Müzik: Foals - "Spanish Sahara" (Şarkı sözlerini dikkatlice okumalısınız:)
So I walked into the haze (Bu yüzden sisin içine girdim)
And a million dirty waves (Ve bir milyon kirli dalga)Now I see you lying there (Şimdi, seni orada yatarken görüyorum)
...
Leave the horror here (Korkunu burada bırak)
Forget the horror here (Korku burada boşa)Leave it all down here (Hepsini burada bırak)
It's future rust and it's future dust (İşte bu geleceğin pası ve tozu)I'm the fury in your head (Ben, kafandaki öfke)
I'm the ghost in the back of your head (Çünkü ben, kafanın arkasındaki hayaletim)'Cause I am.. (Çünkü ben..)
Danielle annemin kucağındayım. Gülümsemem için bana şebek surat yapıyordu. Biraz sonra yoruldu ve pes etti. Gözlerimi tavana dikmiş boş ve dalgın bir şekilde bakıyordum. Düştüğüm boşluktan ruhumu kaldırmaya çalışıyordum. Şu an tek düşünebildiğim annemdi. Evet, her şey ortadaydı. Öz annem beni terkedip beni bu aileye emanet etmişti. Ama hala anlayamıyordum. Bir insan kendi canından bir parçayı nasıl terkedebilir ? Aylarca kalbi seninle beraber atan, her hareketini içinde hissettiğin küçücük bir can. Hiçbir şey bunun mazareti olamaz. Her ne kadar kızsam da bir yandan da onu anlamaya çalışıyordum. Bebeğini korumak için bebeğinden, onun kokusundan, ilk gülümsemesinden, ilk anne deyişinden ve daha sayamacağım ilklerinden fedakarlık ediyordu. Tam olarak ne kızabiliyor ne de hak verebiliyordum. Danielle anneme de kızamıyordum. Sonuçta bebek hasreti çeken, anne olamayan bir anneydi anladığım kadarıyla. Biri belki de benim için benden vazgeçmiş diğeri ise kan bağımız olmamasına rağmen beni çocuğu bilip 14 sene boyunca kahrımı çekmiş iki annem. Hayat bu olmasa gerek. Bir anda bunları düşünürken aklımda ilginç bir fikir belirdi. Acaba annemi bulabilir miyim ? İyi de nasıl ? 14 yaşındaki halime gitsem gerçek annemi arasam. Şu an hatırladım da birilerinin peşimde olduğundan bahsediyordu. Doğru ya eğer söylediği gibi birilerinden kaçıyorsa sürekli hareket halindedir. Bir an pes edecek gibi oldum ama tekrar cesaretimi topladım. Kararımı verdim öz annemi bulacaktım. Bunları düşünürken uykum gelmişti. Bu işin icabına sabahleyin bakmalıydım. Uykuya ihtiyacı vardı minik bedenimin. Yavaş yavaş göz kapaklarım ağırlaştı ta ki küçük ölüm beni esir alana dek. Pencereye baktığımda gördüğüm son görüntü, birazdan batacak olan güneşin son parıltılarıydı. Karanlık çöküyordu.
Uyku ile uyanıklık arası fısıltılar duyuyordum. Aniden gözlerimi dehşet içerisinde açtım. Korkunç bir rüya görmüştüm. Ama nedense uyandığımı rüyamı hatırlayamadım. Etraf sükût içindeydi. Tek duyabildiğim annem ve babamın huşû içindeki nefes alışlarıydı. Babama da kızgındım. Her ne kadar öz annem olmasa da Danielle annemin ölümüne seyirci kalamazdım. Bu duruma da bir çare bulmalıydım. Gece lambası, mor, cılız ışığıyla ortamı aydınlatmaya çalışıyordu. Yatak odasında, beşiğin içinde yatıyordum. Uykum vardı ve tekrar göz kapaklarımı kapadım. Biraz sonra aynı fısıltıyı yine duydum ve hemencecik gözümü açtım. Ancak gördüğüm şeyden ötürü kalbimin atışlarını, nefes alıp verişimi dahi hissedemiyordum. Tanrım neydi o şey ? Simsiyah bir insan silüeti odanın kapısında durmuş bana bakıyordu. Gece lambasının cılız ışıkları vurmasına rağmen simsiyah, zifiri karanlık bir silüet. Korkudan donakalmıştım. Gözlerimi faltaşı gibi açmış bakıyordum. Aklıma gözlerimi kapamak geldi birden. İnsanlar böyle şeyler gördüğünde gözlerini kapatırlar, her şey geçer ve bunun bir hayal olduğunu anlarlardı. Gözlerimi sımsıkı kapadım. Ancak biraz sonra duyduğum sesleniş ile gözlerimi açmış bulundum. "Julie!" O şey tam karşımda idi. Hatta artık silüeti netleşmişti. Bu bir insana benziyordu. Ancak giydiği şey o kadar karanlıktı ki şu fizikçilerin bahsettiği karadelik bu olsa gerekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT HAYAT Wattys2017
Ciencia FicciónZaman benim kölem, kader ise Tanrı'mdı (ZAMAN) Tanrı'n burada iken dua etmen gerek yok... Dokunduğum anda hissettiğim duygulardı, içimde atışını hissettiğim kalpler (RUH) Durmaksızın, tükenmeksizin, soluk dahi almaksızın koşuyordum hiçliğin orta...