Henna
Gözyaşları içinde kalmıştım. Keskin uğultular boğazıma saplanmış bıçak gibi canımı acıtıyordu sanki. Ancak dışarda değildi uğultular. Beynimdeydi, benim içimdeydi. Burnumu çekip gözlerimi sildim. Kadının yığılıp kaldığı yerde perişan bir halde bekliyordum. Arsel'in sesi ulaşıyordu kulaklarıma ancak ne dediğini ayırt edemiyordum. Kadın ölmüştü. Onu ben öldürmüştüm, nasıl olduğunu bilmediğim birşey yüzünden melez bir kız gözlerimin önünde yalvarıp çan çekişerek ölmüştü.
Arsel beni kaldırmaya çalışsada onu geri ittirerek kadının baş ucunda yas tutmaya devam ettim. Delirmiş gibiydim. Beynim düşünmeyi bırakmıştı, tek yapabildiğimi yapıyordum. Ölesiye ağlamak. "Onu öldürdüm." diye bağırdım hıçkırıklarımın arasından. "Onu öldürdüm ve sen yanımda değildin, lanet olsun Arsel!"
"Değildim, biliyorum çok üzgünüm." dedi anlayışlı bir ses tonuyla. Ardından güçlü kolları beni ayağa kaldırdığında onunla başa çıkamadım. Ancak ayaktada duramıyordum. Tekrar yere yığılırken belimi tutan elini dahada sıkılaşıp beni göğsüne yapıştırdı. "Ölmedi merak etme." dedi gözlerimin yaşlarını ince uzun parmaklarıyla yüzümden uzaklaştırırken. "Herşey iyi olacak tamam mı tatlı melez. Bana inanıyorsun öyle değil mi?" yutkunup gözlerimi kırpıştırdım.
Ölmemesini öğrenmek rahatlamama sebep olmuştu. Derin bir iç çekip "İnanıyorum." diye mırıldandım. "Ama ona birşey yaptım Arsel, ne olduğunu bilmediğim birşey oldu. Kadın..." elimle yere yığılışını gösterdim. "Gözlerimin önünde çırpınarak yere yığıldı ve ben... Ben hiç birşey yapamadım çaresizce onu izledim."
"Herşey geçecek tatlım." dedi gözlerimin içine bakıp gülümseyerek. "Benim küçük baş belam." yüzüme dökülen saçlarımı geriye ittirip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. "Bir hafta içinde alışacağını düşünüyorum, kendine biraz zaman tanımalısın anlaştık mı?"
Başımı olumlu anlamda sallarken çatık kaşlarımın altından maviliklerine baktım. "Ama sende yanımda olacaksın, beni yanız bırakmayacaksın."
"Bırakmayacağım." dedi yeni bir öpücük daha kondururken. "Ölene kadar yanında olacağım başımın belası, benden sıkılıp kaçmak istesen bile o zamanda bulup seni böyle içime katacağım." belimi iki eliyle kavrayıp beni kendine iyice yasladı. Derin derin soluduğunu işitiyordum. Bende boştaki ellerimi beline sarıp yüzümü kaslı göğsüne gömdüm. Onun yanında huzurluydum ben, bir santim bile uzaklaşsa huzurum bedenimi terkediyor, küçük dünyam başıma yıkılıyordu.
Bir kaç hizmetçi olay yerini kaldırıp düzenlerken biz iri adımlarla ordan uzaklaşmaktaydık. Gözlerimi açamıyordum, sanki buna cesaret edemiyordum daha çok. "Gözlerimde birşey mi var?" diye sordum Arsel'e ancak cevap vermedi. Tanıdık bir kahkaha sesini duyduğumda durduk. Kahrolası Varyan'a aitti bu sinir bozucu ses.
"Sevgilini avuttuysan artık saraya gidebilir miyiz sevgili ağabeyciğim." dedi alaycı bir ses tonuyla. Arsel gürültülü bir soluk alıp verdikten sonra kavisli kaşlarını çatıp gözlerini Varyan'a dikti. "Seni durduran yok Varyan, buraya davet edildiğinide hatırlamıyorum. Biz biraz daha burdayız ama sen gidebilirsin." umarsızca omzunu silkip sırıttı. "Davete ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. Kardeşler saraylarını birbirlerinden kıskanmazlar öyle değil mi?"
Sanki hiç birşey olmamış gibi uzaklaşırken durup yüzünü tekrar bize döndü. "Birlikte gideriz acelesi yok zaten. Avcılar tüm soyluları öldürmeden umarım siz ikiniz..." elleriyle durup ikimizi işaret etti. "Her ne yapacaksanız yaparsınızda bir an önce harekete geçeriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTANT PRENS #wattys2017
VampireKapak Tasarımı: nursu_cugalir Dünya, vampirlerin ataları olan Kademalar tarafından yönetilmektedir. Saf kan vampir prensler tahta geçmek için rekabet halindeyken Prens Arsel, zihin algıları tamamen kapalı insan Henna'yı farkeder ve içten içe aşık ol...