37

221 19 7
                                    

Henna

Bu sabah her zaman olduğundan daha erken kalkmıştık. Haftalık çamaşır yıkama ve çeşitli hizmetlere ayrılan görevliler çabucak yatakhaneyi terkettiğinde yattığım yerde dudaklarımı dişleyerek gerindim. Derin bir iç çektikten sonra sırtımı dikleştirdim ve oturur pozisyona geçip ellerimi önümde kavuşturdum. Dışarıdan acele atıldığı belli olan ayak sesleri ve yağdırılan onlarca talimat sesleri geliyordu kulağıma.

El mahkum yataktan çıkıp üzerimdeki Laura'nın bana verdiği geceliği çıkarıp Kraliçenin benim için getirttiği elbiselerden birini giydim. Eflatun renkte ve hep olduğu gibi uzun bir elbiseydi. Önündeki dantelli yaka detayını sevmiştim. Yatakhaneden çıkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra hizmetçiler için ayrılmış odaya geçip az da olsa midemi bastıracak bir kaç şey atıştırdım. Artık ne yapacağımı kestiremiyordum. Lanetten birine söz etsem kim yardımcı olabilirdi ki bana? Bir cadıdan başka bu tılsımları veya laneti anlayacabilecek biri olduğunu düşünmüyordum.

Düşüncelere dalmış aylak adımlarla koridorda ilerlerken sert bir bedene çarpıp geriledim. Başımı yavaşça yerden kaldırdığımda Aeron koyulaşmış gri gözleriyle bana bakıyordu. Başını yana atıp alaycı bir şekilde kıvrıldı dudakları. "Afedersiniz." dedim yapmacık bir saygı edasıyla. Aeron'un geçmiş versiyonu gerçekten can sıkıcıydı.

Abartılı bir biçimde gözlerini devirdikten sonra sırtındaki siyah pelerini adımlarının rüzgara çarpmasıyla havalandı ve asil bir tavırla yanımdan uzaklaşmaya başladı. Ani bir kararla ona doğru hamle yapıp yanına koştum. Koluna dokunduğumda kaşları çatılsada durdu ve beklentiyle gözlerimi süzdü. Ne var Tanrının cezası bakışı atsada gözlerime genzimi temizleyip usulca seslendim.

"Savaştan sonra yani savaş bitince aldığınız cadı esirlerden biriyle konuşma fırsatım olur mu acaba?"

Çatık kaşları havalandı ve gözlerini tavanda gezindirdikten sonra tekrar gözlerimde sabitledi. "Öncelikle uzaklardan gelen Ehidna; sana tam anlamıyla güvenmezken bunun mümkün olduğunu pek düşünmüyorum ve son olarakta biz savaşı cadıları kurtarıp esir almak için değil..." durdu ve dudaklarını ıslatıp devam etti. "Hepsini gebertmek ve sonsuza dek kurtulmak için yapıyoruz illa biriyle konuşmak istersen haber et seni zevkle öbür tafara postalarım sende cehennemde uzun uzun onlarla konuşma fırsatı yakalarsın."

Sırtını dönüp giderken homurdanmaya devam etti. "Cadılarla konuşacakmışmış."

Bir an için omuzlarım düşsede son bir gayretle tekrar koşup önüne geçtim ancak durmadığı için geri geri yürümek zorunda kaldım. "Pekala o zaman şey.. Benimde sizinle savaşa gitme olanağım var mı lütfen Aeron çok önemli."

Yüzünü ekşitip yılgın bir bakış attıktan sonra eliyle beni kenara itti. "Kadınlar savaşa giremez güzellik, anında geberip gidersin bu çok kötü fikir. Ayrıca bana ismimle hitap edemezsin, çok sakıncalı şimdi çekil önümden vaktimi çalmayı bırak."

Adımlarını hızlandırıp benden bezmiş bir şekilde giderken arkasından bağırdım. "Ama cadılarda kadın hiç bu yönden düşündünüz mü sayın komutan yada her ne isen."

Uzaklaştığı halde başını hafif yana dönüp yinede cevap verdi. Yüzünde alaycı bir gülümseme peydah olmuştu. "Ama onlar cadı ve savaşta ölmek için değil öldürmek için saldıracaklar. Sense böcek gibi ezilir gidersin fark bu Ehidna. Savaşta bile olsan güçsüz güçsüzdür gerçek bir savaşın tadını ancak kendin kadar güçlü bir düşmanla savaşırsan alabilirsin o yüzden sen git karıncalarla falan savaş cadıları unut."

MUTANT PRENS #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin