Yardım Part-1

16.7K 1K 217
                                    

İyi okumalar dilerim,sizlere bir KESİT GETİRDİM bölümün başına bakalım ne düşüneceksiniz. Diğer YB PERŞEMBE GELECEK. OYLARINIZI bekliyorum.:) 

Çalan şarkıyı da dinlerin isterim arka fon olsun.Bu şarkının daha sonra başka da bir videosunu paylaşacağım. 

-******-

BİRKAÇ AY SONRA:

"Buraya kadardı. Geri döndüğümde burada olmayacaksın." 

Yanından gitmesini izledi. Ne yapması gerektiğinden emin değildi. Bildiği tek bir gerçek vardı. O da büyük bir felaket olacaktı. 

Cam kapıyı aralayıp içeri girdi. Soğuk ve tek tonda duyulan sesin bulunduğu oda da o ve yataklarında yatmakla olan iki kişi vardı. İkisininde kalp atışlarında düzensizlik, bedenlerinde derin yaralar varken onları izlemek istemedi. Rahatsızlığı her halinden belli olan çelik ve mavi renkteki koltuğa otururken adım adım felaketine sürüklendiğini hissedebiliyordu. İşin daha kötüsü ise bunu şu an zerre umursamıyordu. 

Ama bu odadan sağ çıkamayacağını da biliyordu. 

Ellerini arkaya uzatıp beyaz çift kabloları tuttu. Tereddüt etmeden çekti ve yatağında yatmakta olan iki kişinin ölümünü getirdi. 

Bedenler oldukları yerde titrerken bir tanesinin gözü açılıp ağzında tüpten zorlukla nefes almaya çalıştı ama o ne onu ne de saniyesinde ölen diğer bedeni umursamadı. Oda da iki düz ses yankılanırken belindeki silahını çıkarıp yere bıraktı. Koltukta geriye yaslanıp yaptığı tek iyi niyetin başkasının felaketi olmasını beklemeye başladı. 

Cama vurulan eller ve bağıran yüzlere baktı. Ağlayan genç bir kadın, onu tutan bir adam ve içeri girmeye çalışan doktor, hemşireler. Hatta az önce burada olmasını istemeyen o bile. Dolan gözlerini kırpıştırdı, pişman değildi. Çünkü onlarında dediği gibi, vazife dağdan ağır, ölüm tüyden hafif idi..

GÜNÜMÜZ:

Bir insanı anlamanın yorgunluğunu yaşamak istemedikleri için konuyu hep değiştiriyorlardı. İnsanlar başkalarından ziyade kendileri ön planda olsun isterler, bunu bencillik adı altında normalleştirmeye çalışırlar. Burada tam olarak kızılacak bir nokta olmadığı gibi hafifsenecek bir şey de değildi. 

Karaca da bunları biliyor, o yüzden ne yapması gerektiğine dair de şüphesi yoktu. Onu olduğu gibi kabul etmelerini öğretecekti. Annesi, abisi, Sezen ve tabi ki Barış. Bu dörtlü hayatının son bir haftasında onu inanılmaz mutsuz etmiş, gerim gerim germişti. Karaca'yı kendine saygılı olmamakla suçlamış, onun kendini koruyamayacağını ve tehlikeye atılmaktan keyif aldığını söylemişlerdi. 

Karaca ise hepsine ağzının payını bir güzel vermişti tabi. Bu vakitten sonra böyle olacaktı. Karaca artık insanları kendinden çok düşünmeyecek, onu olduğu gibi kabul etmelerini öğretecekti. Bunun yolu insanları kırmaktan geçiyorsa da geçsindi. Artık o da umursamıyordu. Kendi hatalarıyla doğruyu bulabilirdi. İnsanlara ne kadar kararlı bir Karaca olduğunu gösterecekti. 

Şimdi ise oldukça sıcak bir günün batımında deniz kenarında bir bankta oturuyordu. Son bir hafta içinde olanları düşünse de açıkçası bunları yaşadığı için pişman değildi. Her şeyin bir sebebi, gideceği bir yolu vardı. Ama hiç şüphesiz gidemeyeceği tek yol Barış olabilirdi. Geçen gün ettiği laflardan sonra onunla bir geleceği olmayacağı düşüncesi iyice yer etmişti onda. Tamam, bu konuda da abisi ve Sezen bir miktar haklı olabilirdi belki ama Karaca onu çok sevse de kırılan gururunu tamir edecek bir sevgi değildi bu. Kaldı ki Barış'ın zaten bununla ilgili bir çabası bile yoktu. O sadece daha fazlasına odaklıydı, daha fazla kırıcı konuşma, daha fazla Karaca'yı yerin dibine sokma, onu saymama. 

Karaca ve Barış (Tutku ve Tehlike Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin