Prens Arsel, zihin algıları tamamen kapalı insan Henna'yı farkeder ve içten içe aşık ol...