Henna
Felaket geçen yemek ritüelinin üzerinden iki gün geçmişti. Bir sabah kapım tekrar çalındığında açıp açmamakta kararsız kaldım çünkü evime annemden başka uğrayan genellikle yoktu. Babamla önceleri aramız çok iyi olsada Noren yüzünden tutuklandığımda aramızdaki bağlar kopmuştu.
Israrla çalan kapıya yılgın adımlarla yaklaşıp "Kimsin?" diye sordum. Derin bir soluk alış veriş sesinden sonra "Benim kızım." diyen annemin sesi duyuldu. Kapıyı açmadım. Yalnızca "Ne istiyorsun anne, neden geldin?" diye sormakla yetindim.
"Noren ölmüş Henna." dedi annem titrek bir sesle. "Yemek yediğimiz o akşamın gecesinde evindeki tuvalette ölü olarak bulunmuş. Polisler cinayet şüphesi üzerinde duruyorlarmış."
Sırtımı kapıya yaslayıp usulca dizlerimi kırarak yere oturdum. "Benim öldürdüğümü mü düşünüyorsunuz anne?" diye sordum kırgın bir tavırla.
"Hayır tatlım hayır olur mu öyle şey. Ben sadece bil istedim."
"Peki anne bittiyse gidebilirsin." dedim ifadesiz bir ses tonda. "Canım şey.."
"Yine ne var anne."
"Typhon seninle bir akşam yemeği yiyebilme ihtimalinin olup olmadığını sormuş babana. O gece yemekte yaşananlar için üzgünmüş."
"O gece yemekte yaşananlar.." derin bir iç çektim. "Anne gerçekten merak ediyorum hiç vicdan azabı yaşamıyor musun? Çektiğim onca acıda büyük bir payın varken hiç neden böyle yaptığını sorguladığın oluyor mu. Sadece iki kelime beni aylarca yattığım o klinikten kurtarabilirdi. Noren yüzünden tutuklanmam gerekmeyebilirdi. Kendime olan özgüvenim yerle bir olmasaydı o aşağılık karşısında kendimi savunabilirdim mahkemede."
Annemin ağladığını işittim. Başımı kapıya dayayıp gözyaşlarımın sessizce dökülmesine müsade ettim. "Tek bir şey istiyorum anne Arsel yaşıyor mu ne olur birşey söyle. Yalvarırım bildiğini biliyorum anne bu azaptan kurtar beni yalvarırım."
Neden korkuyordu böyle, neden birşey söylemiyordu anlayamıyordum. "Yapamazdım Henna." dedi neden sonra hıçkırıklarının arasından. "Lütfen o yemeğe git tatlım. Birinin hayatına girmesine ve yaralarına dokunmasına izin ver. Herşey geçecek." ellerimle başımı ovuşturdum. Hiç birşey geçmeyecekti. Cevap vermedim. Dakikalarca orda oturup öylece bekledim. Annemin hıçkırıkları duyuluyordu arada bir. "Neden gitmiyorsun?" diye sordum dişlerimin arasından ancak cevap yoktu.
Dakikalar sonra kapıyı araladığımda yerde bitik birşekilde oturuyordu annem. Kapıyı açıp geçmesi için kenara çekildim. Şişmiş gözlerini ovuşturup burnunu çektikten sonra içeri geçti. Hiç birşey konuşmadık. Ben cam kenarına oturup dışarıyı izledim o yatağıma oturup usul usul ağladı. Hiç bir şey zamanla geçmezdi, bunu söyleyen insan dünyanın en büyük günahkarı olmalıydı. Bunu geçen zamana rağmen geçmeyen acılarımın çığ gibi büyüdüğünde öğrendim.
"Yemeğe gidecek misin?" diye sordu neden sonra annem. Öyle çok ağlamıştı ki yüzü domates gibi kızarmıştı. Yatakta yanına oturup sırtımı duvara yasladım. "Neden gitmeliyim?" umarsızca omuz silkip kolyemi avuçlarımın içine aldım. "Sadece git Henna, bırak geçmişteki hayaletler orda kalsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTANT PRENS #wattys2017
VampireKapak Tasarımı: nursu_cugalir Dünya, vampirlerin ataları olan Kademalar tarafından yönetilmektedir. Saf kan vampir prensler tahta geçmek için rekabet halindeyken Prens Arsel, zihin algıları tamamen kapalı insan Henna'yı farkeder ve içten içe aşık ol...