Henna
Gözlerim kapalı olsada yavaşça yatakta kıvrılan ellerim Arsel'in bıraktığı boşluğu kavradı. İrkildim. Hızla gözlerimi açtığımda onu karşımda bularak rahat bir nefes aldım. Bir daha kaybetmeye dayanamazdım. Çıplak bedenimin üstüne çarşafımı çekip kapattıktan sonra hayranlıkla onu izledim. Öylesine özlemiştim ki kokusunu, ona her baktığımda yüreğimin titremesini.
Uyandığımı anlamış olacak ki yüzünü bana dönüp göz kırptı. Gülümsedim. Kahvaltı hazırlamasını garipsesemde bu beni mutlu etmişti. Sırtını tekrar dönüp kaldığı yerden işine devam etti. Tezgahın üstüne bakılırsa erken uyanıp alışveriş yapmış olmalıydı. Gözlerim tekrar üstü çıplak bedenine kaydığında her bir yara izinde gezindi. Öylesine çoktu ki. Kasılan yüreğimin sızısını dindirebilmek için elimi kalbime bastırıp gözlerimden süzülen iki damla yaşı sildim.
Ayağa kalkıp banyoya doğru ilerlerken muzip bir bakış atınca biraz utandım. Kendimi garip hissediyordum doğrusu. Adımlarımı hızlandırıp banyo kapısının metal kulpundan tuttuğumda sırtımda ılık nefesini hissederek titredim. Yavaşça kolları belimi sardı. Kendimi göğsünün güvenli limanına bıraktım. Çıplak omzuma öpücük kondurduktan sonra kulağıma eğildi. "Çabuk çık güzelim seni bekliyorum."
Başımı yana çevirip dudaklarına küçük bir öpücük kondurup geri çekildim. Evin bu kısmı biraz basık olduğundan başı tavana temas ediyordu. Bunu görünce kıkırdadım. Şefkatle gülümsedi ve dolgun dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Elini saçlarına daldırıp biçimli kaşlarını havaya kaldırdı. "Ben senin gibi minik değilim küçük hanım ne yapayım." dedi alaycı bir sesle. Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. "Hadi tatlı kıçını kaldır acele et." dedi sırtımdan içeri ittirip.
Küçük sahte bir çığlık atarak banyoya girdim. Kıs kıs güldüğünü duyunca kaşlarım çatılsada söylenmedim, benimle uğraşmasını bile deli gibi özlemiştim. Ilık suyun altına kendimi bıraktığımda akan suyun bedenimdeki tüm kırgınlıkları alıp gittiğini hissettim. Her saniye omuzlarıma binen korkular ve kötü hisler dağılıp gitti. Arsel'e sormak istediğim, öğrenmem gereken çok şey olsada cevaplarını duymaktan ölesiye korkuyordum. İçerden sesini tekrar duyduğumda acelece kurulanıp birbirine girmiş saçlarımı fırçaladım. Çıkacağım zaman anlamış gibi tekrar bağırdı. "Saçlarını kurut, hava soğuk hastalanırsın."
Söylediklerine itaat edip ıslak saçlarımı kuruttuktan sonra bedenime koyu renk havlumu sarıp dışarı çıktım. Minik dolabımdan bir kaç parça kıyafet aldıktan sonra hızla giyinip beni bekleyen adamın karşısına geçtim. Onunla ilk kez kahvaltı yapacaktım -kan olmadan- herşey fazlasıyla tuhaf geliyordu gözlerime.
Arsel'in ellerinin değdiğinden midir bilinmez nefis görünen omleti mideye indirdikten sonra rahat bir nefes daha aldım. Elimdeki fincandan kahvemi yudumlarken beni yemek boyunca sürekli izleyen Arsel'e çevirdim bakışlarımı. "İnsan yemeklerini sevmezdin sen." dedim sessizce. Bu bir cümleden ziyade bir soru gibi döküldü dudaklarımdan. Başını yana atıp gözlerime dikkatlice baktı. Bakışlarının altında alev aldığımı düşündüm. Derin bir nefes aldı ve gözlerini üzerimden çekerek tavana yönlendirdi. Zorlanıyordu en az benim kadar.
"Tatlım, bir çok şey değişti. O altı yıl beni değiştirdi, eskiden ben olduğum adamı içimde öldürdü. Günlerce ve belkide haftalarca açlıkla sınandım. Önüme yalnızca bir kaç parça bayat ekmek haricinde birşey konulmadı. Arten benden öylesine korkuyordu ki adam akıllı birşey vermekten bile çekindi. Alışmak zorundaydım, hayatta kalmak için; senin o güzel yüzünü tekrar görebilmek için katlanmak zorundaydım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTANT PRENS #wattys2017
VampireKapak Tasarımı: nursu_cugalir Dünya, vampirlerin ataları olan Kademalar tarafından yönetilmektedir. Saf kan vampir prensler tahta geçmek için rekabet halindeyken Prens Arsel, zihin algıları tamamen kapalı insan Henna'yı farkeder ve içten içe aşık ol...