1x25- Titrek Serçe

758 98 15
                                    

Müzik: Zayde Wolf - "Home"   

Güneş tam manasıyla yüzünü göstermişti ta ki bulutlar perde çekene kadar. Hava nedense kapanmıştı. Yola çıkalı bir saat ancak olmuştu. Ethan'ın sevinçten içi içine sığmıyordu. Sürekli bana CERN'in nasıl bir yer olduğunu anlatıp duruyordu. Öyle ya dünyanın en büyük laboratuvarıydı sonuçta. O an nedense dikkatimi pek Ethan'a veremiyordum. Camı açmış elimi arabadan dışarı salmıştım. Yüzümü yalayan rüzgarın eşliğinde çocukluğumu düşünüyordum. Ethan ve Nathan dedim kendi kendime. Ne kadar da birbirimizden alakasız özelliklerimiz vardı. Herhalde tek aynı şey dış görünüşümüzdü. Ethan okulda benim içim paha biçilemez bir hazineydi. Birçok dersten kalmaktan onun sayesinde kurtulmuştum. İlkokula giderken bile sürekli yeni şeyleri araştırırdı. Bu da yetmiyormuş gibi hergün bana yeni öğrendiği şeylerden bahsederdi. Kuantum fiziğinin temel prensiplerini bile onun sayesinde öğrendim diyebilirim. İşin aslı o üzülmesin, kendini yalnız hissetmesin diye büyük bir sabırla, can kulağıyla dinlerdim anlattıklarını. Bilimden öte ilginç de bir hayal dünyası vardı. Mesela olaya sadece materyalist yaklaşmanın doğru olmadığını, metafizik alemin de var olduğunu kabul ederdi. Dedim ya ilginç bir çocuk işte. Ama tabi sadece inek de değildi. Müzik dinlerken ritim tutma şekli tam bir komediydi. Ama tabi bunu ona belli etmez. Hatta zaman zaman ritmine eşlik ederdim. Müzik onun her şeyiydi ama sadece hareketli değil neredeyse çoğu tarzda müzikten oluşan bir arşivi vardı. Ama bir müzik vardı ki onun en favorisydi. "Ruhumun farklı yönlerini yansıtan birkaç şarkıdan birisi derdi."

Bunları düşünürken Ethan'ın bana söylediklerine kulak verememiştim. Her şeye rağmen insan mutlu olmalı, şükretmeli. Birçoğumuzun yaptığı gibi bir şeyleri kaybedince değerini anlamanın manası yok. Babamın kıymetini toprak olmadan bildiğim için mutluydum. Ondan geriye gerçek manada, askerde şarapnel parçası isabet eden gümüş kol saatinden başka bir şey kalmamıştı. Hatırlıyorum da çocukken ikimizi iki dizine otutturur askerlik anılarını anlatırdı. Ama bunlar öyle sıradan anılar değildi. Nasıl ki satranç gören gözler için bir hayat stratejisidir. Babamın anıları böyleydi işte. Anlattıklarının neredeyse çoğu hayatımda karşılık bulmuştu. Annem hakkında bahsedecek hiçbir şeyim yok biliyor musunuz? Tek bildiğim iki çocuğunun yaşaması için kendi canını hiçe sayması. Doktorların kürtaj teklifine rağmen ikizlerini dünyaya getirmeyi başarmıştı. 

Babamın ölümü ise hepimizi paramparça etmişti. Neyseki şu an Ethan ve ben bu aileyi bir arada tutmaya çalışıyoruz. Ya da aileden geriye kalanları. Babam çalıştığı şirkette bir iş kazası sonucu hayatını kaybetti bundan tam iki sene önce. Belki yaşasaydı, kim bilir ne kadar çok sevinirdi bu habere. Ethan, nedense babamla bilimsel şeyler yerine daha çok geçmişe ve hayata dair şeyleri konuşurdu. Octavia'ya gelecek olursak, onun hakkından bir tek babam gelebiliyordu. O da gittikten sonra zaten kalkıp da kendisinden yaşça küçük kardeşlerini dinleyeceğini sanmadınız umarım. İşte bu da bizim hikayemizdi .Hayatın acı gerçeklerine rağmen mutlu olmaya çalışan kardeşlerin hikayesi.

***

- Nathan, Nathan!
- Hhh, efendim.

- Sen dinlemiyor musun? Aklın hala evde değildir umarım.

- Hayır, yok ya dalmışım baya.

- Senden bir şey isteyeceğim.

- Ne oldu ?

- Şu arkada çantam da not defterim var. Onu alabilir misin? Kalacağımız yer ve laboratuvara gitmeden önce gitmemiz gereken birkaç yer ve otellerin numara ve adresleri yazılı.

Arka koltukta çantaya uzandım. Uzun süre karıştırmama rağmen bulamadım. Ethan koluyla "Bak şurada olması gerekiyor." diye göstermeye çalışıyordu. Arkasına döndü "Bak işte şurada diyerek çantanın gizli bölmesinin fermuarını açtı ki o esnada yolun karşısından gelen bisikletli kızı görmedi. Son anda farketsede kıza yandan çarpmıştık. Bisikletli kız, çarpmanın ve sanırsam direksiyonu kırmanın etkisiyle birlikte yeşilliğe düştü. Ethan bir anda frene bastı.

- Ethan: İyi misin?

- Nathan: Ben iyiyim. Kız... Bir kıza çarptık.

(Şarkı bitmediyse kapatmanız önerilir.

Müzik: for KING & COUNTRY - "Priceless"

*NATHAN*

Aceleyle arabadan indim ve kızın yanına koştum. Kazayı gören birkaç kişi de yanıma geldi ve 911'i aradılar. Aman Tanrım! Kız tir tir titriyordu. "Ambulansın geleceği yok gibi." dedim içimden.

*JULIE*

Otobüsün camına başımı yaslamış dışarıyı seyrediyordum. İleri de bir kaza var gibiydi. Bir anda doğruldum ve dikkat kesildim. Genç bir oğlan aceleyle kırmızı saçlı bir kızı kucağında arabaya taşıyordu.

*ETHAN*

Hızla Nathan'ın arkasından arabayla aşağı indim. Tanrım ne olur ölmüş olmasın, diyordum içimden. "Nathan!" diye seslendim. Kızı kucağına almış getiriyordu. "Aracı çalıştır." diye bağırmay başladı beni görünce. Hemen aracın kapısını açtım. Kızı yavaşça arka koltuğu otutturduk. Nathan yanına oturdu.

- Nathan: İyi olacaksın, seni hastaneye yetiştireceğiz.

*SAVANNAH*

Gözlerim yarı açık vaziyette, yerde vücudumda üşümenin ne demek olduğunu hissediyordum. Kriz anında kanım çekilir gibi oluyor, üşüyordum. Yardım isteyen gözlerle etrafıma toplanan bir kaç kişiye baktım. Kendimi en çaresiz hissettiğim tek an. Gözlerimin önü buğulanıyor. Tanrım! Tek sığınağım sensin. Lütfen bana yardım et! Annemden öğrendiğim en büyük dersti bu. "Tanrı'ya yalvarmak!"  Uzun boylu kıvırcık saçlı bir çocuğun hızla bana yaklaştığını gördüm. Etraftakilere "911'i arayın!" diyerek bağırıyordu. Bir süre sonra eliyle bacağımdan ve omzundan kavradığı gibi kucağına aldı. Arabaya taşıdı. Bana sürekli iyi olacağımı söylüyordu. Kıvırcık saçlı çocuğa tıpatıp benzeyen birisi vardı. Ya bunlar ikizdi ya da ben çift görmeye başlamıştım.

- Nathan: Hadi Ethan, çalıştır şu kahrolası motoru.
- Ethan: Çalışmıyor, anlamıyorum çalışmıyor... Lanet olsun! Hepsi benim hatam, benim hatam...

(Yazarın notu: Hikayemi TAKİPte kalmayı unutmayın.Kitabımın tanınması için YORUM ATAR ve OYLARSAN > YAZARINI ÇOK MUTLU EDERSİN.)  

DÖRT HAYAT Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin