Bölüm 31 Kar Tanesi
Sabrı tükenen bir adet Cangiray Kadife, pekala da dört adamın gözetiminde durmalıydı. Bir değil, iki değil, tam dört tane! O güne kadar bir güzel bastırabildiği duygularına o gün, o saat daha fazla kilit altında tutamayışı amcalarının tepkilerini, ağabeyinin ve kuzenlerinin huysuzluğunu kazanmasıyla kalmamış başta öz yengesi Gülsüm olmakla birlikte totalde dört kadının da ahının ve hıncının tek odak noktası olmuştu.
Cangiray Kadife, en son beş ay önce adımını attığı konağa bu gün bir yanında Murat diğer yanında Gökhan ile giriyor ve hemen önünden giden ağabeyinin gözdağı veren iri cüssesi tüm kadrajını doldururken Hikmet'in de peşlerinden geldiğini biliyordu.
Sıkıntılı nefeslerini verirken bunun sadece düşman topraklarda yenecek bir akşam yemeği olduğunu telkin edip durdu kendine. Meleğine dil uzatan şerefsiz ile aynı sofrada, boğazından geçecek olan her bir lokma ona şimdiden haramdı! Sinirlendiğinde iki kaşının ortasında oluşan çıkıntı kendini gösterdiğinde Halit Ağa'nın tek oğlu Murat'ın onu uyardığını işitti. Yaşının neredeyse iki katı olan adama saygısından laf edemezken eşikten içeri ilk adımını attı. Buraya o p*ç kurusunun kardeşini istemeye geldiklerinde bile gönülsüzdü. Aklı fikri o denli bulanık ve hiddetliydi ki Berfu'nun ondan kaç yaş büyük birine gitmesine ne Baturbanların evine şöyle bir bakmıştı ne de evleneceği kadına! Burasıyla ilgili hatırladığı tek şey kendine alacakları kızın titreyen elleriydi.
Büyük amcasının Cihan Ağa ile selamlaştığını gördü. Adamın yanında adına bile tahammülü olmayan it herifle merhum Hazar Baturban'ın ilk karısı olduğunu bildiği Nuran Hanım vardı. Selamlaşma sırası ona geçtiğinde bir mermer kadar ifadesiz bir biçimde önce Cihan Ağa ile tokalaştı, resmi ve soğuk bir şekilde. Nuran Hanım'ın elini öpüp alnına koyduktan sonra Seyhan'a göz ucuyla baktı. Hemen ilerideki ağabeyinin ve Hikmet'in tetiğe geçtiğini biliyordu. Gönülsüz, dilinin ucuyla adama belli belirsiz bir baş selamı verdi. Bunun için kendini tekmelemek istiyordu. Nuran Hanım'ın yönlendirmesiyle avludan bahçeye geçerlerken ağabeyi hemen yanına geldi. Melik'in alçıda olan ayağı nedeniyle ikilinin yürüme temposu düşüktü. "Selam Allah'ın selamı kardeşim. Sen doğru olanı yaptın."
Cevap vermedi. Onun varlığı bile kanına dokunuyordu!
Bahçede, asma ve gül dalları arasına inşa edilen çardağa kurulan sofraya kuruldular. Melik Kadife'nin kırık ayağı hesaba katılarak büyük bir masa getirtilmişti. Nuran Hanım'ın talimatlarıyla masayı sıcak yemekler doldururken ilk şerbeti getiren kadın, yani merhum Hazar Baturban'ın ikinci karısı ve Seyhan ile Tara'nın öz anneleri, Cihan Ağa tarafından annesinin hoşnutsuzluğuna rağmen takdim edilmiş ve Cangiray resmi olarak asıl kayın-validesi ile tanışıp nefretini kazanan bu konaktan başka biriyle daha selamlaşmak zorunda kalmıştı.
Yemek güzeldi. On beş kişilik kalabalık sofranın bir kısmını zaten kendileri oluşturuyordu, Kadifeler olarak. Bunun dışında Cihan Ağa, aile büyüğü saydığı amcasını ve onun iki oğluyla beraber Seyhan'ın öz dayısını çağırmıştı. Karınları doyan erkekler sıra tatlılara geldiğinde onları da afiyetle yemiş ardından mutfağa kahve haberi gönderilirken kendi aralarında konuya giriş yapmışlardı. "Geçmiş olsun tekrardan Melik Ağa." demişti kılkuyruk Seyhan. Sonra Cangiray'a üstten bir bakış atmıştı. "Sana da öyle Cangiray. Duyduğuma göre tekrar rahatsızlanmışsın?" Adam aklı sıra düğün alış-verişine gelmediği için gönderme yapıyordu. Firüzan Hanım gelmişti, Hikmet Ağabey'i de sağ olsun onları taşımıştı. Bu adam daha belasını mı istiyordu? "Öyle!" diye atıldı Melik, kardeşine güvenemediğinden. "Hem düğün alışverişi tamamdı zaten." dediğinde Halit Ağa'dan tepkiyi çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISIRIK SERİSİ ||YANLIŞ|| (TAMAMLANDI)
Genç Kurgu"Yoktu... Beni alıkoyan ve hayatımı cehenneme çeviren adama gösterecek şefkatim, verecek bir kalbim yoktu. Olmayacaktı..." ISIRIK SERİSİ I. KİTABIDIR. BAŞLANIÇ TARİHİ: 15 ARALIK 2016 BİTİŞ TARİHİ: 29 TEMMUZ 2018 _______________ Bir Tör...