Gittikçe ağırlaşan ilgisizlik, zamanla gülümsemesi solan hayallerle beraber çıkmaza sürüklenen istekleri de biriktirip şiddetli bir duygu fırtınası var etmişti. Endişe hat safhadaydı ve bu duygu fırtınasından ortaya çıkan panik iyiden iyiye yalpalamış, gözyaşlarıyla karışmıştı. Sesli hıçkırıklar arasında kalan benlik saygım tamamen yok olmak üzereyken hissedilen dipsiz soğuk sadece bedenimi değil içimdeki yeri giderek azalan iyiliği de donduruyordu. Üzerime kristal kristal dağılan kaygı taşlaşarak dayanılmaz bir hal alınca kalbime akan zehri, damarlarıma dağılıp tuhaf bir biçimde ruhumu da üşütmeye başlamıştı. Boşuna uğraşıyordu: Zihnimin çok ağır geçireceğini düşündüğüm soğuk algınlığına yakalanmasına zaten oldukça kısa bir süre kalmıştı. Kanımda dolaşan çaresizlik tılsımı kendini belli ediyordu ve parmak uçlarım yavaş yavaş morarmaya başlamıştı.
Dudaklarımın arasından sızan o merhamet bulutu büyüyor, dağılıyor ve iyilik sonsuza dek tenimden siliniyordu. Artık alevleri dört bir yana sıçrayan ateşe ellerimi uzatmak şart olmuştu. Ruhum titriyor, ruhum gözle görülür bir vaziyette kıvranarak ölüme hazırlanıyordu.
Başlarda elde kalan tek çıkış yolunun bu olduğunun farkında olduğumdan sıcağın etkileri elbetteki iyi hissettirmişti. Evet, duygularım sabitleniyor ve içinde bulunduğum durumdan faydalanarak aldığım kararlar dimdik ayakta durabiliyordu fakat kozmosun bu iyimser tutumunun oldukça kısa süreceği de en başından belliydi. Büyük bir uğraşla dizdiğim taşlar birbirine çarparak birer birer dağıldı. Oyun bozuldu. Gece, güneşe haber salmadan gündüze taşındı. Günler değişti. Acımasız bir adamın kanı kalbimi doldurdu.
Kalbim durdu.
Kendi isteklerim uğruna kendimi tamamen feda ederken başında beklediğim ateşin alevlerinden kaçamayıp kemiklerim dahi küle dönüşene kadar yanacağımı kimse bilemezdi. Bende bilememiştim.
İşte şimdi, bu nedenden ötürü yaralarımla öylece kalakalmıştım.
Buruk bir ruh hali içinde aynaya bakarak bir yandan kendi suretimi izliyor bir yandan da o şikayetçi olduğum yaraları elimden geldiği kadarıyla kapatmaya çalışıyordum. Yorgunluk giderici kremi göz altlarıma iyice yedirirken saçlarımın kuruduğu zaman aralığına kıyasla daha hatırı sayılır bir morale sahiptim çünkü bu sefer hissettiğim sızıların gözle görünürlüğünü yok etmeyi başarabileceğime inanıyordum. Maskaranın ambalajını açarken kullandığım dalgın bakışlarıma rağmen durumu bununla sınırlı bırakmayıp en derinlerime kadar toparlanıp iyileşmem gerektiğinin de farkındaydım: Güvenin ruhuma yavrulamış olduğuna gözlerimle tanık olmuştum ve ihtiyaç duyduğum ilginin, günlerdir hiçbir karşılık beklemeden kollarını belime sardığını hissediyordum.
Dudak kalemini diğer makyaj malzemelerinin arasına bırakarak doğal tonlardaki rujlardan birini elime aldım. Aklımdan geçen düşüncelere yenilmeyecek kadar huzurlu hissediyordum. Bera'ya çoğu şeyi tekrardan anlatmış, gerçeklere teslim olmuştum. Evet, bir bakıma sonuçlarını düşünmeden sersemce adımlar atmıştım atmasına fakat öğrendiği gerçeklere rağmen beni bırakmayacağını biliyordum.
Artık beni bıraksın istemiyordum.
Makyaj yapmayı bitirdiğimde aynaya yansıyan o güçlü görüntüyle bir yabancıya bakar misali baktıktan kısa bir süre sonra oturduğum sandalyeyi hafif bir biçimde geriye doğru iterek ayağa kalktım. Gerçekten tüm geçmişim boyunca hiç yara almamış, sürekli el üstünde tutulmuş gibi görünüyordum. Bera'nın dışarıya çıktığı sırada aldığı malzemelerle makyaj yapmıştım ve şuan yine onun aldığı beyaz şifon bir elbisenin içindeydim.
Yırtmaçların kenar kısımlarında bulunan detaylara takılan bakışlarımı elime geri çevirdim. Kendi kendime fark edebileceğim kadar zayıflamıştım fakat bu durumdan hiç de şikayetçi değildim. Daha önemli sorunlarım olduğunu biliyordum ve hepsini teker teker yenecektim. Hem Bera'nın sözlerine bakılırsa yeni bir başlangıç yapmak üzereydim. Derin bir nefes çektim. Her şeyden önce kendimi, yaşadıklarımı kabullenmeliydim: Yalanlamaya devam ettiğim bir durumu düzeltebilecek olduğuma inanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARABE (MAİN)
Teen FictionRuhumun kızıllığında sonsuz bir acıyı doyuran asi pişmanlığın çığlıkları adımlarımı hızlandırıyor. O çığlığa dolanarak azar azar yağmaya başlayan yağmur, bedenimdeki soğuğu kalbimin etrafında topluyor. Kimsenin sesi duyulmuyor. Kumsala, gül yaprakl...