17

315 36 2
                                    

Arsel

Saat gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen elit kalabalık eğlencelerine ara vermeksizin devam ediyordu. Henna'ya baktım göz ucuyla, etrafımdaki yapmacık et zindanından ve zihinlerindeki kokuşmuş düşüncelerinden bezmiş bir bakıştı bu.

Sıkılmıştı, bunu anlamak için zihnini okumaya gerek yoktu. Saatlerdir konuşup duran azgın melezi görmezden gelerek ayağa kalkıp yanına ulaştığımdaki mutluluğu görülmeye değerdi. Küçücük narin ellerini ellerimin arasına alarak kapıya yöneldim. Işığın altında pırıldayan merdivenlere ulaştıktan sonra hızımı yavaşlatıp soluklanmasına izin verdiğim Henna'nın yüzüne baktım tekrar. Pespembe yanakları, soğuğun etkisiyle kırmızıya çalan küçük burnuyla öyle sevimliydi ki.

Kolumun altına alıp soğuğun ona olan etkisini azalttıktan sonra derin bir iç çekti. "Seni utandırdım öyle değil mi? Şölene böyle gelerek yanına yakışan bir insan olamadım."

Titreyerek çıkan sesinden ağlamaklı bir halde olduğunu anlamam güç olmadı. "Hayır." dedim net bir ses tonuyla. "Beni neden utandıracakmışsın ki?"

"Bilmem. O kadınlara bakınca..."

"O kadınlara bakma Henna. Hatta hiç birini görme." diyerek sözünü kestim. "Mükemmel olduklarını düşünüyorsun belki kendince ama inan kusursuz değiller. Onların her katresinden iğrençlik akıyor, sen sadece kendin ol ve bırak etrafındakiler seni olduğun gibi kabullensin. Hatta... Tüm kusursuzların canı cehenneme." 

Bunu bana öğreten Henna'ydı. Bu küçük kız çocuğu bakış açımı değiştirmeyi başarmıştı. Sonbahara teslim olmuş ağaçlar kahve rengi giysilerini giymiş, sarı ışıklı fenelerin altında pırıl pırıl parlıyordu. Derin bir nefes çektim içime. Yıllardır atmayı bırakmış kalbim sanki Henna'nın gelişiyle ısınmıştı. Yüzlerce yıldır ve belkide binlerce.. Hissetmediğim kadar mutlu hissediyordum o yanımdayken.

Omzumun üstünden çoktan bozulmuş kahve saç tutamlarının dağıldığı güzel yüzüne baktım. İncecik biçimli kaşlarının altındaki, güzel aydınlık gözleri gözlerimin içine bakıyordu. Bu gece yapmayı plandığım şey Henna'ya zarar veren Miren'i bulup onun önüne atmak ve ondan özür diletmek olacaktı. Melezi anımsayınca tüm bedenim kasılıp tiksinircesine bir ifadeye büründüm. Aşağılık Varyan'la işbirliği yaptıkları gün gibi ortadayken onlardan intikam almayacağım hevesine kapılmaları tam anlamıyla aptallıktı.

"Sorun ne?" diyerek sordu incecik pürüzsüz bir sesle. Başımı sorun yok anlamında sağa sola sallayıp gülümsedim, güzel dudakları tebessümle aralanmış bana bakmaya devam ediyordu.

...

Karanlık gece işime daha çok yarayacaktı bugün. Henna'nın kokusunun üstüne sindiği bir geceliği Suntra'ya uzattım. Plan basitti. Melez, Henna'nın kokusunu aldığı an saldırı pozisyonuna geçecekti, adım gibi emindim buna. Miren'in eskiden kalma bir alışkanlığıydı bu, her zaman fevri davranır, önce atağa geçip sonrasında düşünürdü.

Suntra aheste adımlarla epeyce uzağımdan ilerliyordu. Buralardaydı Miren, uzaklaşmazdı. Saplantılı bir psikopat gibi kafasına koyduğunu yapmadan asla vazgeçmeyen tiplerdendi çünkü. Havayı kokladım, rüzgarın esme yönüne bakılırsa Henna'nın kokusu etrafa dagılırken beniyse kamüfle edecekti.

Çok geçmedi üzerinden. Uzaklardan sinsi adımlarla Suntra'ya yaklaşan kadına baktım. Tuzağa çoktan inanmıştı. Yaklaştı, yaklaştı. Çirkin ve uzun tırnaklarını Henna sanıp Suntra'ya saplarken yüzü hissettiği hazla aydınlanıyor, şuh kahkaları geceyi yarıyordu. Işıldayan sivri uzun pençelerim çoktan kendini göstermişti. Bir kaç çıtırdayarak uzayan kemik sesinden kurt adama dönüşme sürecimin tamamlandığını anladım.

MUTANT PRENS #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin