Koşmaya devam ediyordum. Ufak bir sorun haricinde geçmişe yolculuğum sorunsuz geçmişti sanırım.
Eve gelip dolabın arkasına gizlediğim günlük fotokopilerini çıkartıp sırt çantama koydum. Tam sırt çantama normal hızımda günlük fotokopilerini koyarken annem odanın kapısına vurdu.
-Annem: Alan, dedi ve içeri girdi.
-Ben: Efendim anne, deyip anneme döndüm.
-Annem: Ashly nerede ? Sadece sen mi geldin ?
-Ben: O hala bizim arkadaşta. Ben de bir şey almak için geldim.
-Annem: Fazla gecikmeyin. Bir de telefonuna bak. Geçen aradığımda ulaşamadım sana.
-Ben: Ashly'yi ara o zaman.
-Annem: Onu zaten aradım ama sen yine de telefonuma cevap ver bir dahaki sefere.
-Ben: Tamam anne. Hadi ben gideyim artık, diyip sırtlandığım çantayla odadan dışarı çıktım. Merdivenleri ikişer ikişer adımlayıp aşağı indim. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda etrafı kolaçan edip hızla koşmaya başladım.
Normalde koşarken etrafımdaki insanlar beni farketmiyordu. Herhalde fazla hızlı olduğumdan dolayı olsa gerek insanlar bir şeylerin yanından geçtiğini hissediyorlar ve hatta Ashly'ye sorduğumda da o da aynı hissi yaşadığını söyledi. Ama insanlar yanlarından geçtikten sonra olan bitenleri anlamaya çalışana kadar ben çoktan yanlarından metrelerce uzakta oluyordum.
Sözün kısası hayal edebileceğimden daha hızlıydım.
#####
Kapının önüne gelmiştim. Kapıyı çaldığımda Ashly açtı.
-Ashly: Nerede kaldın ? diyip beklemediğim bir şekilde sarıldı.
-Alan: Ne oldu ?
-Ashly: Ne demek ne oldu ? Sana sarılmam için bir sebep mi lazım ? Bu şekilde kafana göre kaçar gibi koşma sürekli. Başına bir şey geldi. O sana zarar verecek diye korkuyorum.
Salona girdim. Savannah küçük kardeşiyle masada oturuyorlardı. Sanırım küçük Robert'in ödevlerine yardım ediyordu. Nathan elindeki telefonda birisiyle harıl harıl yazışıyordu. Julie ise elindeki ilginç kapaklı kitabı okuyordu.
Arkadaşlar hepinizin birkaç dakikasını alabilir miyim ?
Heyecanlı bir şekilde elimdeki çantayı masaya koydum.
-Alan: Aklımda ilginç bir plan var. Bilmiyorum siz ne dersiniz ? Burada hep beraber oturmak takılmak güzel ancak bir şeyler yapmadan boş boş oturup o çirkin şeyin; hoş simsiyah bir şey neye benzediğini de bilmiyoruz ama neyse işte O'nun bizimle uğraşmasını bekleyemeyiz. Bunlar okuma yazmayı ilk öğrendiğimden bu yana yazdığım günlükler. Bunu yapmaya pek hevesli olmasam da aklıma başka bir yol gelmiyor. Sizlerden ricam günlüklerimde özellikle ilginç ve O'nun yapabileceği düşündüğünüz şeyler ya da O'nun varlığındaan direkt bahsettiğim yerlerin üstünü bu fosforlu kalemle çizeceksiniz. Sonrasında planın ikinci aşamasına geçeceğiz. Dilerseniz onu iş bitince bahsedeceğim.
-Nathan: Durma. O kadar anlatmışken bitir.
-Alan: Peki o halde. O üstünü çizdiğiniz olay yaşanmadan öncesine gidip aklımdaki planın 3. Adımı uygulayacağız.
-Julie: Tabi bunu yaparken hep beraber gideceğiz. Ve bana ihtiyacın var.
-Alan: Eh yani!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT HAYAT Wattys2017
Science-FictionZaman benim kölem, kader ise Tanrı'mdı (ZAMAN) Tanrı'n burada iken dua etmen gerek yok... Dokunduğum anda hissettiğim duygulardı, içimde atışını hissettiğim kalpler (RUH) Durmaksızın, tükenmeksizin, soluk dahi almaksızın koşuyordum hiçliğin orta...