Henna
Bir süre yerde üstümüz başımız kan içinde sessizce birbirimize sarıldık. "Sen onunla evliydin Arsel." dedim burnumu çekerek. Ağladığım için mi yoksa hastalandığım için mi akıyordu anlayamıyordum. "Bir kez hissetmek istedim Henna. Yalnızca bir kez sevmenin nasıl birşey olduğunu hissetmek istedim. Atmayan yüreğimde bir kıpırtı olsun istedim." beni kendine daha çok bastırdı. "Onun.. Beni sevdiğini anladığımda sevebilirim sandım." dedi derin bir nefes çekerken içine.
Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Önceydi çok önce ama bu yaptığı gerçeği, birinin sevdiğini elinden çalmış olduğu gerçeğini değiştirir miydi? Yalpalayarak ayağa kalkmaya çalıştım. Etrafımıza biriken hizmetçilerin gözlerinden apaçık okunan şaşkınlık hissine baktım. Ardından Farah herkesi teker teker kovdu küçük odanın kapısının kenarından. İnsanlar birşey demeye cesaret edemiyorlardı ve ardından sessizce dağıldılar.
"Bana neden yalan söyledin Henna?" dedi Arsel sesinde ciddiyet vardı. "O pislik kanını aldı senin!"
"Aldıysa aldı." diye tısladım kapıdan çıkarken. Yalpalayarak yürümeye çalıştım ancak dizlerimde derman tükenmişti. İlerleyemedim. Olduğum yere yığılıp kaldım. Kesik kesik nefes alıyordum ve bitkindim. Arsel yanıma yaklaşıp beni kucağına aldıktan sonra banyo olduğunu anladığım odaya aldı. Eliyle alnıma baktıktan sonra ateşin var senin diye söylendi. Üzerimdekileri çoktan çıkarıp atmıştı. İç çamaşırlarıma dokunduğunda irkilerek kendimi geriye çektim. "Onlar kalsın." başını anlayışla sallayıp beni küvetin içine bıraktı.
Tanrım! Neyim vardı benim öyle. Ölecek gibi hissediyordum kendimi. Her yerim zangır zangır titriyor dişlerim birbirlerine çarparak takırdıyorlardı. Musluktan akan buz gibi suyla daha fazla irkilip Arsel'in güçlü kollarına doğru sindim. "O pisliğin tüm izleri silinmeli." diye tısladı dişlerinin arasından. "Birde çok ateşin var Henna. Kendine gelirsin."
"Adi pislik." diye inledim soğuk suyun altında. "Nasıl biriyle evlendiğini benden gizlersin, üstelik birde kardeşinin aşkıyla!"
Sırtımdaki sütyenimin kopçasını çıkarıp sıyırıp attığında öfkeyle yüzümü dönmeye çabaladım ancak ona dönmek pek akıl karı sayılmazdı. Saçımı usul usul şampuanlayıp köpürttükten sonra tüm pisliğin kanın kirin ve Varyan'ın kokusunun üzerimden akıp gitmesine müsaade etti. Eli külotumu tuttuğunda "hayır o olmaz!" diye tekrar inledim ancak güçlü kollarına savaş açamayacak kadar bitkindim. Bir çırpıda çıkarıp attı. Tanrım utançtan ölebilirim!
Tamamen temizlendiğimde gürültülü bir soluk alıp nemli saçlarımın arasına gömdü başını. Sesi oldukça yorgun ve mutsuzdu. "Özür dilerim Henna." dedi neden kalbimin acıttığını anlayamadığım bir ses tonuyla. "Özür dilerim."
Onu affetmek ona sarılmak istiyordum ama bu kalbimin acısını dindirmezdi. Ses etmedim ve tepkide vermedim. Zamana ihtiyacım vardı. Ayağa kalktı ve eline aldığı gül kurusu rengindeki geniş havluyu tutup başını geriye çevirdi. "Bakmıyorum, hadi gel " istemeye istemeye kalkıp burnumu çekerek havluya tutundum. Sardığım havluyu elimle sıkı sıkı tutarken beni birkez daha kucağına alarak odadan çıktık.
Kollarının arasında küçücüktüm. Uzun bacaklarıyla epeyce ilerdeki kapılardan birini açarak içeri girdi. Açık renkli tek kişilik bir yatak ve küçük birde kıyafet dolabı vardı. İçinden bir kaç parça iç çamaşırı ve kıyafeti eline aldıktan sonra yanıma yaklaştı ancak elinden sertçe çekerek "Ben halledebilirim." diye mırıldandım. "Ben dışarıdayım." diye inledi sessizce. "Yani ihtiyacın olursa seslenirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTANT PRENS #wattys2017
VampireKapak Tasarımı: nursu_cugalir Dünya, vampirlerin ataları olan Kademalar tarafından yönetilmektedir. Saf kan vampir prensler tahta geçmek için rekabet halindeyken Prens Arsel, zihin algıları tamamen kapalı insan Henna'yı farkeder ve içten içe aşık ol...