1x28- Kırık Parçalar

728 102 32
                                    

9 Ocak 2017 Pazartesi

Kapıyı açıp girdiğim anda sessizliğin kuşattığı sessiz ev ile yüz yüze geldim. Girişteki dolabın üstündeki not bu ölüm sessizliğine açıklık getiriyordu.

< Julie, büyük annen yine rahatsızlandı biz hastanedeyiz merak etme. >

Büyük babam eski usul bir adamdı. O yüzdendir ki evde olmadığını bu not ile bildirmişti. Üzerimdeki yorgunluk ayaklarımdaki kuvveti alıyor, bir an zombi gibi ayağımı sürüyerek yürüyormuş hissine kapılmama neden oluyordu. Sıkıcı ve sıradan bir günü ardımda bırakmıştım. Tabi bunu dediğimde saatin ikindi saatleri olduğunu biliyordum. Ancak okul bittiğinde gün benim için tamamlanmış bir görevden ibaretti. Her adımımda ayağım tökezleyecek de düşecekmişim gibi adım adım odama doğru yolculuğa çıktım. Odadan içeri adım attığımda yatağıma doğru koştum ve kendimi yatağın yumuşacık kucağına attım. Yavaş yavaş göz kapaklarımın ağırlaşmaya göz kapaklarım üzerinde hakimet kurmaya başlamıştı bile.

***

<< Herkes panoya asılan bir kağıda bakmak için birbirinin üzerine çıkıyordu. Ben yanlarına gittiğimde nedense herkes dağıldı. Herkesin merakla başına üşüştüğü kağıdı hemencecik süzdüm. Başlığında 'Final Sınav Notları' yazıyordu. Elimi kağıdın üstünde aşağıya doğru gezdirmeye başladım. En sonunda kendi adımı bulmuştum. Üniversitede 24. olmuştum. Beş yüz kişinin benimle aynı bölümü okuduğu düşünülecek olursa bu iyi bir şey olsa gerekti. Sırtımı döndüğüm anda duvara asılmış bir ayna ile göz göze geldim. Aynadan ziyade üzerindeki yazı ürperticiydi. Siyah boyayla yazılmış bir yazı vardı. "Biri bizi gözetliyor" Birden aynanın içinden kıpkırmızı bir yaratık çıktı. Sürekli bana "Kronos" diye hitap ediyordu. "Tanrı'nın Kıymetlisi" diye devam ediyordu sözleri. Tam eliyle bana deyiyordu ki... >>

***

Etimden et koparılmışçasına müthiş bir çığlık ile uyandım. Gördüğüm bu kabus diğerlerine benzemiyordu. Seneler sonra yine aynı saçmalıkları bir daha yaşayacak gücüm yoktu. Bir şekilde seziyordum işte. Bu kabus daha öncekilerden farklıydı. Elimle destekleyerek yorgun vücudumu yatağın yumuşak yüzünden ayırdım. Nedense bilmiyorum ama içimde tarifi namümkün hisler yüreğimde bir o yana bir bu yana aceleyle çarpışarak bana bir şeylerin geldiğini işaret ediyordu. Bir anda ok gibi kendimi yataktan dışarı attım. Sonunda kendimi ayakta dikilir vaziyette buldum. Kararsız adımlarla banyoya doğru yürüdüm. Elimi, yüzümü yıkayıp kendime gelmem gerekiyordu. İçerisi ancak loş bir ışıkla aydınlandığı için banyonun lambasını yaktım. İçeri girdiğim anda lamba birden patladı. Bir anlık ürktüm. Lanet olası lamba patlayacak zamanı bulmuştu. Elimle musluğun kolunu kaldırdım. Hışırtıyla lavabonun içinden lağamın derinliklerine süzülen suyu bir süre sadece izlemekle yetindim. Eğildim ve elimle yüzüme su çarptım esnada çıt diye bir ses duydum. Öncesinde umursamadım ve ikinci kez yüzüme su çarptığım anda bu sefer çok daha gürültülü bir çıt sesi duydum. Doğrulduğumda gördüğüm manzara beni ölümüne dehşete düşürdü. Ayna ortadan çevresine doğru çatlamıştı. Çatlağın merkezinden damla damla kan aşağı doğru süzülüyordu. Kulağımda cızırtılı, kulak tırmalayıcı sesler duymaya başladım. Kimi zaman karmaşık kimi zaman anlaşılır seslerdi bunlar.

Müzik: Imagine Dragons - "Demons"  

#< Gitmem gerekiyor... Tanrım bu lanet olası yer daha kaç kat iniyor... Tanrı'nın gözü her zaman üstündeydi... Alaaaan!... Kardeşim Robert'e iyi bak!... Hepsi benim hatam... Birisi 911'i arasın!... Ben geleceğim, geçmişim, şu anım... İnsan bir kez doğar değil mi sonuçta... Adınız neydi acaba?.. William.... Ablam benim yüzünden öldü anlıyor musun ?... Seni ilk gördüğüm andan beri delice istiyorum... Babaaa!... Elimi karnıma götürdüm, hayatta en sevdiğim adamın bebeğini taşıyordum, ama o bizi yalnız bırakmıştı... Kabul et! Ben Tanrı'nın ta kendisiyim... Sen, sen olamazsın. Ben, ben bu kadar aptal olmuş olamam. Kandırdın beni... >#

Kulağımdan sızan kanın sıcaklığını omuzlarımda hissedebiliyordum. Sonunda banyonun fayans zemininde yankılanan çığlığım ve tuzla buz olan ayna. Hatırlayabildiğim en sağlıklı anılardı bunlar.

Etraf cam kırıklarıyla doluydu. Elimi kulağıma götürdüm, sırtımı fayansa yasladım. "Uyan artık hepsi sadece kötü bir kabus. Birazdan yataktan huzurla kalkacaksın. Ve lanet olası hayat kaldığı yerden devam edecek."... "Korkmuyorum, korkmuyorum..."

**I wanna hide the truth (Gerçeği saklamak istiyorum)
I wanna shelter you (Sana sığınmak istiyorum)

But with the beast inside (Ama içerideki canavarla)
There's nowhere we can hide (Saklanabileceğimiz hiç bir yer yok)**

*SAVANNAH*

Kardeşimin kokusunu ciğerlerim boğulana kadar çekiyorum. Tanrım! Bugün onu bensiz, yalnız, bir başına, tutunacak bir dalı olmadan, gördüğünde koşarak kucağına atlayacağı bir ablası olmadan, korktuğunu sımsıkı sarılacağı birisi olmadan, belki de annesiz, öksüz bırakacaktım...

**When you feel my heat (Sıcaklığımı hissettiğinde)
Look into my eyes (Gözlerimin içine bak)
It's where my demons hide (Orası şeytanlarımın saklandığı yer)**

*ALAN*

Zor bir hayattı öncesi benimkisi. Şimdi bir parça huzur buldum derken, bütün bu olanlara bir anlam veremiyordum...

**It's dark inside (İçerisi karanlık)
It's where my demons hide (Orası şeytanlarımın saklandığı yer)** 

*ASHLY*

Bugün yıllar sonra bulduğum kardeşimi hayattaki en yakın dostumu kaybediyordum neredeyse. Neyseki şu an onun gözünün içine bakıyor ve günaydın tebessümüyle her şeyin yolunda olduğuna kendim inanmasam da onu inandırmaya çalışıyordum. Güneş bütün güzelliğiyle doğmaya başladı bile. Saat sanırsam 6:00...

**They say it's what you make (Ne yaptığınızı söylediler)
I say it's up to fate (Ben diyorumki, kadere kalmış)

It's woven in my soul (Ruhumun içinde dokunmuş)
I need to let you go (Senden ayrılmam lazım)**

*HALSEY*

Bugün evladımı kaybetmenin keskin ve acımasız gerçeğiyle yüzleşiyordum. Tanrım! Alan ve Ashly'yi koru...

**Your eyes, they shine so bright (Gözlerin o kadar çok parlıyor ki)
I wanna save that light (Işığı görmek istiyorum)
I can't escape this now (Ondan şimdi kaçamam )
Unless you show me how (Bana nasıl olduğunu göstermediğin sürece)**

*NATHAN*

Bugün yardım ettiğim o kızın öleceğinde yaşadığım korku... İlk defa bu şekilde hissetmiştim. İlk defa birisini Tanrı'nın eline teslim edeceğim için bu kadar korkmuştum...

**When you feel my heat (Sıcaklığımı hissettiğinde)
Look into my eyes (Gözlerimin içine bak)
It's where my demons hide (Orası şeytanlarımın saklandığı yer)**

*ETHAN*

Kırmızı saçları ve utandığında yüzünde belirginleşen çilleri ile adeta yüreğimde doğan bir güneşti. O an yaşadığım panikle ölmesine seyirci kalabilirdim. Ama başardım. Azrail'in elinden almıştım onu. Tanrım ben neler düşünüyorum böyle...

**It's dark inside (İçerisi karanlık)
It's where my demons hide (Orası şeytanlarımın saklandığı yer)**

(DİĞER BÖLÜM --> 1.SEZON FİNALİ- 1945: KARANLIĞIN ÖYKÜSÜ)

(Yazarın notu: Özellikle bu bölüme yorum atar ve oylarsanız beni çok mutlu edersiniz.)

DÖRT HAYAT Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin