2x16- Uyur-Koşar

406 56 11
                                    

2. SEZON--> GÜCÜNÜ KEŞFET / 1.SEZON --> YAŞANMIŞLIKLAR

Müzik: The Flash - Main Theme Piano Tutorial  (Ana Tema müziği piyano olarak) 

Durma Alan Durma!!! "Kimsin sen ?" Kendime defaetle bu soruyu soruyordum. Kimdim ben ? 

Benim adım Alan Walker'dı ve belki de şu hayattaki en şanslı insanlardan birisiydim...

 ***
Gözlerimi açtığımda kendimi ormanın ortasında buldum. Üstümdeki yaprakları silkeledim ve ayağa kalktım. Nerede olduğumu kavramaya çaba sarfettim. Lakin bulunduğum yer hakkında hiç bir fikrim yoktu. Hızlı adımlarla etrafta tur atmaya başladım. Bir süre sonra ağaçlık alandan çıktım. Ve artık orman çok gerimde kalmıştı. Yürüdükçe yürüyordum. Ne bir yorulma ne bir tıkanma hissediyordum. Gökyüzünde hafif bir bulutlanma olmaya başladı. Bu da neyin nesiydi böyle ? Hani küçükken bulutların ne şekil aldığını düşünür ya insan. Bulutlar hızla bir şekle giriyordu. Önce ne olduğunu anlayamadım. Lakin sonunda belirginleşmişti. "24" Bu sayının şeklini almıştı. 24, seninle yeniden karşılaşmıştık ama neden ?

Birden bir çığlık duydum Ashly'nin çığlığıydı bu. "Alaaan!" diye beni çağırıyordu. Birazcık koştuktan sonra yanına yani 20 metre uzağına varmıştım. "Dikkat et Ashly orası uçurum dikkat etmezsen düşebilirsin." dedim. Ben sana "Kardeşim dedim ben sana Alan. Ama sen! (Gözleri çok hırçın bakıyordu) Sen ne yaptın ? (Yüzünü ekşitip uçuruma baktı) İnanamıyorum sana, inanamıyorum, inanamıyorum" dedi ve kendini uçurumun dipsiz sonsuzluğuna bırakıyordu ki...

Ashlyyyyy! O an yerküre dönmeyi, kuşlar uçmayı, insanoğlu soluk almayı bırakmıştı sanki. Olacanla gücümle Ashly'ye doğru koşuyordum. İçimde patlayan enerji bombası vücudumu ileriye doğru büyük bir kuvvet ile itiyordu. Ashly uçurumdan aşağı düşüyordu ve ben de onunla birlikte. Elim her an onu kavrayacak gibiydi. Onana uzanan elim ve yere ucuyla dokunurmuşçasına adımlarını daha da ileri atan ayaklarım. O kendini boşluğa bırakmıştı ve ben de...

Ama hayır düşmüyordum, ayağım uçurumun dik yamacında adımlarını atmaya devam ediyordu. Lanet olsun! Adeta yerçekimine doğru koşuyordum. Attığım her adım ömrümden eksilen bir yıl gibiydi. Bir yandan da var gücümle bağırıyordum "Ashlyyy bırakma beni!"...

***
10 Ocak "Salı" 2017 Saat 00:30

Göz kapaklarım aniden iki yana açıldı. Gözüme çok sert bir ışık vuruyordu. Bu bir arabanın farlarıydı. Hemen yolun kenarına attım kendimi. Feci bir trafiğin olduğu bir kavşağın ortasındayım. Neyin nesi bunlar ? Tanrım yoksa Ashly'ye bir şey mi olacak yoksa ? Ne saçmalıyorum ben. Alt tarafı bir rüya. Rüyaydı değil mi az önce gördüğüm ? Neden 24'tü neden bu sayı ? Kafamı kurcalayan tonla sorularla beraber sağa sola bakınmayı da akıl etmiştim.

Tabelalara baktım "Tennessee Hava Limanı'na gider" yazıyordu. Nerede olduğumu biraz geç de olsa farketmiştim. Tennessee eyaletindeydim. Virginia'nın komşu eyaleti. İyi de ben buraya nasıl gelmiştim ? Aman Yarabbi! Uyur gezer oldum diyecektim. Lakin bu ciddi bir mantık hatası olurdu. 1000 Km'lik yolu uyurgezer olarak yürümek (!). Bu olacak iş değil. Cebimde telefonum olduğu yanılgısı içerisinde elimi cebime attım. Evet! Buyur burdan yak! Gecenin bir yarısı üzerimde geceliklerimle bir başka şehirde yolun ortasında kalakalmıştım. Saat 00:30'u geçiyordu. Yolun kenarındaki motel dikkatimi çekmişti.

İçeri girdiğimde adam suratımdan önce üzerimdeki geceliğe bakındı bir süre. "Şey telefonla aramam mümkün mü acaba ?" dedim. Adam bir süre düşündükten sonra karar vermiş olacaktı ki "Üzerinizde para var mı bayım ?" dedi. Mahçup ve ne yapacağını bilemez bir sesle"Yok ama ailem gelirse mutlaka verirler." dedim . Adam biraz mırın kırın ettikten sonra tenezzül etti ve telefonla konuşmama izin verdi.

-Alo anne! Sen misin ?
-Alan!

-Şu an Tennessee'deyim de beni almaya gelebilir misin diyecektim.
-Ne! (Sesi gerçekten de üzerinden tır geçip ezilmiş su şişesine benziyordu.) Oğlum sen nasıl ? Şimdi bir dakika anlamaya çalışıyorum. Sen şimdi Tennessee'demisin. Şaka filan yapmıyorsun demi ?
-Hayır anne benim gelip alabilir misin?

-(İçeriden Ashly'nin sesi geliyordu) Anne ne olmuş ? (Annem devam etti) Ya oğlum sen emin misin ? Az önce yatağında mışıl mışıl uyumuyor muydun sen ya! (Odaya gitti) Aa hakikaten de yoksun. Bak Alan! Eğer geçen Ashly'ye yaptığınız gibi bir şakaysa bu kafanızı kırarım sizin. Eşek kadar oldunuz hala anneyle mi uğraşılır da ?

-Yok anne gerçekten söylüyorum şu an Tennessee'deyim gelince açıklarım

-O zaman şimdi arabaya biniyorum. Ama eve geldiğinde her şeyi tek tek anlatacaksın. Tanrım aklımı kaçıracağım ben bu çocukla! 

Telefonu kapadım. Yalnız ufak bir sorunumuz vardı. Açıklayacaktım da ne uyduracaktım ? Uyurken buralara kadar geldim mi diyecektim ? Sahi, ben nasıl oldu da buralara kadar gelmiştim. Yoksa, yoksa Aman Yarabbi geçen geceki gibi koşmuş muydum ? Birden içimdeki bir ses "Neden olmasın ?" demeye başladı. Hayır, bu mümkün olamazdı. Eğer gerçekten o şekilde koşsaydım geçen sabah neden denememe rağmen başaramamıştım ? Kafamda bir sürü sorular misket gibi yuvarlanıp duruyordu beynimin içinde.

Düşüncelerimle birlikte moteli terketmek için kapıyı açtım ve çıktığım esnada gördüğüm manzara ile birlikte;
Artık bir daha içimdeki, 
Kaybolmamak üzere gecenin dolunayını
Batmamak üzere gündüzün güneşini
Sönememek üzere mumun alevini

Dinememek üzere ateşin harını yakmıştı bile...

(Umarım sizlerin zamana bakış açınızı değiştirebilmiş, daha önce tanışmadığınız bir çeşit Flash'ı sunmayı başarmışımdır. Unutmayalım ki bir özel güce sahip olmak çizgi romanlarda ya da filmlerde gördüğünüz kadar basit bir iş değil. Bunu hep birlikte dört hayatla birlikte daha iyi idrak edilmesi dileğiyle:)

DÖRT HAYAT Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin