11

375 48 0
                                    

Henna

Küçücük yatağımı kaplayan Arsel'in koca cüssesinin yanına büzüşerek sıkışıp uzandım. Göğsü ritmik bir şekilde inip kalkıyordu. Çıplak ve porselen kadar pürüzsüz göğsüne yanağımı dayayıp, serin ve bir o kadar tatlı ürpertiye sahip atmosferine bıraktım kendimi. İlginç ama onunla uyumak gün geçtikçe dahada güzel bir hal alıyordu. Güçlü kolları yataktan tepetaklak düşmemem için sırtımı kavrayıp kendine yapıştırmıştı. Gözlerimi huzurla kapadım. Gelecekteki biricik kocacığım diyerek geçirdim içimden.

Sabah gözlerimi araladığımda saat ona geliyordu. Okula gitsem ikinci derse rahatlıkla yetişebilirdim ama hiç canım istemedi. Karşımda dikilen Arsel girince bakış açıma hayranlıkla gözlerim büyüdü. Her zaman siyah giyiniyordu ama bu renk ona o kadar yakışıyordu ki. Giydiği siyah gömleğin içinde ne kadarda asil duruyordu.

Muhtemelen tapınağa gidip üstünü değişmiş ve beslenmişti. Bir kadından beslendiği düşüncesiyle içim burkulsada beş dakikadır ona avanak avanak baktığımı farkedince ağzımı kapatıp gözlerimi kaçırdım. "Bana hayransın öyle değil mi?" diyerek sordu bana tepeden bakıp. "Seninle uyuduğum için gerçekten şanslısın."

"Kendini ne sanıyorsun sen." diyerek gözlerimi devirdim ama ağzımın kenarının mutlulukla yukarı kıvrılmasını önleyememiştim. "Hah. Asıl sen benim gibi biriyle uyuduğun için şanslısın."

Kalp atışlarım hızlanıyordu. Bunu hissedebildiğini biliyordum. Endişe içinde soluğumu dışarı üflediğimde koca kolları cılız bedenimi sarmıştı. Buda neydi şimdi? Aşk mı? Cilve? Seni seviyorum Henna? Tamam bu standart Arsel'di ama bu kez daha farklıydı sanki. İki yana düşmüş cansız kollarımda onu sardı. Bu kez saçlarıma kondurduğu kokulu bir öpücük eşliğinde birşey daha söylemişti ama duyamadım.

"Hı?" diyerek sorunca öfkelenip kaşları çatıldı aynı hızla benden uzaklaşırken. "On saat seni burda bekleyemem herhalde!"

"Çıt sesini duydun mu?" diye sordum homurdanarak.

Hayır anlamında başını salladı. Kaşlarından biri havaya kalkmış ve merak eden bir ifade belirmişti yüzünde. "Ben birşey duymadım ne sesi?"

Banyoya koşar adım ilerlerken sinirden bir kaç gözyaşı yanaklarımı sulamıştı. "Zavallı kalbimin kırılma sesi, seni budala!"

Bazen bana böyle davranması kalbimi kırıyordu hemde çok. Banyoda onu sinirlendirmek için biraz daha fazla oyalansamda gitmiş olması ihtimalinden de ölesiye korkuyordum. Tanrım ona bu kadar bağlanmış olmam cidden felaketim olabilirdi.

Ürkek adımlarla banyodan çıktığımda pencere kenarındaki koltuktan dışarıyı seyrederken buldum onu. Sırtı bana dönüktü. Kaslı yapısı gömleğinin altından bile belli ediyordu kendini. Gülümseyerek ayak uçlarımda ilerleyip sırtına atlayıp yüzümü ensesine dayadım. Bu koku dünyadaki en eşsiz koku olmalıydı tabi anne kokusundan sonra. "Biliyor musun?" dedim fısıldayarak. "Benim babamdan sonraki kahramanım sensin, beni bırakma olur mu? Sonsuza dek hiç yanımdan ayrılma."

Çocukça olduğunu biliyordum ama onunlayken kendimi kasmama gerek yoktu. Zaten istese o süslü kadınlara gidebilirdi. Üstelik onlar benden yüzlerce kat daha güzeldi. Ona vereceğim pek birşey olmamasına karşın benimle olması bana cesaret veriyordu. Cevap vermedi ama alışkındım homurdanmasından daha iyiydi en azından.

MUTANT PRENS #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin