22

260 22 4
                                    

Henna

Beklentiyle başımda bekleyen Varyan'a baktım bezgince. Bir daha asla birisine karşı borçlanmayacağıma yemin ettim içimden. Ardından bileğimi uzattım. Arsel nerdeyse gelmek üzere olmalıydı fazla zaman yoktu. Hiç düşünmeden keskin ve işlemeli bir bıçakla bileğimi kavrayıp derince kesti. Canım yanmasına rağmen ses etmedim. Şeytani bir şekilde gülümserken "Uslu kız." diye tebrik etti Varyan. Arsel'in onu neden hiç sevmediğini anlamak çok zor değildi.

Ard arda damlayan kanlar kadehin dibini kırmızıya boyadıktan sonra "Bu kadarı yeterli." diyerek mırıldandı. Ardından parmağını dişine götürüp küçük bir delik açtıktan sonra bileğimi kavrayarak sızan kanı açılan kesiye sildi. Boydan boya bu işlemi yapmasının ardından bileğimdeki kesi kapanmış ve üzerinde bir parça kan kalmıştı. Tereddüt etmeden bileğimi dudaklarına bastırıp kanı yaladıktan sonra üzerine sildi. Bu garip hissettirmişti doğrusu.

Çatık kaşlarımın altından onu izliyordum. Bu manyak herifin ne halt ettiği konusunda kesinlikle en küçük bir fikrim bile yoktu. "Teşekkür ederim Henna." dedi kapıya yönelirken. "Yakın zamanda görüşeceğiz. O güne dek kendine iyi bak uslu kız."

Söylediklerini umursamayarak kapıya baktım göz ucuyla. "Arsel buraya geldiğini anlayacaktır." dedim. İçim içimi yemiyordu dostlarım adeta kemiriyordu.

"Kesinlikle anlamayacak." dedi bakışlarını sahte gülümsemesinin ardına gizleyerek. "Bana güven ve bugünden hiç kimseye söz etme anlaştık mı?"  başımı onaylarcasına aşağı yukarı salladım.

Hızla ardını dönüp kapıdan çıkıp gittiğinde kalbim tepinerek yerini başka bir organımla değiştirmişti sanki. Derin bir nefes alıp kapıya baktım ve yüzüm kapıya sırtım şömineye gelecek şekilde mindere oturdum. Çok değil saniyeler sonra Arsel kapıda belirmişti. İçeriye geçti. Önce dikkatlice bana baktıktan sonra etrafta gezindi gözleri. Kaşlarını çattı ama ardından hemen sonra kocaman bir gülümseme yüzüne yerleşmişti bile.

Gözlerinde kırmızılığın eseri yoktu yine eskisi gibi tapılası uçsuz bucaksız maviliğe teslim etmişti kendini. İzinsizce yanıma yaklaşıp elini belime koydu. Beni kendine doğru çekip dudaklarını dudaklarıma kapattı. Kanın metalik tadı genzimi yakıyordu bunu hissediyordum. Bir kaç kez geri çekilip tekrar tekrar öptükten sonra alnını alnıma yasladı. Gözlerini kapadı ve derin bir iç çekti. "Korkmadın değil mi?" dedi mırıldanarak.

"Hemde hiç." dedim Varyan'ın gelişini yok sayarak. Farketmemişti ve o şeytani züppe kesinlikle bunun için özel birşey yapmış olmalıydı. Fazla düşünme diye tembihledim kendimi içimden. Kolumu arkadan Arsel'e sardım ve minderlere uzanarak beni göğsüne doğru çekti. Kendimi üzerine yasladıktan sonra başımı çenesinin hemen altına yerleştirip dizlerimi karnıma doğru çektim.

Göğsü artık düzenli bir biçimde inip çıkıyordu. Ellerimi karın kaslarında gezindirirken elimi yakaladı ve kalbine doğru bastırdı. "Benim bir kalbim var mı Henna?" dedi mırıldanarak.

"Elbette." dedim ve elimle kalbine dokundum "Tamda burda işte."

"Ama atmıyor, onu hissedemiyorum." gürültülü bir nefes çekti içine. "Ama her santiminde senin varlığını hissediyorum. Yinede bu atmadığı gerçeğini değiştirmez."

"Öyleyse benim kalbim senin olsun." dedim hemencecik bir sesle. "Her santiminde senin varlığını hissediyorum, her atışında sana ait olduğunu biliyorum."

MUTANT PRENS #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin