14. BÖLÜM: "KÜLLİYAT"

5.7K 539 16
                                    


  Bana doğruyu ve muhakkak iyi olanı yapmayı öğütleyen vicdanım, yerkürenin hareketliliğine hatta o yerküre de dahil tüm kozmosun hükmüne sahip olan Tanrı'nın affediciliğine rağmen işlediğim günahların ardından yankılanmayı bir kez olsun es geçmemişti ve tam şuan da hiç beklemediğim bir şey oluyordu: Yıllardır umduğumdan oldukça uzak, tuhaf bir biçimde hayal edebileceğimden bile daha huzurlu bir aydınlık için büyük çanların çaldığı, karmaşık bir labirentin yollarını ağır ağır aşarken gözleri kapanan vicdanımın varlığını hissettiren tek engel, ardında bıraktığı yankısıydı.

Bundan kaçmanın bir yolu yoktu çünkü ellerimde kuruyan küçük bir çocuğun nefesiydi.

Bu savunması yapılamayacak, adına duyulan bir pişmanlık için dökülen gözyaşlarının göz damarlarımı kurutmaktan başka bir iş görmeyeceği bir gerçekti.

Ellerim ve ayaklarım bağlı bir şekilde serin sulara bırakılsam dahi şikayet edemeyeceğim bir gerçek, umudumun can verdiği sırada affetmelere meyilli olduğunu göstererek bana Bera'yı getirmişti.

Bera, sol tarafımda uyuyordu. Yüz üstü, elleri yastıkta, yan bir biçimde uzanmıştı ve bu sessiz gece, bana olduğundan daha uzun gelmişti. Sanki bedenimdeki hücreler teker teker yenileniyor, tılsımlı bir güç kaderi sarsarak tenimi yeniden yapılandırıyordu. Mantığım kalbimin yolunu izliyordu, öyle karar vermişti. Ruhumun incelmeye başlayan katmanlarına elektriksel etkinliği güçlü bir yıldırım düşmüş, geçmişimin sancıları yanımda uzanan kudret sahibi adamın tenine dokunmama izin vermişti.

İçine hapsolmak istediğim kadar  bir daha yaşamak da istemediğim bir gece sabaha çıkmak üzereydi. Yutkunuşum kulaklarımı doldurdu. Dün akşama, eski salıncağın gıcırtılarına ait her anı, bir bardağın üzerinden karşı tarafı görüyor misali bulanık bir anımsama ile zihnimdeydi. Kararlarım, ilk darbeyle öldürebilecek bir kılıç kadar keskindi.

Kararlarım ilk kıvılcımına dün gece Bera Baybars'ın sorularını cevapsız bırakmam ile nefes aldırmıştı.

Kıvılcım için tek bir nefes, büyük alanlara uzanan şiddetli bir alev dalgası demekti.

İsmimin arkasında her halükarda bir cehennem yazılıydı. Mürekkebin temsil ettiği güce bakılırsa yanmak kaçınılmaz olacaktı. Bakışlarım Bera'ya kaydı: Huzur şimdi doğru bir seçimdi hatta konuşmuş olsaydım şayet, günahlarımdan günah doğacaktı. Sıcak nefesim dağınık saçlarına karıştı. Artık o cehennemin ortasında tek bir çiçek açacaktı, yaprakları susuz bir ateş kırmızıydı, gövdesi yangındı.

Şehvetin kollarında gelen bir ölümün itirazı olmazdı.

Onun kurduğu düzenin benim inancıma ihtiyacı vardı, Bera bana bu yüzden kızgındı: Kirpiklerinin siyahlığını arttıran yoğunluğa, bana ve hiçbir zaman adı koyulamayacak olan bir geleceğe sahip çıkmak adına direniyordu. O da uyursa, düzen bozulacaktı, bu doğruydu çünkü kader ipin diğer ucundaydı.

Karanlığın en yoğun işlendiği zaman diliminde düşüncelerimi desteklercesine uyanık kalmış, beni kollarının arasında, bu yatakta uyutmuştu. Ellerimi kendime doğru çektim. O, ben kokusunu aldıktan sonra kendini boşluğa bırakmış olmalıydı.

Şuan uyuyor olmasına rağmen yüz hatlarına yayılan temkinli duruşu, ipi hala sımsıkı tuttuğunun en açık kanıtıydı. Dudaklarıma vurdumduymaz bir tebessüm yerleşti: Huzur, tetikte olan görüntüsüne karışırken gözümü kırpmadan ona baktığım yalan değildi.

  Ayak tabanlarımın ruhuma bir bıçak saplandığını hissetmesi kadar sahici bir soğuktu.

  Kalbimi genişletip içerisine dolan kanın yetersizliğine neden olacak kadar öldürücü bir sıcaktı.

HARABE (MAİN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin