(Patlamadan saatler sonra) (Romanda Şu an itibariyle 10 ocak 2017 salı günündeyiz. Diğerlerinde ise pazarteside kaldık)
Sesler duyuyorum. Gürültülü, iç gıcıklayan, zaman zaman yükselen, kimisi insan sesleri, kimisi sadece gürültüden başka bir şey olmayan sesler duyuyorum. Biraz sonra üzerimdeki dolabı vinç gibi bir şeyin ucuna bağlayıp kaldırdılar. "Sakın kıpırdama, yoksa zarar görebilirsin." dedi ne olup bittiğini anlamayan yarı açık yarı kapalı gözlerimin içine bakarak. Sonrasında beni de vince bağlayıp yukarı doğru çektiler.
***
Sedyenin üzerindeyim. Sanıyorum ki beni ambulansa götürüyorlar. "Kardeşim nerede?" Ağzımdan güç bela dökülen sözlerdi bunlar. "Ethan iyi mi ?" dedim. Yanı başımda beni ambulansa binene kadar eşlik eden kurtarıcım da sanırım benimle aynı yaşlardaydı ya da benden birazcık daha büyüktü. Etraf ana baba günüydü. Havada oradan oraya uçuşan helikopterler. Bölgeyi emniyete almak için çekilmiş sarı şeritler. Şeritleri aşmaya çalışan kalabalığa engel olmaya çalışan polis ve askerler. Ambulanslar, itfaiye araçları, dozerler, vinçler, kamyonlar, beyaz önlüklü hemşireler ve daha da fazlası. Az önce koskoca bir enkazın altında ezilmiş bedenimde bulduğum son kuvvet ile "Ethanı'ı buldunuz mu ?" diye yutkunarak söylemeye çalıştım. "Merak etme kardeşini de bulacağız." dedi beni kurtaran itfaiyeci. "Bulamadınız mı yoksa ?" diyecekken bilincimin kapandığının farkında değildim.***
Gözlerimi açtığımda kan ter içinde kalmıştım. "Ethan!" diye çığlık atarak yataktan doğruldum. Kalktığımda yandaki sandalyede ablam Octavia oturuyordu. Bana doğru elini uzatıp "Nathan!" diyebildi sadece. Sesi ilk defa bu kadar endişeli geliyordu. "Ethan nerede ? Onu çıkarttılar mı enkazın altından ?" diye bağırarak sordum. "Nerede O ?" dememle birlikte kolumdaki serum iğnesi söküp attım ve kapıya doğru yürüdüğüm esnada ablam kolumdan tuttu. "Bulduklarında haber verecekler." dedi sessiz bir şekilde. "Ne demek bulduklarında!" diyerek kolumu ablamın elinden kurtarmamla kapıyı yüzüne çarpmam bir oldu.Hemen ilk gördüğüm sekreterliğe "Ethan Jones adında birisi yatıyor mu ?" diye sordum. "Bir dakika bayım bakıyorum." dedikten sonra önündeki bilgisayarla kayıtlara baktıktan sonra "Üzgünüm burada öyle bir hastamız yok." dedi.
Müzik: Alan Walker - "Faded"
O esnada sedyeyle bir hasta geliyordu. Etrafındaki hemşireler ve doktorlardan yüzünü görememiştim. Sedye önümden geçerken ancak yüzünü görebilmiştim.
"Ethaaaan!!!" bir insan ancak canından, etinden bir parça kopsa, ölümün eşiğine gelse, evladının ölümüne şahit olsa ancak böyle haykırabilirdi. Sedyenin yanına koşarak attığım her adımda sanki o an ayağının altında mayınlar patlayan bir asker gibi bacağımın koptuğu hissine kapılıyordum.
**You were the shadow to my light (Sen ışığımın arkasında bıraktığı gölgemdin)
Did you feel us? (Bizi hissetmiyor musun ?)
Another star (Başka bir yıldız gibi)
You fade away (Soldun, gittin)
Afraid our aim is out of sight (Korkarım ki amaçlarımız artık karardı)
Wanna see us (Bizi görmek ister misin ?)
Alight (Kalk ayağa)**Sedyenin yanındaydım artık. Bahar gibi açan yüzü yara bere içinde, kan ile boyanmıştı. Göğsüne elimi koyduğumda elimi deydiğim şeyin kan olduğunu farketmem pek zamanımı almamıştı. Gözlerimden demet demet yaşlar yeri delercesine düşüyorduğu zemine. Doktor eliyle nabzını yokluyordu. "Nabız alamıyorum. Ameliyathaneyi hazırlasınlar derhal!" diye bağırdı hemşirelere. Hemşirelerden birisi hemen koşarak uzaklaştı.
Acil Müdahele odasına gelmiştik. Sedyeyle birlikte girdiklerinde bende girmeye çalıştım ama doktor beni tuttu ve dışarı çıkarttı. "Eğer kardeşinizin yaşaması için bir şey yapmak istiyorsanız odadan çıkın!" dedi. Sesi çok net ve soğuktu. Nice ölümler gören bir doktor olduğu belliydi. "Tanrım o gördüğü ölümlerden birisi benim kardeşim olmasın!" diye yalvarıyordum Tanrı'ya.
Dayanamam
Bir sabaha o olmadan uyanamam
Güne onun saçma espirileri olmadan başlayamam
Her heyecanlandığında yaşadığı perişanlıklarını görmeden edemem
Yemeğime onsuz kaşık atamam
Adımlarım onunkilere eşlik etmeden yürüyemem
Onun her anlattığında heyecanlanarak anlattığı araştırmalarını dinlemeden uyuyamam
Güneşi arkamızda aldığımda, radyoda şarkı çalarken eğer o yoksa
Ben yaşayamam
Övüncüm, neşe kaynağım, var oluşumdaki yansımamAynı düşlerin hayalperesti olmasak da aynı yolun yoldaşı can yoldaşım
Senin olmadığın bir dünyada elimi omzuna atacağım, yanımda dimdik duracak, aslan kardeşim diyeceğim başka birisini daha bulamam...10 Ocak 2017, Saat 22:24. İşte incitmeye dahi kıyamadığım, yüreği geçen gece anlattığı kızın aşkıyla çarpan, aklı ilimden başka şeyi düşünemeyen, hayattaki tek dostum, kardeşim Ethan'ın kalbinin atmayı bıraktığı andı.
**Where are you now? (Neredesin şimdi ?)
Was it all in my fantasy? (Yoksa hepsi benim hayal dünyamın bir ürünü mü?)
Where are you now? (Neredesin şimdi ?)
Were you only imaginary? (Ölümün yoksa sadece bir düş mü ?)
I'm faded (Soluyorum)
So lost, I'm faded (Kayboldum, karardım, soluyorum)**(Yazarın notu: 27 Mart Pazartesi akşamı --> 2x4- Okulsuz bir gün / Yorum ve oy atarsanız beni çok mutlu edersiniz.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT HAYAT Wattys2017
Bilim KurguZaman benim kölem, kader ise Tanrı'mdı (ZAMAN) Tanrı'n burada iken dua etmen gerek yok... Dokunduğum anda hissettiğim duygulardı, içimde atışını hissettiğim kalpler (RUH) Durmaksızın, tükenmeksizin, soluk dahi almaksızın koşuyordum hiçliğin orta...