12 Ocak 2017 "Perşembe" sabahı (Tüm karakterler için.)
*SAVANNAH*
-Bir sorun olursa çekinmeden arayabilirsin seve seve yardım ederim.
-Çok teşekkür ederim. Yalnız hala polise ihbar etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
-Şimdilik kendi başımıza halletmeyi deneyelim.
-Görüşmek üzere
-Sana da
Nathan evinin kapısını örttü. Kafamda bir dolu düşünce yığınıyla beraber merdivenlerden aşağı iniyordum. Zaten basamaklarda birkaç adımda bitmişti. Robert'i merak etmeye başlamıştım. Başımda böylesi bela varken onu Mrs. Danish'de bırakmakla hata mı etmiştim ? Size Mrs. Danish'ten bahsetmedim. Kendisi altmışlarının sonlarında tonton bir hanım. Öğle arası Robert'i okuldan alıp ona bırakıyorum. Sonra okula gidip öğleden sonra derslerimi aldıktan sonra eve gidip kardeşimi geri alıyorum.
Cebimdeki telefonu çıkarttım. Bir süre çaldıktan sonra meşgul düştü. Herhalde şarjı filan bitmiş ya da başkasıyla konuşuyordur. Telefonu tam cebime koyacakken Mrs. Danish aradı.
-Alo, Mrs. Danish ben Savannah. Robert nasıl diye soracaktım.
-Hhh Savannah sen misin ? İyi, iyi şimdi televizyon seyrediyor.
-Peki çok sağolun. Ben birazdan geliyorum. Onu haber vermek için aradım.
Düşünceli bir şekilde evime kadar yürümeye başladım.
###
*ASHLY*
Kapıyı kapattıktan sonra merdivenlerden inmeye başladım. Alan hayret edilesi çocuk doğrusu. En karışık durumu bile çözmeyi başarıyor. Hatırlıyorum da sokakta kalmış kucağında bebek olan bir kız bulmuştuk. Adı yanlış hatırlamıyorsam Savannah idi. Ben nasıl evimize davet edeceğimi düşünürken çocuk mavi kırmızı hap benzetmesi yapıp kızı eve davet etmeyi başarmıştı. Gerçi o gün garip bir gündü.
Sonuçta annem ne kadar çoğu zaman aksini iddia etsem de anlayışlı kadındı. Hoş verdiği tepki yine sertti ama yüzüme tokat filan yemediğim için kendimi şanslı saymalıydım. Aklımı kemiren asıl şey bu değildi. Dün gördüğüm o siyah giyimli korkunç adam. Alan'a bu durumu nasıl anlatacaktım. Anneme anlatmam ihtimal çerçevesinde bile değildi. Uygun bir anı kollayıp bu durumu Alan'a açmalıydım.
###
*JULIE*
Harabe haline gelmiş eve son bir bakış attıktan sonra. Büyükannemin yanına oturdum.
-Büyükanne iyi misin ?
-Simsiyah, simsiyah diye sayıklamaya başladı.
Büyükanne diyip elimle yüzünü tuttum. İki elimle bu koca çocuğu sakinleştirmeye çalışıyordum.
-Simsiyah, kocamaaan, seni istiyor.
-Ne diyorsun büyükanne ? Hadi odamıza çıkalım. Senin uyku vaktin geldi.Bütün gücümle ayağa kaldırmayı başardığım büyükannemi yukarı odasına çıkarttığımda soluk soluğa kalmıştım. Aşağı indim elimle cam kırıklarını silkelediğim koltuğa oturdum. Ayağım hala şişti. Az kalsın büyükannemi çıkartırken aşağı yuvarlanma tehlikesi de geçirmiştim.
Tükenmiştim. Sanki bütün dünya saf tutup beni karşısına alıyordu. Artık nedenini sormuyordum. Çünkü açık ve netti. Lanet olası güçlerim. Çocukken izlediğim süper kahraman çizgi filmleri geldi aklıma. Süper kahramanlar güçleri olunca ilk işleri güçleriyle dünyanın altına üstüne getirmek ya da insanlara yardım etmekti. Şimdi bakıyorum da benim kendime yardım edecek gücüm dahi kalmamış.
Bunları düşünürken aklıma birden bire babam gelmişti. Acaba o da yaşamış mıydı benim bu yaşadıklarımı ? Ya o da benim gibi hayatla mücadele etmekten vazgeçmemek için tutunacak bir dal arıyordur. İçimi kabul edemediğim bir pişmanlık duygusu kaplamaya başlamıştı. Hayat bu kadar üstüme üstüme gelirken bana uzanan tanıdık bir eli çevirmem ne kadar mantıklıydı. Ama hayır bunu hak etmişti. Bunca zamandır neredeydi ? Biraz burnunun sürtmesi gerekiyor.
Şu an ne yapmalıydım peki ? Evi toplamaya çalışsam.. Kurşun deliklerinin desen çizdiği duvarlara gözüm ilişince birden vazgeçtim.
_Neden düşündüğünü hala anlamış değilim ?
_Kapa gözlerini ve her şeyi geri al.
_Bu kadar kolay mı ?
_Hem de saniyelik iş.Hafifçe gülümsedim.
_Bu kadar kolay mı ? Anıları birden yok edip yerine yenisini koymak.
_Eğer ki canını sıkıyorsa evet.
_İnsanın kişiliğini şekillendiren hayatındaki en zor ve sıkıntı yaşadığı anlarmış.
_Tama canım. Sen yok etmiyorsun ki aklında. Hala hatırlayacaksın olanları. Sadece başkaları hatırlamayacak ve hiç yaşanmamış olacak. Bir oyunun demo sürümünü oynayıp beğenmemek gibi düşün.Gözlerimi kapadım. Aklımdan bir sayı tuttum. O güne gideceğim. Her şeyin başladığı o güne....
*CHRISTOPHER RUTHERFORD (JULIE'NIN BABASI)*
Beni terkettiği o günü her hatırlayışım, her yeniden yaşayışım bana daha büyük ızdırap veriyordu. Birden başıma kahrolası bir sancı girdi. Başım dönüyordu. Yere düşecek gibi oldum ve ilk tutunduğum banka oturdum. Bir an Julie'yi görür gibi oldum. "Baba yapmaa" diye bağırıyordu.
Müzik: Lord Huron - "Way Out There"
**I'm a long way from the land that I left (Bıraktığım karadan çok uzaktaydım)
I've been running through life and cruising toward death (Koşmaya başladım hayata ve ölüm yolculuğum o an başladı)
If you think that I'm scared you've got me wrong (Eğer korktuğumu düşünüyorsan beni çok yanlış anlamışsın.)
If you don't know my name, you'll know it now (Eğer adımı bilmiyorsan, şimdi biliyorsun)
I belong bodily to the earth (Dünyaya bedenen bağlıyım)
I'm just wearing old bones from those that came first (Öncelerden gelen eski kemikleri giyiyorum)
There are many more flames when mine is gone (Benim gittiğimden daha fazla alev var)
They will build me no shrines and sing me no songs (Bana tapınaklar inşa edip şarkılar söyleyecekler)Find me way out there (Beni çıkarmanın bir yolunu bul)**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT HAYAT Wattys2017
Fiksi IlmiahZaman benim kölem, kader ise Tanrı'mdı (ZAMAN) Tanrı'n burada iken dua etmen gerek yok... Dokunduğum anda hissettiğim duygulardı, içimde atışını hissettiğim kalpler (RUH) Durmaksızın, tükenmeksizin, soluk dahi almaksızın koşuyordum hiçliğin orta...