YANLIŞ 25 Ψ DECHIRE/AYRILMIŞ-1

3.7K 222 329
                                    

Bölüm 25 dechire/ayrılmış-1

Uzun zamandan sonra iki kardeş rolleri değişmiş gibiydi. Bu sefer bir kenarda kardeşini sakinleştirmeye çalışan Melik, odanın içinde deli danalar gibi dolanan Cangiray'dı. "Ben o itin de ağabeyi olacak olan o puştun da belasını s*keyim!" Cangiray odadaki el oyması asırlık sandığı kaldırıp pencereden uçurdu. Camlar büyük bir şangırtıyla aşağı inerken sandık gürültülü bir şekilde konağın arkasındaki bağlık araziye düştü. Neyse ki zemin topraktı da oluşan gürültü üst terasta yemek yiyen ahaliye oluşabilecek ses şiddetini en aza indirmişti. Ah, Melik bir de kardeşinin böğürmelerini dindirebilseydi. "N'oluyor oğlum burada?"

Melik, eşikteki adamı gördüğünde eliyle gelmesini işaret etti. "Gel Hikmet ağabey, gel. Gel de şu deliyi susturalım."

Adam anlamadı. Gözleri iki amcaoğlu arasında dolaşırken başını salladı. "Hayırdır, n'oldu? Herkes sizi sofraya bekliyor."

"O p*ç yukarıda değil mi?"

Melik kapıya yönelen kardeşini omuzlarından tuttuğu gibi geri savurdu. Cangiray kenardaki koltuklara takıldı, önce onların üstüne düştü. Hızını alamadığı için yere yuvarlandı ve başını yere çarptığında acıyla bağırdı. "Amma tatlı canın varmış birader senin de." diye söylendi Melik.

"Oğlum adamakıllı söylesenize! Ne oldu bu hergeleye?"

Melik kardeşine bakıp önlerindeki birkaç dakika kalkmaya üşeneceğine kanaat getirdi. "Seyhan iti-tövbe estağfurullah..." Hikmet devam etmesini söyledi. "Amcamların yanına iniyorduk, gelenleri karşılayalım diye. Bu it ileri geri konuştu. Cangiray'a hem kendi hem Cihan Ağa'nın elini öptürmeye çalışınca da adamın şarteller attı. Ardından da Seyhan'a kafa attı, ben de bunu buraya zor çıkardım." Hikmet'in tepkisi basit ve hızlıydı: ağır, okkalı bir küfür. "Melik,"

"Buyur Hikmet Ağabey?"

Hikmet başıyla kapıyı gösterdi. "Sen kardeşini al, dışarı çıkın. Kafa dağıtın biraz. Annemler zaten kadınlarla ilgilenir, ben de amcama durumu anlatırım. Hadi aslanım." Melik, kuzenini onayladı. Hikmet üst kata doğru yol aldığında hala yerde iki seksen yatan kardeşinin yanına gitti. Bacaklarını ayağının ucuyla dürtükledi. "Vicdansız dingilin tekisin!" Cangiray'ın gözleri hala kapalıydı. Tek gözünü açıp ağabeyine baktığında yüzünü buruşturdu. "Elinin ayarı da yok! Kimse demedi mi sana orantısız güç-"

Melik'in onu daha fazla dinlemeye gönlü yoktu. "Kalk da gidelim."

"Ağabey dedik, bağrımıza bastık. Taş çıktın ya sen!"

"Senin çenen mi düştü?"

Cangiray'ın dirseklerinden destek alarak ayaklanma çabaları sonunda Melik'in kalbine dokundu ve ona yardım etti. "Nereye?"

"Yukarıdaki şerefsizin ağzını burnunu eline verip-" Melik elini bir pençe misali tekrar kardeşinin omzuna bastırırken genç adamın dayanabileceğinden fazla baskı uyguladı. Cangiray acıyla bağırırken dışarı çıkıp avluya indiler. "B*k verirsin!"

"Melik ağabey!"

Şu evden bir çıkabilirlerse kurban keseceğine yemin etti adam. Büyük amcasının büyük kızı Zeynep'in ona seslenmesinin ardından ona dönecekken kardeşinin tekrar sıvışmaya çalışmasıyla önce Cangiray'ı zapt etti. "Babamlar yukarıda. Ben de buz torbası götürüyordum." Melik kıza ne diyeceğini sorarcasına baktı. "Ee?"

"Ee," diye tekrar etti Zeynep. "Siz gelmiyor musunuz?"

Melik, Allah'tan sabır dileyip kurban sayısını ikiye çıkardı. "Git sen abim. Biz geç geliriz." Zeynep fıldır fıldır gözleriyle açıklama duymayı beklerken avucunu yaladı. İki adamın konaktan çıkışını izlerken olduğu yere bakakaldı, ta ki Gülsüm'ün mutfaktan çıkıp onu uyarmasına kadar. Elini uyuşturan kompres ile merdivenleri tırmanmadan evvel de Gülsüm'le Melik arasına nifak tohumları ekmekten geri durmadı.

ISIRIK SERİSİ ||YANLIŞ|| (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin