ANDREW'İ ŞÖYLE BİR HATIRLAYALIM...
"İşte az önce bu kadar duygulanmamın sebebiydi kaybettiğim annelerim. Bu arada Andrew'e ne olduğunu sorarsanız. Şu anda yeni karısıyla benim tadını çıkartamadığım hayatın tadını çıkartmakla meşgül. Benden uzak olsun da! Her ne kadar başka hayatlarda da olsa Danielle annemi öldürebileceğini görmek onun aslında ne kadar aşağılık bir insan olduğunun kanıtıydı. "
11 Ocak "Çarşamba" 2017
Radyoda çalan kasvetli şarkıyı kapattı. Arkasına döndü ve kızını yokladı. Kızı peluş ayıcığına sarılmış rüyalar adasında gezintiye çıkmıştı. Tekrar döndü ve kocasının ormanlık yola saptığını farketti
-Tanrı Aşkına Andrew nereye gidiyoruz biz böyle ?
-Hayatım kısayol diye bir şey duymadın mı sen hiç.
-Başka zaman neyse de gece gece ormanlık yola sapılır mı hiç ?Her ikisinin de ilgisini birden bire yeryüzüne inmeye başlayan kar taneleri çekti.
-Aha bir karımız eksikti. Bugün kar yağışlı gözükmüyordu. Bu kar nereden çıktı böyle ?
-Canım şu an kış. Kar ne zaman yağacağını bize mi soracak da ?Taryn'in sesi gerginleşmeye başlamıştı.
-Andrew bu yola sapmak zorunda mıydık ?
-Öf be sen de amma uzattın ya! sesinden anlaşılıyordu ki canı sıkılmıştı.Yağan kar kesilmiş yerini yağmura bırakmıştı. Ama yağmurun yağışı bir garipti. Kar edasıyla yeryüzüne süzüm süzüm süzülüyordu. Böyle bir şey fiziken mümkün değildi.
Müzik: Hidden Citizens - "Aint No Grave"
-Neler oluyor böyle Andrew ?
-Ne biliyim ben meteorolojist filan mıyım da! Sesinde endişenin getirmiş olduğu bir öfke vardı.
-Ne demek ne biliyim ? Bizi bu yola sokan sen değil misin ? sesindeki hırçınlık yüzüne de vurmuştu.
-Tanrı Aşkına kapat şu çeneni! Dedi bağırarak.
Bu tantana Sophie'yi de uykusundan etmişti. "Anne, neler oluyor ?" dedi göz kapaklarını aralayarak.
-Bir şey yok kızım (Andrew'e döndü) Değil mi babası ?
-Evet, evet bir şey yok. (Yapmacık mimik ve sesiyle)O an Araba istop etmişti. Andrew "Lanet olsun!" dedi direksiyona vurarak.
-Sakın bana bu saatten ormanın ortasında kaldığımızı söyleme, Andrew!
-Kes artık sesini!Kısa bir kavga süregelmişti. Ancak pek uzun sürmemişti biraz sonra 10 metre ötelerinde çarpan yıldırım yüreklerini ağızlarına getirmişti. O an kendilerini arabadan aşağı attılar. Aslında tam olarak neden araban çıktıklarını dahi bilmiyorlardı. Andrew yolun ucundaki taşları farketti. Burası mezarlıktı. Geceleyin bulunabilecek en iyi mekan değildi sanırım. Taryn Sophie'ye sarılmış Andrew'e bağırıyor, şimdi ne halt yiyeceklerini soruyordu.
###
Batan güneş yeryüzünü alacakaranlığa boyamıştı. Gözlerinden akan yaş ki toprağa karıştığı anda hüzün çınarı filizleniyordu. Nathan, dağılan sahte kalabalığın ardından sonunda kardeşiyle yalnız kalmıştı. Tıpkı eskiden olduğu gibi.Hava iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Öyleki tene değen soğukluk insanın içine işliyor, vücudu kaskatı kesiyordu. Mezarlığın yola yakın kesiminde küçük bir lamba vardı. Lamba birden cızırdamaya başladı. İçindeki tel kızarıp bozarıyordu. Birden bu acıya katlanamayıp patlayıverdi. Nathan artık ağlamıyordu. Avucuyla mezardaki soğuk acımasız toprağı sıkmaya başladı. Eline batan taşların açtığı yaralardan akan kan... Birden toprağa sağanak misali düşen göz yaşları. Ama sesi duyulmuyordu. Ne göz yaşının, ne de içinde yankılanan sessiz çığlıkların... Bunlar sessizce akıp giden acının ta kendisiydi. Mezarların üzerindeki çiçekler belki de o güne kadar ki en büyü soğuk dalgasıyla karşı karşıyaydılar. Saplarında beliren küçük buz tanecikleri gelen kırağının ilk belirtileriydi. Nathan artık sessizlik yeminini bozmuştu. Attığı haykırışlar arzı zelzele misali titretiyordu. Birden bulutlar yeryüzünü görünmez hale getirmişti. Sis bir sonraki atılacak adımı daha zor kılmıştı. Yorgun ruhunun son acı içinde kıvranan haykırışları, semada uçan kuşlara Mortem'in adını fısıldıyordu. Yere ansızın inmeye çalışan yağmur damlaları kar gibi süzüle süzüle toprağa düşüyordu. Ve birden yeryüzüne Tanrı'nın öfkesini indiren yıldırımlar...
***
Asırlık çınar ağacı biraz önce üzerine düşen yıldırımın etkisiyle beli bükülmüş, toprağa düşmek için saniyeleri sayıyordu. Özüne düştüğünde; kara, soğuk, acımasız, hüznü de mutluluğu da beraberinde götüren toprağa giderken yanında Andrew'i de cehennemde küçük bir yolculuğa çıkarmıştı...
*ADNREW*
Çirkin bir yaratık bana yaklaşıyor. Arkasında daha önce hiç görmedğim renkte başka şeyler de ... Kulağımı dağlayan sesiyle rahatsız edici bir şeyler fısıldıyor... "MORTEM EST" (Ölüm geliyor) [Latince]
**Look way down the river (Nehirden aşağı bak)
And what do ya think I see? (Ve ne gördüğümü düşünüyorsun?)
I see a band of angels (Bir grup melek görüyorum)
Coming after me (Peşimden geliyorlar)**
Hamraakkocofficiall KALBİNİ KELEBEKLER ÖPSÜN eserinden ithafen...
Mezarlık
Aslında hepimiz birer mezarlığız.
İçimizde kimliği belli olmayan insanları gömmüşüz.
Zavallıyız, Deliyiz, Aşığız
Ama bir boşluktayız...
Düşmeye meyilli gibiyiz.
Koca bir uçuruma basamak basamak ilerliyoruz.
İçimizdeki mezarlarla birlikte ölüyoruz.
Biz de başkasının yüreğinde mezarlığız,
Belki bir dost, belki bir kardeş, belki bir sevgili niyetine...
Ama ölmüşüz başkası için.
Öldürülmüşüz
Sağ değiliz,
Sağ olmayı isterken,
Koca bir ölü olmayı hak etmişiz.
Sahi sen bizi ne zaman öldürdün içinde ?
Ne zaman o bez parçasına sarıp, ne zaman gömdün o toprağa ?
Unutmayın !
Hepimiz birer ölü taşıyoruz içimizde,
Belki bir dost, belki bir kardeş, belki bir sevgili...
Saklıyoruz.
Ölüsünü bile saklamayı seviyoruz.MORTEM (Ölüm): İleride yazacağım AZRAİL'İN ÇIRAĞI adlı eserimdeki ana karakter
"ÖLÜM ANINI TARİF ET BANA, NASIL BİR ŞEYDİ" ? #Fantastik 2018 Romanı[[ GELECEKTEKİ KİTAPLARIM adlı eserimde bu ve bunun gibi 8 gelecekteki eserimin çok kısa tanıtımları mevcut. Profilimden ulaşabilirsin]]
(YENİ BÖLÜM: 15 Nisan 2017. YORUM ve OY'larını bekliyor olacağım.AZRAİL'İN ÇIRAĞI...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT HAYAT Wattys2017
خيال علميZaman benim kölem, kader ise Tanrı'mdı (ZAMAN) Tanrı'n burada iken dua etmen gerek yok... Dokunduğum anda hissettiğim duygulardı, içimde atışını hissettiğim kalpler (RUH) Durmaksızın, tükenmeksizin, soluk dahi almaksızın koşuyordum hiçliğin orta...