Henna
Dev sarayda üç gündür eğitim dedikleri saçma sapan konuşma ritüellerine katlanıyordum. Sanırım burda kalmaya devam edersem devamsızlıktan okulda kalacaktım ve babamın bana öfkesini düşünmek bile istemiyordum. Babam polise haber vermiş miydi acaba, her yerde beni arıyorlar mıydı? Ahh Tanrım babamın beni bulup kurtarmasını öyle çok isterdim ki.
"Evet sevgili Henna." diyerek seslendi epeyce yaşlı olan eğitmenim. Gür beyaz saçlarını tamamlayan uzun ve gür sakalları vardı. Küçük boyu, aydınlık yüzü ve renkli ten renginden insan olduğunu anlayabiliyordum.
"Şimdi sana öğrettiklerimi uygulama zamanı. Gözlerini kapa ve zihninin bir ev olduğunu hayal et. Tamam mı tatlım?"
Söylediği gibi kapattım gözlerimi. Kulaklarıma neşeyle cıvıldaşan kuş sesleri doluyordu ve daha önce hiç koklamadığım çiçeklerin nefis kokusu beni mest ediyordu. Zihnimin bir ev olduğunu hayal ettim. Kulağıma gelen eğitmenin sesi şimdi o evin tüm pencerelerini açtığını düşün Henna dedi. Evet tüm pencereleri açmıştım.
"Başaracağı hiç aklıma gelmezdi!" kulağıma çalınan Arsel'in alaycı ses tonuyla gözlerimi açacaktım ki eğitmenin çemkiren sesi duyuldu. "Konsantrasyonunu bozma Henna, şimdi say bu evde kaç pencere var?"
Tanrım! Bu ne saçma bir soruydu. Ardından düşündüm bu evin kaç penceresi vardı. Gözlerimde ağır ağır canlanan ev silüetinin silik kapısından içeri dalarak kontrol ettim. "Yedi... Yedi kapısı var."
"Pekala çok güzel. Şimdi o pencereleri kapat bakalım."
O pencereleri tek tek kapattığımı hayal ettim. "Tamam hepsi kapandı." Hayır olmaz Diyerek mırıldandım. Güçlü bir rüzgar evi zorluyordu. Öylesine şiddetliydi ki bir kaç parça koparak etrafa savrulmuştu. "Sakin ol!" dedi eğitmenin sesi. "O ev Senin bir parçan. Evi daha sağlam bir zırhla kapladığını düşün, tüm darbelere karşı sapasağlam kalacağını düşün." söylediklerini yaptığımda fırtına devam etmesine rağmen etkisi azalmıştı. "Şimdi tekrar ört pencereleri"
Silik evdeki pencerelere yöneldim hepsini kapattım. Artık fırtına yok olmuştu. Bu denemeler farklı benzetmelerle devam edip gitti. Nihayet bittiğinde akşama geliyordu ve güneş etkisini kaybetmiş, yeryüzüyle vedalaşmak üzereydi. Yorgunluktan ve açlıktan ölüyordum. Ayaklarımı sürüyerek bilmem kaç basamak olan merdivenleri adımlayıp aydınlık koridora ulaştım.
Keşke Arsel'inde böyle bir sarayı olsaydı. O karanlık ve buz gibi ürkütücü yerden bin kat daha güzel ve gösterişliydi burası. Geçtiğim odaları saydım tek tek. Yirmi dokuzuncu oda bana aitti. Önüne vardığımda karnımdan çıkan ses nerdeyse koca sarayı sarsacak dereceydi. Zavallı, yorgun ayaklarımı kıyafet dolabının önüne kadar sürüklemeyi başararak dolabı açtım. İçinden rastgele seçtiğim bir elbiseyi elime alarak yatağa doğru savurup kapıyı kapatıp arkaya döndüğümde Arsel'in o pürüzsüz ve bir o kadar da donuk yüzü bana bakıyordu.
"Dışarı çık, üzerimi değiştireceğim."
Beni duymuyormuş gibiydi. Rahatça çıktığı yatağın üstüne ayakkabılarını çıkarma zahmeti bile duymadan uzanıp kollarını başının arkasına bağladı. "O tahta gibi kupkuru bedenini benden gizlemene gerek yok Henna, üstelik daha öncede gördüm. Giy şu lanet kıyafetide gidelim."
Öfke tüm bedenimi ele geçiriyordu. Sinirle ayaklarımı vura vura yanına kadar gidip üzerine doğru eğildim. "Sen gerçekten kendini ne sanıyorsun, ben senin hizmetçin veya yatak arkadaşın değilim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTANT PRENS #wattys2017
VampireKapak Tasarımı: nursu_cugalir Dünya, vampirlerin ataları olan Kademalar tarafından yönetilmektedir. Saf kan vampir prensler tahta geçmek için rekabet halindeyken Prens Arsel, zihin algıları tamamen kapalı insan Henna'yı farkeder ve içten içe aşık ol...