Henna
Histerik titremelerim bedenimi tekrar ele geçirdiğinde yine aynı yatakta buldum kendimi. İçim yanıp kavruluyordu. Ateşim yine yükselmişti ve tüm enerjim vücudumu terk edeli yıllar olmuş gibi hissediyordum.
"Kaynaktan beslenmeme gerek yok Arsel, bende senin gibi beslenebilirim." dedim ve bu cümleyi kaç kez kurmuştum hatırlamıyordum bile. Yanımızda dikilen sarışın kadın beklemekten sıkılmış olacak ki sürekli olarak yüzünü ekşitip duruyordu.
"Olmaz dedim sana Henna!" diye gürledi Arsel elini kömür karası saçlarına geçirirken. "Önemini anlayamıyor musun? Kaynaktan beslenmezsen kendini beslenirken kontrol etmeyi öğrenemezsin ve her zaman kanı bir kadehte içecek kadar şanslı olamayabilirsin. Şartlar ve koşullar değişir."
Gözlerimi abartılı bir şekilde devirirken bedenim son güç kırıntılarınıda kullanıyordu. "Dayanamıyorum artık " diye inledim. "Lütfen bardakta içmek istiyorum. Kadehte veya başka lanet olası birşeyde. Ama bir insandan değil, kaç defa söylemem gerek."
Arsel burnunu havaya dikip gözlerini kapattı sanırım sabır duası etme işine girişmişti. Derin bir iç çekti ve şimşek çakan mavilikleri beni bularak sessizce tüm öfkesini bana kustu. Odada bekleyen kadını gönderip nihayet bana ve kendisine birer kadeh kan getirtmeye ikna ettiğimde başarımın haklı gururunu yaşıyordum. Titremelerim daha da artarken yanıma yaklaşıp kalçasını yatağa dayadı.
Eğilip alnıma küçük bir öpücük kondurup geri çekilirken "bay Hendra birazdan burada olacak, acılarını dindirebilmesini umuyorum küçük iblis." dedi mırıldanarak. Hala dalgın ve öfkeli görünüyordu ama benden daha çok avcı denen insanlaraydı öfkesi. Kısa süre sonra burdan gideceğimizi biliyordum ve bunu ötelemesinin sebebinin benim durumum olduğunuda.
Anladım anlamında başımı sallamaya gayret etsemde şiddetle sarsılırken başarabildiğime pek emin olamadım. Nihayet kapı aralandığında elindeki tepside iki kadeh kan getiren hizmetçi görüş alanıma girmişti. Nihayet beslenecektim, içimdeki bu amansız kuraklık kavurucu ateşini üzerimden çekecekti, en azından ben öyle umuyordum. "Hadi bakalım inatçı keçi." diye söylendi Arsel kadehi tepsiden alıp dudaklarıma dayarken. Büyük bir açlıkla dudaklarımı aralayıp ılık kanının süzülerek genzime ulaşmasına, kavurarak mideme yol almasına izin verdim.
Saniyeler içinde koca kadeh boşalmıştı. Çenemden süzülen kana aldırmadan gözümü Arsel'in kadehine dikince gözlerini kısarak bana baktı. "Senin bir obur olduğunu tahmin etmeliydim." hınzırca gülümseyip kadehten bir yudum alır gibi yaparken inanamayan gözlerle ona bakıyordum. Kendimi yeterince acındırmış olmalıyım ki çenemi eliyle okşayarak sildikten sonra ikinci kadehide dudaklarıma dayadı.
Kan lezzetliydi, içtikçe kanılmayan ve daha fazlasını arzulamana neden olan ilahi bir yaşam sıvısı. İkinci kadehide bitirdiğimde huysuzlanarak daha fazlasını istedim ve elbette bu isteğim reddedilmemişti. Elime aldığım üçüncü kadehi içerken cama temas eden bir sesle duraksadım. Ne olduğunu anlayamasamda ondan daha önemli sorunlarımda baş göstermişti. Sesler.
Sesler zihnime öyle hızla akın ediyordu ki, sanki birisi birden tüm gezegenin sesini on kat daha fazla açmış ve gümbür gümbür duymama sebep olmuş gibiydi. Hissettiğim acıyla kadehi Arsel'in eline tutuşturup ellerimle kulaklarımı tıkadım. Herşey.. Çok fazla gürültülüydü, sesler çok şiddetliydi. Ağzımda hissettiğim bir yumruyla istemdışı olarak öğürdüm. Birşeyler yutak boruma takılıyor midemi kaldırıyordu. Diş etlerimde felaket bir sızlama hissediyordum, çenem kendi başına kasılıp gevşiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTANT PRENS #wattys2017
VampiriKapak Tasarımı: nursu_cugalir Dünya, vampirlerin ataları olan Kademalar tarafından yönetilmektedir. Saf kan vampir prensler tahta geçmek için rekabet halindeyken Prens Arsel, zihin algıları tamamen kapalı insan Henna'yı farkeder ve içten içe aşık ol...