Henna
Gördüğüm acayip rüyalar sonunda nihayet göz kapaklarım ağırca aralandı. Buz kesmiş yatakta iki büklüm olmuş yatıyordum ve gram gün ışığı içeri girmiyordu. Hayır daha doğrusu ben bu karanlık yerde henüz gün ağarmış mı ağarmamış mı onun bile farkında değildim. Çekingen parmaklarım yatakta Arsel'e dokunabilmek ümidiyle kıvrılırken onun bıraktığı dev boşluğu kavramıştı. Kalkıp gitmişti demek.
Küçük çaplı bir hayal kırıklığı yaşamadım diyemezdim. Hafifçe doğrulup iki elimi yanlara doğru açarak esnedim. Sarkıttığım ayaklarım buz gibi zeminle buluşunca ister istemez ürpermiştim. Ayağa kalkarak el yordamıyla bulduğum kapı kulpunu çevirerek, sanki tonlarca ağırlığında gibi hissettiğim kapıyı zor güç aralayarak boş koridoru adımladım. Burası kesinlikle berbat bir yerdi. Epeyce ilerleyip bir kaç kapıyı geçtikten sonra dün gece Arsel'in girdiği odanın önünde durdum.
Kısa bir kararsızlık yaşasamda usulca araladığım kapıdan başımı uzatarak içeriyi kaçamak gözlerle süzdüm. Pek bir şey yoktu. Odanın ortasında büyük bir yatak ve kenarında eski bir sehpa dışında oda çıplaktı. Koluma giren bir elin varlığıyla irkilerek sırtımı döndüm. Bu kızıl saçlı güzel Valisia'ydı. Dostani bir günaydın kondurduğu pembe dudakları tebessümle aralanmıştı.
Bende aynı tavırla selamladıktan sonra taş koridoru adımlamaya devam ettik. Nereye gideceğimizi sorma gereği duymadan kontrolü Valisia'ya bıraktım. Onlarca kapı geçip bir katta aşağıya indikten sonra oldukça büyük ve aydınlatması fazlaca ışıltılı bir odaya varmıştık. Hayretle dev masanın üzerindeki kahvaltılıklara baktım. Reçeller, börekler, poğaçalar ve çok daha fazlası ile bezeliydi şık beyaz masanın üstü.
"Acıktığını düşündüm" derken dudakları yukarı doğru havalanmış ve güzel gülüşü ortaya çıkmıştı. Yutkunarak rastgele oturduğum yerden onu onayladım. "Hemde kurt gibi!"
Koskoca masada yalnızca ikimiz vardık. Bir umutla kapıya bakıp Arsel'inde geleceğini hayal ettiğim sırada Valisia epeyce uzağımda kalmış sepetten bir dilim ekmek koydu çatalımın yanına. "Onun işleri var hemen gelmez." Nasıl anladın der gibi yüzüne baktıktan sonra herhangi bir şey söylememeye karar verdim. İştahla kahvaltılıklardan atıştırırken Valisia elindeki kadehten kırmızı bir sıvıyı yudumlamakla meşkuldu.
Neden sonra dudaklarını hafifçe aralayarak kusursuz sesi yankılandı duvarlarda. "Bugün Kral'a sunacak seni Arsel, eğer şansın varsa burda kalırsın Henna. Senin için dua edeceğim."
Başımı gömüldüğüm kahvaltılıklardan kaldırıp merak ve hayret duyguları eşliğinde Valisia'ya baktım. "Nasıl yani? Ne demek şimdi bu?"
Nerden başlayacağını bilemez gibiydi Valisia. Elindeki boş kadehi masaya bırakıp kolları iki yana düştü hafifçe. "Bizim budalalar benimle birlikte dört kardeşler tatlım. Üçü erkek ve aralarında büyük bir taht kavgası var. Senin neden önemli olduğunu Arsel'in anlatacağını umuyorum ama inan bana diğerleriyle kalmak istemezsin. Arsel içlerinden en katlanılabilir olanı. Duygusuz bir domuz olmasına rağmen Emin ol diğerleriyle kalmaktan daha iyidir."
"Aralarında neden taht kavgası var." diyerek sordum hiç düşünmeden.
Gülümsedi Valisia. İnsanı sakinleştiren bir hali vardı ve Arsel'e göre oldukça uysal ve dostaniydi. "Hepsi Kral olmak istiyor." dedi tiksinircesine. "Komik olan ne biliyor musun? Hepsi bir dönem taht başına geçti ve bu budalalar dünyayı berbat bir yer haline dönüştürmek dışında hiç bir işe yaramadı." bir süre elini kadehin üst çizgilerinde gezindirdikten sonra devam etti. "Tüm yaptıkları yetmez gibi şimdi bir daha aynı şeyi yapmak istiyorlar ve bizim duygusuzun elinde onun kardeşlerine oldukça büyük fark attıracak bir kozu var!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTANT PRENS #wattys2017
VampireKapak Tasarımı: nursu_cugalir Dünya, vampirlerin ataları olan Kademalar tarafından yönetilmektedir. Saf kan vampir prensler tahta geçmek için rekabet halindeyken Prens Arsel, zihin algıları tamamen kapalı insan Henna'yı farkeder ve içten içe aşık ol...